DİJİTAL DİSTOPYA: SENİN GERÇEKLİĞİN HANGİSİ?
Pandemi ile birlikte, sosyal hayatımız, ekonomimiz, ruh halimiz, insan ilişkilerimiz geriye doğru giderken dijitalleşme de oldukça hızlı bir ilerleyişi görüyoruz. Hayatımıza sanki bu günler için girmiş olan akıllı telefon ve tabletler görevlerini en iyi şekilde yerine getiriyorlar.
Dijitalleşmenin
omurgası bu teknolojilerde, arttırılmış gerçekliğe doğru hızlı bir gelişimin bizi
beklediğini tahmin ediyorum.
Düşünün
belki 3-4 sene sonra öğrenciler canlı derslerine tabletleriyle değil,
arttırılmış gerçeklik gözlükleriyle girecekler. Kask gibi kafalarına taktıkları
icat ile kendilerini sınıflarında bulacaklar. Hatta istedikleri avatarı seçip kişisel
görüntülerini de kendileri belirleyebilecekler. Aynı şekilde öğretmenlerde
avatarlarını ve eğitim alanlarını seçebilecek. Mesela bir öğretmen, Fatih
Sultan Mehmet Han avatarı ile surların önünde İstanbul’un fethini anlatırken,
öğrencilerde kendilerini hücum eden yeniçerilerin arasında bulabilecek.
Kulağa hoş
geliyor değil mi?
Konu sadece
eğitimle de sınırlı değil, kafanıza bir kask takıp Alp Dağlarının eşsiz
manzarasını seyredebilecek veya tarihi bir şehirde istediğiniz tarih dilimini
seçerek gezebileceksiniz.
Ama bu
alternatif gerçeklik ortamlarında, esen rüzgârı hissetmek veya yöresel bir
yemeğin tadına bakabilmek önceleri pek mümkün olmayacak. Bunun için Elon Musk’ın
Neuraling projesinin devreye girmesi gerekiyor.
Başarabilirlerse
daha da arttırılmış sahte gerçekliği yaşayabilmek için, insanların beyinlerine
çip taktırması gerekecek. Bunlar yaşanırsa, aynı iphone kuyrukları gibi, uzayıp
giden çip taktırma kuyrukları görebiliriz.
Sonuç, her insan
birbirinden farklı bir sahte gerçekliğin büyüsüne kapılmış olarak gerçek
hayattan kopacak. Gerçek evlerde oldukça küçülebilir. Tiny tiny evler olabilir.
İstediği genişliği sahte dünyasında bulmuş insanlar neden geniş bir eve ihtiyaç
duysun ki?
Zaten evlere
de, arabalara da, şehirlere de “akıllı” unvanı verilerek, dijital ağa bağlamak
istedikleri bir gelecek söz konusu olabilir.
Bunun
manası, arabanızın HES kodunu kabul etmediğinde yerinden kıpırdamayacak olması.
Yahut
buzdolabınızın kapağı belli saatlerde açık belli saatlerde kapalı olabilir ve
siz hiçbir şey yapamazsınız. Tabii ki çoğunluk için buzdolabı diye bir şey
kalırsa…
Evinizin
kapısının, giydiğiniz bazı elbiselerin bile dijital sisteme bağlı olduğu bir
gelecek düşünün. İleride sadece sağlıkla ilgili konulara değil, daha geniş
yelpazedeki verilere göre değerlendirilen sayısal kodunuza bağlı olarak gerçek
hayatınıza müdahale edebilirler.
Topluluk
standartlarına uymayan bir davranışınız yüzünden geceyi sokakta geçirmek
zorunda kalabilir veya kamu görevlileri tarafından götürülebilirsiniz.
Siz bunları
yaşarken diğer insanlar kendi sahte cennetleriyle meşguldür ve sizin
gerçekliğinizden haberleri bile olmaz.
Hepsi tahmin
tabi. İnşaAllah pandemiler çağı çabuk sona erer ve biz Allah’ın bize verdiği
özgür irademiz ile şu dünya imtihanını, ilahi rızaya uygun şekilde
tamamlayabiliriz.
La Galibe İllallah.