19 Şubat 2020

Dünya ve Ahiret Saadetinin Sırrı Gayrette Gizlidir

Dün geçmiş, bugün gerçek, yarın ise hayalden ibarettir. Düne dair pişmanlıkların, bugüne dair telaşların ve yarına dair kaygıların sahibidir, insan. Sonsuz istekleri, doymak bilmeyen arzuları ve her daim içinde taşıdığı kaybetme kaygısıyla yaşayan, aciz ve zavallı varlık.

Ne çok isteklerimiz var yarına dair. Öncelik sırası, nitelik ve nicelikleri farklı olsa da hepimizin ortak noktası, istemek. İstemek, kötü değil elbette. Allah, kuluna istemekte ve dilemekte bir sınır koymamış. Ve isteyene istediğini vereceğini müjdelemişken, bunu yadırgamak değil muradım. Bilirim bu haddimde değildir. Lakin tek başına istemek ile olmayacağını da bilirim.

İnsanın istemek yanında işlemek, yapmak ve gayret etmek ile ilgili de bir çabasının olması lazım. Bugünün insanına, dikkatli bir nazar ile bakınca, yorgun, bezmiş, gayretsiz, motivasyonsuz olduğunu görmek zor olmasa gerek. Hal böyle olunca istemek de bir anlam ifade etmiyor. Zira bir işi başa çıkarmanın, başarılı olmanın, dünya ve ahiret saadetinin sırrı gayret etmekte gizli.

İnsanın bir çabası olması gerek. Evvela iyi bir kul ve iyi bir insan olmak, rızkını temin edeceği bir işe sahip olmak, cehaletinden kurtulmak, ilim sahibi olmak, dünyasını ve ahiretini mamur etmek için, gayret etmek gerek. Bize düşen sebepler için çaba sarf etmek, çalışmak, gayret etmek, sonucunu ise Kadir-i Mutlak'a havale etmektir.

Üstelik sadece insan için değil, tüm canlılar için var olma ve mutlu olma sebebidir, gayret. Karınca içinde, kelebek içinde, bitki ve ağaç içinde geçerlidir bu ilahi ve evrensel kural. Birkaç günlük ömrüm var demeden uçmak için can atar, kelebek. Üç günlük dünya için değmez diye düşünseydi, hiç kanat çırpar mıydı? Gökyüzüne uzanmak için çabalar mıydı?

Evet, insan gayret etmeli. Lakin gayreti sadece dünya için değil, ebedi yurdu olan ahiret içinde olmalıdır. Bu durum, çoğumuzun yanıldığı bir pişmanlık sebebi olarak karşımızda durmakta. Çabalarımızın ve hayallerimizin çoğu kısacık dünya yaşamı için. Oysa, insan yaşam denen uykudan uyandığında yanında neler bulacağını neden düşünmez. Neden ebedi olarak kalacağı yurdu için bir hazırlık içerisine girmez. Ne yazık ki çoğumuz bunda yanılır ve dünyanın cazibesine aldanırız. Uyandığımızda çok geç olmaz inşallah.

Ruhumuzu saran bu kasvetli halden, yılgınlık ve yenilmişlik hissinden bir an önce kurtulmalıyız. İslam'da, ilimde, harpte, kültürde, medeniyette, kullukta ve insanlıkta öncü olmuş ecdadımızı örnek almamız lazım. Allah'ın kelamına kulak vermemiz lazım. Zira Rabbimiz, kutsal kitabında buyurmaktadır ki; “O halde bir işi bitirince hemen diğerine koyul” (İnşirah Suresi / 7. Ayet). Başka bir ayette ise “O gün kimi yüzler de mutludur. Yaptıklarından dolayı hoşnut olmuşlardır. Yüksek bir bahçededirler” (Gâşiye Suresi / 8-10. Ayetler) diyerek kullarını müjdelemektedir. Bu kutlu çağrıya kulak verenlere müjdeler olsun.

Hepimize ödünç olarak verilmiş şu kısacık ömür sermeyesini, doğru yerde kullanmakla mükellefiz. İnsan, kâinat meydanında sahipsiz ve başı boş olmadığını bilmeli. Her düşüncesinden, her tercihinden ve her davranışından sual olunacağını unutmamalı. Gayretini ve muhabbetini fani ve faydasız şeylere değil, altın ve gümüşün geçmeyeceği günden geçecek şeylere yöneltmeli. Dünya ve ahiret saadetinin sırrının gayrette gizli olduğunu unutmayalım.  

Vesselam…