19 Aralık 2018

Dijital Dünyada Çocuk Olmak

Rengarenk kıyafetlerine çamur bulaşmıyor artık çocukların. Diz kapakları yara olmuyor, top peşinde koşmaktan. Apartmanların zillerine basıp kaçan çocuklar, mahalleyi terk edeli hayli zaman oldu. Tahtadan araba, çamurdan bebek yapılan atölyeler birer birer kapandı. Sanki sokaklardan, parklardan çekildi tüm çocuklar.

 Çocukları yaşamdan, mahalleden, sokaktan, diğer çocuklarla oyun oynamaktan uzaklaştıran şey neydi acaba?

 Neden çocuk sesine hasret kaldı daracık sokaklar. Neden yalnızca rüzgârı eğlendiriyor şimdilerde salıncaklar?

 Bizim çocukluğumuz böyle değildi diye söze başlıyor büyükler. Bugünün çocukluğunu kabullenemeyişlerini, sitemlerini ve yabancılık çektiklerini belli edercesine. Sahi, şanssız olan biz miydik yoksa modern çağın çocukları mı daha şanssız?

 Bugünün çocukları önceki kuşaklara göre gıdaya daha kolay ulaşıyor belki ama tükettikleri şeylerin çoğu kimyasal katkılar içeren rafine besinler. Dolayısıyla bu sağlıklı bir beslenme değil.

 Şimdiki çocuklar daha çok oyuncağa sahip belki ama ne yazık ki çocuklar artık oyuncaklarla oynamıyor. Bugünün çocukları için oyuncak tüketen çocuklar ifadesini kullanabiliriz. Sürekli oyuncak aldıran ama oyuncaklarla oynamayan çocuklar. Çocuğu olan ailelerin çoğunda aynı durumun geçerli olduğunu düşünüyorum. Değişen her şey gibi çocukların oyun alışkanlıkları da değişti. Ve bugünün çocuklarının birinci tercihi dijital oyunlar. Örneğin, okul öncesi dönem çocuklarının da oynadığı dijital oyunlardan biri dünya genelinde 100 milyon kopya satılmıştır (Mojang, 2011).

 Çocukların dijital serüvenleri doğumla birlikte başlıyor. Henüz dünyaya gelmeden sosyal medya hesabı açılan, ilk yaş gününde hediye tabletiyle tanışan, üç yaşında video izlemeyi öğrenen, beş yaşında dijital oyunlarda dolar toplayan, ortaokul yıllarında oynadığı dijital oyunlarda tüm silahları kullanmış olan, lise yıllarında sahte profillerle arkadaşlık yaşayan çocukların çağındayız.

 Kuşatılmış, kazanç kapısı haline dönüştürülmüş, sömürü aracı olarak görülen çocukluktan bahsediyorum. İdeal insan modeli olarak Süpermen, Batman, Örümcek Adam karakterleriyle büyüyen çocuklardan. Böyle doğa üstü güçleri olan kahramanlarla büyüyen çocuklar için sıradan insanların bir cazibesi olmayacak elbette.

 Ekranlarla, kablosuz ağlarla, baz istasyonlarıyla kuşatılan çocukluk çağındayız şimdilerde. Tertemiz dağarcıkları kanla, hırsla, sanal karakterlerle kirletiliyor masum çocukların. En çok adam öldürmenin, en hızlı araba kullanmanın, rakibini ezmek ve yok etmek için her yolu denemenin meziyet sayıldığı sanal bir dünyanın, küçük ve masum sakinleri. 

Araştırma sonuçlarına göre 0-2 yaş aralığındaki çocukların %25'inin, 3-5 yaş aralığındaki çocukların %36'sının kendi tabletleri bulunmaktadır (European Cooperation in Science and Technology (COST), 2016). Ebeveynlerin %88'i, 24-36 aylık çocuklarının bilgisayarı günlük olarak kullandıklarını (Lauricella, Pempek, Barr ve

Calvert, 2010) ve sekiz yaşın altındaki çocukların yarısından fazlasının evlerinde mobil aletlere düzenli olarak erişebildiklerini belirtmişlerdir (Rideout, 2011).

 Teknolojiyi kullanmak kötü değil elbette, teknolojiye karşı da değilim. Fakat küçük çocukların sağlıklı bir gelişime sahip olabilmeleri için oyun oynamaları, koşmaları, konuşmaları, diğer çocuklarla ve ebeveynleri ile daha çok zaman geçirmeleri, duyularını daha çok kullanmaları gerekir. Dijital teknolojiler çocukların duyularını daha az kullanmalarına, olumsuz içeriklere maruz kalmalarına, çevreleriyle daha sınırlı etkileşimde bulunmalarına ve olumsuz karakterleri model almalarına yol açar. Bu ise onların gelişimlerini olumsuz etkiler.

 Anne babalar olarak çocuklarımızı dijital oyunlara bağımlı yapmayalım. Onlara daha çok zaman ayıralım ve birlikte nitelikli zamanlar geçirmeye gayret edelim. Yaşamın ilk yıllarında çocuğumuza ne kadar çok emek verirsek ileriki yıllarda o kadar az yorulacağımızı unutmayalım. Çocuklar bizi yansıtan birer ayna gibidir. Onlarda gördüğümüz olumlu ve olumsuz davranışlar ise bizzat bize ait olanlardır…