03 Ağustos 2015

Dindar Kürtlerin barış sorumluluğu

 

7 Şubat 2012 de başlayan operasyon, Gezi Olayları ve 17-25 Aralık süreciyle devam etti. 10 Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimiyle bittiği sanıldığı anda 7 Haziran seçimi vesilesiyle devam ettirildi. Seçim sonuçlarıyla beraber Ak Parti'nin yalnız başına iktidar olamamasının anlaşılmasıyla son bir darbe operasyonu başladı.

Temmuz ayı itibariyle farklı kanallardan savaş çığlıkları gelmeye başladı. Bese Hozat'ın "Devrimci Halk Savaşı" çağrısı, PKK'nin HDP ve politikalarından memnun olmadığını göstermesi açısından kırılma noktası olmuştur. PKK aslında bu çağrıyla silahsızlanma kongresi çağrısında bulunarak, yeni bir adım atılmasını isteyen Öcalan'ı İmralı adasına gömme noktasına geldiğini de ifade etmiştir.

Rojava bölgesinde ABD ile ortak operasyonlar yapmayı, Irak Kürdistan'ında Tahran-Şam-Bağdat ekseninde yeni kazanımlar uman PKK'nin  bu saatte silah bırakmayı veya silahsızlanmayı düşüneceğini bile düşünmek çok rasyonel gelmiyor. Türkiye'de belli bir bölgeyi hâkimiyeti altına almış gibi görünen PKK, Bölgesel bir aktör olduğuna inanmış durumda. Daeş'in bu imajının oluşmasında katkısı ise gözle görülenin ötesinde...

Daeş, PKK ve DHKP-C birbirlerinin değirmenine su taşır gibi eylemler planlayarak ve bir yandan devleti suçlayarak yeni bir sarmal başlattılar. Bu sarmal sosyal medyada ve bazı yayın organlarında desteklendi/destekleniyor. Yeni hükümetin kuruluş sürecinin uzaması (ülkede herhangi bir hükümet sorunu yok, hükümet görevi başında) ülke genelinde tedirginlik yaratıyor algısıyla ülke bir an önce Ak Parti-CHP koalisyonuna yönlendirilmeye çalışılıyor. Bu koalisyonla Ak Parti frenlenecek, Cumhurbaşkanı Erdoğan köşk sınırlarına çeklimeye zorlanacak, Ak parti yönlendirilecek ve 7 Şubatta başlanan operasyonda yeni aşamaların başlaması için start verilecek.

Son darbeyi ne zaman gördü Türkiye,1980 de mi, hayır tabiki! Beni geçenlerde ziyarete gelen yabancı  bir gazeteciye Türkiye de darbe zemini her zaman canlıdır. Hiçbir zaman bu canlılık yok olmayacak gibi, birazda iç dinamikler bu nedenle terörü sürekli canlı tutuluyor diyince inanamamış olacak ki, sizde son darbe 12 Eylülde olmuştu, tekrar aynı süreç yaşanabilir mi? Dedi. Burası Türkiye, birilerine göre batılı, Batıya göre Ortadoğulu bir ülke ve Ortadoğu'da suların durulması istenmiyor, demiştim. Evet burası Ortadoğu ve Batılı dostlarımız kendilerini zorlayacağını düşündükleri bir ülkede suların durulmasını istemiyorlar, 'en iyi Kürt ve Türk savaşan Kürt ve Türk'tür' onlar için...

İleriyi görebilen bir Türkiye arzusu yok birilerinin, ama anlamadıkları en önemli şey şu:' Japonya'dan, Avrupa ve Amerika'ya kadar geniş bir bölgenin güvenliğinin kilit noktası Türkiye'dir. Güvenlik içinde olmayan bir Türkiye'nin dünyanın barışını ve güvenliğine katkı sağlama şansı olmayacaktır. Batının çok açık ve net görmesi gereken de aslında budur.

PKK'nin sağduyuyu elden kaçırmış olması kendisine karşı Amerikanın tavrını da değiştirecektir. Suriye de Kürt Sorunu çerçevesinde kazanımlarını kaybetme durumuyla da karşı karşıya kalabilir. Birilerinin şunu açıkça PKK'ye söylemesi gerekiyor: 'PKK'nin kazanabileceği bir savaş yoktur.' Kamuoyunda kendisine ve eylemlerine sempati yoktur, ölümle, öldürmeyle sadece yeni nefretler kazanacaktır. 

HDP üzerinden Türkiyelileşme meselesi seçim taahhüdü olarak kalmış durumda, aslında PKK'nin yapması gereken acilen elini tetikten çekmesi, şartsız şekilde geri çekildiğini ilan etmesi ve adam öldürme, adam kaçırma, milletin mallarına zarar vermek gibi tüm eylemlerine son vermesidir. 20 Temmuzdan bu yana oluşan eylemlerle ilgili kendi iç soruşturma mekanizmasını çalıştırması, sorumlukları olanları adalete teslim etmesi ve sürece zarar verdiği için Kürt ve Türk kamuoyundan özür dilemesidir. Devirdiği masanın yeniden düzeltilmesi için bunlar gerekiyor, ama devletin önce elinin tetikten çekmesini beklemek en basit ifadeyle aymazlıktır, önce PKK adım atmalı ve bunu deklare etmelidir.

Son PKK eylemlerine destek veren kimse yok, PKK bunu açık ve net görmeli. Eğer destek veren olsaydı, yeni 6-8 Ekim olaylarıyla karşı karşıya kalırdık. Türkiye'de sokaklar sakin sadece pusular ve saldırılar var ve bu saldırılar toplumsal nefreti körüklüyor. HDP'nin Türkiye kamuoyunda  nefret söylemini engellemek için canla başla çalışması gerekiyor. Bu görev de de esas jönlerin, Altan Tan, Nimetullah Erdoğmuş, Huda Kaya ve Kadri Yıldırım gibi dindar söylemle HDP içinden seçilenlere düşüyor. HDP içindeki marksist sol ekiplerin gölgesinde kalmaları durumunda derinleşecek uçurumdan birinci dereceden bu isimler sorumlu tutulacaklardır.

Gezi eylemlerine çok açık destek vermemiş olan Kürt çevrelerin son süreçte ülkedeki hükümetin tasfiye edilmesi için kullanılması, Kürtlere fayda sağlamayacaktır. Görünen köy klavuz istemiyor, lakin klavuzu karga olanın da işi rast gitmez. HDP kendisi üzerinden PKK'yi  acilen masaya döndermeli ve bunun adımını kendisi atmalıdır. Ölen her genç bu ülkenin kaybıdır. Tarih barış sorumluluğundan kaçanları affetmez. Ne baraj ne karakol ne de eften püften bahaneler barışı askıya almanın bahanesi olamaz. Hele birilerinin darbecilik hayallerinin fantezi merkezi olmak Kürtlere yakışmıyor.

Barış, hemde hemen şimdi... Daha çok canlar yanmadan...

Barış zor olabilir, lakin zorluklar bizi yıldırmamalı...

Makamlar ve mevkiler 'geçici' barış 'asli' olandır.

Haydi yeniden barışa ve bu büyük oyunu bozmaya...

 

@evsenomer