28 Aralık 2017

Diplomaya yenilen milli maarif idealimiz

Milli Eğitim Temel Kanunu'nda (1739 sayılı kanun) milli maarifimizin genel amaçları açıklanırken vurgu yapılan noktalardan birisi; okulun, milli, manevi ve kültürel değerlerimizi öğreten bir kurum olduğu hususudur.

Bir eğitim kurumu olarak okul, bugün hararetli tartışmaların konusu olmakta ve ciddi eleştiriler almaktadır. Hatta bazı ülkelerde ev okulu gibi okulun çocuklara öğrettiklerinden ziyade çocuklar üzerindeki olumsuz etkilerinin daha fazla olduğunu savunan ve çocukların okul yerine evde eğitim aldıkları eğitim modelleri de bulunmaktadır. 

Okul sadece bugün değil dün de tartışılan ve eleştirilen bir kurumdu aslında. Üstat Nurettin Topçu, Milli Maarif Davamız isimli eserinde okulu; “millet ruhu ile bağları kopartılan bugünkü okul, millete insan yetiştirmek için değil fabrikaya usta yetiştirmek için çalışıyor” şeklinde eleştirmiştir.

Çoğumuzun müşahede ettiği üzere bugünkü okulun, milli bir şuur ve kimlik inşa etmesinin pek mümkün olmadığı veya böyle bir gayesinin de olmadığı aşikârdır. Oysaki milletin en önemli kurumu olan okulun, bilgi balyalarını genç zihinlere istifleyen bir kurum olmak dışında başka görevlerde üstlenmesi gerekir.

Okul, milli ve millete ait olmalı!

İsteriz ki okul her şeyden önce milli ve millete ait olsun. Okulun sınıflarında milletin inancı, tarihi, kültürü ve değerleri öğretilsin, milletin çocuklarına.

Ülke olarak maarif yolculuğumuzda geldiğimiz noktada geçmişte olduğu gibi bugün de okulun istikbali garpta aranmaktadır. Milli maarifin kurtuluşu Finlandiya veya Japonya'nın eğitim sisteminin taklidinde görülmektedir. Oysaki üzerini toz kaplamış bir şanlı tarih sabırla beklemektedir okunmayı, araştırılmayı ve yeniden hayat bulmayı…

Eğitim sisteminin ve okul başarısının tek göstergesi olarak kabul edilen sınav sonuçları, bir eğitim modelini başarılı ilan etmek için tek başına yeterli midir? Yoksa eğitimden beklenen, insana, bilginin yanında beceri, ahlak, inanç, kültür ve değer kazandırması mıdır?

Geldiğimiz noktada okul; Osmanlı'nın kuruluş tarihini ezberleten fakat kuruluş idealini anlatamayan, ekosistemi anlatan lakin bir karıncayı dahi incitmemenin sırrını öğretemeyen bir kurum haline gelmiştir. Okullarda teknik, ahlakın, başarı, erdemin önüne geçmiştir.

Merhum Nurettin Topçu; “her milletin, kendine özel olan mektebi vardır. Milli mektep, zihniyet ve örfleri ile metotları ve müfredatı ile terbiye prensipleri ve psikolojik temelleri ile hatta binasının yapı tarzı ile kendini diğer milletlerden ayırır” diye tarif etmektedir milli maarifi.

On altıncı yüzyılın ortalarına kadar bir ilim ve irfan merkezi olmuş, nice âlimler yetiştirmiş bir eğitim kurumu olan medreseyi ve onun idealini kavrayamadan, çareyi başka milletlerin eğitiminde aramak bizi istediğimiz yere ulaştırabilir mi? Yoksa bu arayış, yamalı bohçaya bir yama daha eklemek için çıkılan beyhude bir yol mudur?

Ecdadının Şanlı Tarihini Öğretemeyen Okul

Okul, bu aziz milletin şanlı tarihini öğretmekte ve anlatmakta ne kadar başarılı? Mesela Fahreddin Paşa gibi yüzlerce ve hatta binlerce kahramanını anlatabilmekte midir? Milletin evlatlarına. Yoksa millet bir şuursuz, aziz şühedaya dil uzatınca mı öğrenmektedir Çöl Kaplanı Fahreddin Paşa'yı (Ömer Fahreddin Türkkan).

Âlimin atının ayağından sıçrayan çamurdan bile şeref duyan cihan hükümdarı, hangi gönül penceresinden bakmaktadır? Maarife ve muallime. Birde bugün maarife ve onun muallimine verilen değere bakın. Okullarda hakaret edilen, dayak atılan ve hatta öldürülen öğretmenler…

Ya da Yavuz Sultan Selim'in Mısır fethinin ardından, kibirden imtina ettiği için ordusunu Üsküdar'da konaklatıp gece karanlığında İstanbul'a girdiğini bu milletin evlatları bilmekte midir?     

Farkında mıdır acaba milletin çocukları, vatan toprağına düşmanın kurşunu dahi girmesin diye iman dolu göğsünü siper eden, toprağa düşen şühedanın. Mısır'da Seydibeşir kampında İngilizler tarafından krizol karıştırılan suyla gözleri kör edilen 15.000 Mehmetçiğin… 

Tarihi öğretmek, çocukların yukarıda belirttiğim örneklerdeki gibi binlercesinin bulunabileceği başka örneklerdeki milli ve manevi şuuru idrak etmesini sağlamak mıdır yoksa savaşların ve antlaşmaların isimlerini ve tarihlerini çocuklara ezberletmek midir?

Milli bir ideal ve kimlik inşa edemeyen okul!

Ne yazık ki bugün okul, milli bir kimlik ve şuur inşa etmekten, milli bir ideali öğretmekten ziyade, okula öğretmen, hastaneye doktor, adliyeye hâkim yetiştirmektedir. Üstelik bunları seçerken ve görev verirken baktığı tek şey sayıların büyüklüğüdür. Oysa milletin kurumları, ideali, şuuru, sevgisi, merhameti ve sadakati büyük adamlara ihtiyaç duymaktadır.