29 Temmuz 2015

Devletin Kılıcı Kınından Çıkınca

Türkiye son dönemlerin en önemli operasyonlarından birine başladı. 3 koldan devam eden operasyonlarda Daeş'in sınır hedefleri vurulurken, PKK'nin Kandil bölgesindeki alanları hedef alındı. Hava saldırılarıyla eş zamanlı olarak, Daeş, PKK ve DHKP-C'nin birçok ildeki uzantılarına operasyonlar yapıldı.

7 Haziran seçimleri öncesi HDP halka ısrarla barajı geçmemesi halinde kaos olacağı imasında bulunuyordu. %13 gibi rakamla baraj geçilince, herkes rahatlamış gibi oldu. Lakin seçimlerden aylar önce PKK, 6-8 Ekim2014'te Kobani olayları bahanesiyle "Serhıldan" çağrısı yaparken birilerine PKK'nin gücü, Hizbullah'ın mukavemeti ve Devletin olaylar karşısındaki sabrı ile ilgili test olanağı sağlıyordu. Sürecin altına kibrit suyu dökülmüştü bile,  PKK eş başkanı Bese Hozat'ın yaklaşık on gün önce " Devrimci Halk Ayaklanması" çağrısı ve ardından "Askeri Barajlar" gerekçesiyle ateşkesin bittiğini yazmasıyla beraber yeni bir süreç işlemeye başladı. Zira yalnız başına barajlar ateşkesi bitirmek için yeter ve makul sebep olamazdı. Suruç patlaması kendince PKK'ye bu kozu vermiş oldu. Artık savaşın yeniden başlaması ile ilgili kamuoyuna sunulabilecek bir gerekçe hâsıl edilmişti, bazı güçler tarafından...

Dolmabahçe Mutabakatı çerçevesinde yapılan açıklamadan ki bu açıklamanın oturma düzeninin bile Cumhurbaşkanı tarafından hazırlandığı" bilinmesine rağmen önce PKK ardından HDP çevresinden "Olmaz, olamaz" nidalarıyla karşılandı. Daha sonra Cumhurbaşkanının "Dolmabahçe Mutabakatı diye bir şey kabul etmiyorum" demesiyle bu defa sahiplenilen bir olay haline geldi, bu çevrelerde... Süreç işletilmemek için çok sayıda gerekçe oluşturulmaya çalışıldı. PKK süreci bitirmek için çok çabaladı, Hükümet bitirmemek için... Seçim öncesi "Seni Başkan yaptırmayacağız" sloganıyla meclise giren HDP, Ak Parti'yi tek başına iktidardan etti, lakin muhatap sıkıntısı çekmeye başladı. PKK ateşkesi yok sayınca ve saldırılara başlayınca "Devletin kılıcı kınından çıktı." Çözüm süreci başladığından beri sınırların dışına çıkması gerek PKK bırakın sınır dışına çıkmayı, ateşkesi fırsat bilip silah depolamadan tutun, çeşitli eylemlere kadar yüzlerce fiili yapmayı kendine hak bildi. Son 3 yıl içinde 2binin üzerinde eylem yapan PKK ve çevresi bu eylemlerin 150 sinde insanların canına kastetti. Çözüm süreci adına devletin bölgeyi kendisine terk etmesi nedeniyle bölge halkı ciddi sorunlar yaşadı. Sonuç güçlenen PKK, zayıflayan bölge halkı, itibar kaybeden devlet...

Geldiğimiz süreçte Türkiye aynı anda Daeş ve PKK hedeflerini vurarak "devlet geleneğinin" akıl üstünlüğünü ortaya koydu. PKK'nin vurulmasına Almanya'nın cılız tepkisi dışında bir tepki gelmedi. Zira ABD diğer güçler zaten terör listelerinde olan PKK'nin vurulmasına ses çıkaramazlardı. Kaldı ki ABD, PKK ve PYD'yi iki ayrı örgüt olarak görüyor. Daeş ile mücadele noktasında bir devletin bir örgütten daha üstün olduğunu da biliyor.

PKK büyük bir rüya gördü, ABD ve koalisyon ülkelerinin kendisini Türkiye'ye tercih edebileceğini düşünerek, son dönemlerin en büyük taktik hatasını yaptı. 1900'lerde Ermenilere vurun arkanızdayız diyenler bugün aynı şeyi PKK'ye de söylediler fakat Nasrettin hoca fıkrasındaki gibi PKK arkasına dönünce kimseyi göremedi. Taktik oluştururken geldiği noktanın mükemmeliyetinin farkına varamayıp daha iyi şeyler umanlar şimdi Kürtlere "Tabut Taşıyıcılığını" reva görüyorlar.

Türkiye son dönemlerdeki görüşmelerde ABD'ye İncirlik üssünü Suriye (Daeş) operasyonlarına açarak, taktiksel zemini lehine çevirdi. Kendisine yönelik tüm eleştirileri ve müdahaleleri bertaraf ederek, "sert zeminde, kaypak siyaset yapılması"nın yolunu kapattı. Her ne kadar süreçte Esed rejiminin gitmesi zorlaşmış olsa da, Türkiye sınırında Daeş eksenli bir yapının oluşmasını engellemiş oldu. PKK'nin kendisini dev aynasında görmesinin önünü tıkadı ve en önemlisi bölgede oyun kurucu olduğunu yeniden gösterdi.

90'lı yıllara döner miyiz? Yeniden çatışmalar başlar mı? Bunu kestirmek zor, lakin savaşın hiçte eskisi gibi olmayacağı ortada. Kaybeden Kürtler ve Türkler olacak, ama devletin uzun vadede elinin güçlenmesi ve hakkaniyetli bir barış ortamının sağlanması yolunda ilk adım olarak da görebiliriz bunu.

Devletin kılıcı kınından çıktı, düşen kelle çok olacak... Ama devlet her şeyi Adalete uygun yapmakla mükelleftir. Tekbir masumun burnunun bile kanaması kabul edilemez. Süreç devam edecekse muhatap tüm Türkiye olmalı, silah konusunda PKK'yle Devlet istedikleri gibi görüşsünler, isterlerse kavga etsinler ama halkı bu işe karıştırmak hatanın tekrarı olur. Halkın tüm insani ihtiyaçları karşılanmalı ve bu PKK ile pazarlık konusu da yapılmamalıdır. Halkın ihtiyaçlarının görüşüleceği merci çok net diyorum PKK değil, Halktır.

Her musibetten nasihat çıkarmalıyız, son günler de olan olaylar bizleri derinden üzse de, vardır bir hikmeti diyelim...

Selam ile...

Ömer Evsen

@evsenomer