DÜNYA MÜSLÜMAN AYDINLAR BİRLİĞİ (WORLD MUSLİM İNTELLECTUALS UNİON) ÜZERİNE BİR ÖNSÖZ -3-
Dünya Müslüman aydınlar birliği ile ilgili, yaptığımız görüşme ve istişarelerde karşılaştığımız ilgi, teveccüh ve heyecan, bu birliğin İslam dünyası ve Müslümanlar için çok anlamlar ifade edebileceğine olan inancımızı pekiştirdi.
Birliğin fikir olarak oluşum sürecinde
gerek yurt içinde gerekse yurt dışında gidebildiğimiz birçok ülkede İslami
teşkilat, Müslüman yazar ve aydınlar ile yüz yüze, pandemiden dolayı gidemediğimiz ülkelerde ise onlayn yaptığımız
ve halen devam eden görüşmelerde birliğin alt yapısı, hedef ve amaçları ile
ilgili birçok konuda manifesto sayılabilecek temel ilkeler belirlenmiş ve bu
ilkeler doğrultusunda birliğin oluşum ve yapılanma süreci devam etmektedir.
Neden Aydınlar birliği? Bu sorunun
cevabını daha önceki yazılarımızda nispeten değinmiştik.
Alt yapısı son birkaç yıldır Mütevazi,
doğal bir süreçte gelişen ve kuruluş aşamasında sona gelinen Dünya Müslüman
Aydınlar Birliği (World Muslim İntellectuals Union), Tesis edildikten sonra,
Türkiye ve tüm Dünya ülkelerinden 20 kurucu üye ve yaklaşık 500 kadar Müslüman
aydından oluşacak birlik İslam Dünyası için önemli bir ses.
Afrika da, Ortadoğu da, Asya da siyasi
ve jeopolitik hesaplarla sürdürülen savaş, batıda İslamifobi ile karakterize
edilip sürdürülmektedir. Hem kendi coğrafyalarında hem de batıda Müslümanlara
insani ve İslami yaşam hakkı tanımayan her türlü zihniyet ve saldırıya karşı insani,
dik ve onurlu bir duruş.
Toplumsal tüm süreçlerde yeni hedefler
göstermeye, toplumsal dönüşümü gerçekleştirecek hedefleri yüksek sesle dile
getirecek olanlar ancak ilahi vahyin mektebinden çıkmış çağımızın seküler
kuşatılmışlığından kendini koruyabilmiş Müslüman aydınlardır.
Birçok İslam ülkesinde muamelat ve
ülke bürokrasilerinde İslami ahlaka, Müslümanca duruşa aykırı aynı zamanda
evrensel etik kurallar dışında yaşanan gayri ahlaki olumsuz örnekler asla aziz
ve asil İslam ahlakını temsil etmemekte sadece İslam coğrafyalarında yıllardır
süregelen kültürel emperyalizmin Müslüman bireylerde bıraktığı tahribat,
erozyon ve asimilasyonun sonucudur.
Her türlü siyasi hesaptan uzak seküler
kuşatılmışlık ile kirlenmemiş Müslüman aydınlar eleştirel anlamda toplumun önemli
bir dinamiğidir. Zira adaleti konuşacak, hukukun üstünlüğünü savunacak,
özgürlükler konusunda hassasiyetlerini dile getirebilecek, ehliyet ve liyakatin
önemini yüksek sesle söyleyebilecek özgür ve bağımlı olmayan bir dinamiktir
Müslüman aydın.
Eğer ki Müslüman Aydınlar olarak
global ölçekte bir iddiamız olacaksa, adalet kavramından hukukun üstünlüğüne,
insan haklarından bilimsel özgürlüğe, toplumsal refahtan teknolojik gelişmelere
kadar her alanda söyleyecek sözlerimizin de olması, kültür-sanat, bilim, siyaset, felsefe
alanlarında İslam’ı ve insanlık değerlerini içselleştirerek topluma nefes
aldıracak yeni yaklaşımlar ortaya koymamız gerekmektedir.
Yüzyıllardır Müslümanlar aidiyet
bağlamında ülke, ideoloji, etnik, mezhebi, seküler, cemaat aidiyetleri olarak
çok parçalı bir halde yaşamaktadır.
Bu parçalı olma hali İslam dünyasının
hem kendi coğrafyalarında hem de Avrupa da yeni meseleler ve sorunları da
doğurmuştur. Müslüman aydınlar, karşılaşılan bu meselelere ortak bir üst bakış,
bir yaklaşım geliştirmek için anlamlı sonuçlar üretebilmelidirler.
Günümüzde daha merkezi, tekçi bir ulus-devlet
anlayışı hakim olduğu için farklılıkların bir arada yaşamasının daha da
zorlaştığı İslamifobinin kurumsallaştığı bir dönem yaşıyoruz.
İslam ile uyumlu bir Dünya dan bahs edilecekse
eğer, özellikle Avrupa’nın kültürel genetiğinde var olan ırkçılık, faşizm,
Nazizm gibi unsurların da dışarda bırakılması gerekliliğine inanılması gerekir.
Bugün Avrupa da İslam’ın tartışılması
sivil, kültürel ve değerlere yönelik bir tartışma gibi görünmüyor. Batı ve Avrupalı
devletler bu tartışmaya daha fazla güvenlik boyutu ile yaklaşıyorlar. Zaten bu
nedenle bu çalışmalar genellikle kültür, bir arada yaşama, çoğulculuk,
farklılık değil, güvenlik bağlamında, istihbarat ve güvenlik kuruluşlarınca
yürütülüyor.
Milyonlarca insanı ilgilendiren sivil,
sosyal, kültürel, siyasal meselelere sadece güvenlik perspektifinden yaklaşmak meseleleri
sadece derinleştirir ve İslami fobiyi daha katı bir şekilde gündemde
tutmaktadır.
Avrupa’da, çöken aile, sahipsiz
çocuklar, ensest, eşcinsel ilişkiler, uyuşturucu kullanımı dünyanın geri kalanı
ile kıyaslanamayacak kadar yaygındır.
Avrupa, toplumsal değerler açısından,
insani olan her şeyin hızla kaybolduğu, yüksek ekonomik tatmin düzeyi nedeniyle
insanlara meşru ve normal ilişkilerin yetmediği adeta bir azgınlık çağını
yaşıyor.
İslami değerler belki bu konularda,
henüz işgal edilmemiş son kaledir. Bu nedenle topluma, aileye, insana dair
iddialarını kaybetmiş bir dünya sadece bu günümüzü değil gelecekte de toplumsal
çöküşü hızlandırır.
Toplumsal değerlerin bu kadar erozyona
uğramasından, ahlaki çöküşten, aşırı bencillikten Müspet ve Mutedil Hristiyan
ve Yahudi ekollerin de rahatsız olduğu muhakkak
Bütün bunların ötesinde, Müslümanlar,
Afrika’da da, Amerika’da da, Çin’de de, Hindistan’da da, Ortadoğu’da, Avrupa’da
da kendi gündemleri üzerinde tasarruf hakkına sahip olmalıdırlar.
İslam'ın evrensel sosyal mesajının
doğru bir şekilde anlaşılması için doğru bir zeminde mücadele etmekten başka
alternatifimiz yoktur.
Müslüman Aydınlar, Tüm dünya
Müslümanlarının yaşadıkları coğrafyada konumunu belirleyen, Aynı zamanda ortak
bir Müslüman kimliği ve hedefi için olduğu kadar toplumun bütün kesimlerinin de
sağlıklı gelişimi için önemli bir dinamik olacaktır.
Vesselam