13 Nisan 2021

​DİJİTAL DİSTOPYA: SENİN GERÇEKLİĞİN HANGİSİ?

Pandemi ile birlikte, sosyal hayatımız, ekonomimiz, ruh halimiz, insan ilişkilerimiz geriye doğru giderken dijitalleşme de oldukça hızlı bir ilerleyişi görüyoruz. Hayatımıza sanki bu günler için girmiş olan akıllı telefon ve tabletler görevlerini en iyi şekilde yerine getiriyorlar.

Dijitalleşmenin omurgası bu teknolojilerde, arttırılmış gerçekliğe doğru hızlı bir gelişimin bizi beklediğini tahmin ediyorum.

Düşünün belki 3-4 sene sonra öğrenciler canlı derslerine tabletleriyle değil, arttırılmış gerçeklik gözlükleriyle girecekler. Kask gibi kafalarına taktıkları icat ile kendilerini sınıflarında bulacaklar. Hatta istedikleri avatarı seçip kişisel görüntülerini de kendileri belirleyebilecekler. Aynı şekilde öğretmenlerde avatarlarını ve eğitim alanlarını seçebilecek. Mesela bir öğretmen, Fatih Sultan Mehmet Han avatarı ile surların önünde İstanbul’un fethini anlatırken, öğrencilerde kendilerini hücum eden yeniçerilerin arasında bulabilecek.

Kulağa hoş geliyor değil mi?

Konu sadece eğitimle de sınırlı değil, kafanıza bir kask takıp Alp Dağlarının eşsiz manzarasını seyredebilecek veya tarihi bir şehirde istediğiniz tarih dilimini seçerek gezebileceksiniz.

Ama bu alternatif gerçeklik ortamlarında, esen rüzgârı hissetmek veya yöresel bir yemeğin tadına bakabilmek önceleri pek mümkün olmayacak. Bunun için Elon Musk’ın Neuraling projesinin devreye girmesi gerekiyor.

Başarabilirlerse daha da arttırılmış sahte gerçekliği yaşayabilmek için, insanların beyinlerine çip taktırması gerekecek. Bunlar yaşanırsa, aynı iphone kuyrukları gibi, uzayıp giden çip taktırma kuyrukları görebiliriz.

Sonuç, her insan birbirinden farklı bir sahte gerçekliğin büyüsüne kapılmış olarak gerçek hayattan kopacak. Gerçek evlerde oldukça küçülebilir. Tiny tiny evler olabilir. İstediği genişliği sahte dünyasında bulmuş insanlar neden geniş bir eve ihtiyaç duysun ki?

Zaten evlere de, arabalara da, şehirlere de “akıllı” unvanı verilerek, dijital ağa bağlamak istedikleri bir gelecek söz konusu olabilir.

Bunun manası, arabanızın HES kodunu kabul etmediğinde yerinden kıpırdamayacak olması.

Yahut buzdolabınızın kapağı belli saatlerde açık belli saatlerde kapalı olabilir ve siz hiçbir şey yapamazsınız. Tabii ki çoğunluk için buzdolabı diye bir şey kalırsa…

Evinizin kapısının, giydiğiniz bazı elbiselerin bile dijital sisteme bağlı olduğu bir gelecek düşünün. İleride sadece sağlıkla ilgili konulara değil, daha geniş yelpazedeki verilere göre değerlendirilen sayısal kodunuza bağlı olarak gerçek hayatınıza müdahale edebilirler.

Topluluk standartlarına uymayan bir davranışınız yüzünden geceyi sokakta geçirmek zorunda kalabilir veya kamu görevlileri tarafından götürülebilirsiniz.

Siz bunları yaşarken diğer insanlar kendi sahte cennetleriyle meşguldür ve sizin gerçekliğinizden haberleri bile olmaz.

Hepsi tahmin tabi. İnşaAllah pandemiler çağı çabuk sona erer ve biz Allah’ın bize verdiği özgür irademiz ile şu dünya imtihanını, ilahi rızaya uygun şekilde tamamlayabiliriz.

La Galibe İllallah.