Dünyanın en büyük eğitim direnişi
Gündelik ve sıradan akış içinde eksikliği hâlinde başımıza ne geleceğini bildiğimiz ama unuttuğumuz işleyişler var… biliyoruz; salgın döneminde tecrübe ettik. Karantina dediğimiz sosyalleşmeyi en aza indiren, kimileri için yok eden, alışverişi sınırlayan bir düzen yaşadık. O süreçte, eğitim ve sağlık gibi eksikliğini düşünmekte zorlandığımız hizmetler de aksadı. Can güvenliğimiz her şeyden önce geliyordu. Âdeta bir savaştaymışız gibi… Yine de ülke olarak temel ürünlerde kıtlık yaşamadık, kısa süre içinde halledilmesi gereken her iş dijital ortama taşındı. Okullar da…
Filistin halkı, bizim
karantina döneminde yaşadıklarımızı yıllardır abluka altında kaldığı için
tecrübe ediyor. Ama üstlerinde şiddet ve işgal ağırlığıyla… bu bir savaş değil;
çünkü baskı tek yönlü. İsrail halkı bu çatışmalardan neredeyse hiç
etkilenmiyor.
Hayat hakkı başta
olmak üzere hayati ihtiyaçlarının temin denetimi yıllardır İsrail
hegemonyasında olan Filistinlilerin sağlık ve eğitim sistemi de elbette yönetiminden
ve denetiminden men edildikleri alanlar..
1967’de İsrail işgal
ettiği Filistin’in eğitim sistemini de kontrol etmeye başladı. Sonraki yıllar
içinde Filistin topraklarında başgösteren okul yetersizliğine rağmen yeni
okullar inşa edilmesine izin verilmedi. Sınıflarda altmıştan fazla öğrenci
eğitim görüyordu. Okullara yönelik harcamalar zamanla kesildi, araç-gereçten
mahrum bırakıldı. Dolayısıyla bu süreçte pek çok çocuk eğitimden ve ideal
eğitim ortamından mahrum kaldı. Üstelik yükseköğretimdeki okul harçlarının
ağırlaşan yükü, eğitimi sekteye uğratan en önemli etkenlerden biriydi.
1987, Filistinlilerin
işgale ilk tepkisini ortaya koyduğu yıl olarak tarihe geçti. Birinci İntifada
yaşanınca İsrail zorbalığı gecikmedi. “Zorunlu tedbir” bahanesiyle yürüttüğü
baskıcı ve yıkıcı uygulamalarından eğitim de öncelikli olarak payına düşeni
aldı. Öğrenciler tutuklanmanın yanı sıra okullardan atılma, sınır dışı edilme
gibi yaptırımlara maruz kaldı. Bu uygulamalar ne yaş ne sınıf gözetiyordu.
İlkokuldan üniversiteye kadar her yaştan öğrenci ağır yaptırımlarla karşılaştı.
İşgalci uygulamalar
okul binalarını es geçmedi. Özellikle yükseköğretim veren kurumların birçoğu
süreli veya süresiz kapatıldı. Bununla da yetinmedi, kapatılan okullar ya
hapishaneye dönüştürüldü ya da askerî üs olarak kullanıldı. Bu da yapıları geri
dönüştürülemez kıldı. Bütün bu yaptırımlar eğitimin üçte iki oranında kaybına
sebep oldu.
Yapılan araştırmalara
göre, bütün yıldırmalara, şiddet içeren ağır uygulamalara, devamlı
bombalamalara rağmen Filistinli çocuklar ve gençler yüzde almış oranında
eğitimi her şartta gerekli ve önemli buluyor. Buradan da anlaşılıyor ki
eğitimin yüceltildiği ve mecburi görüldüğü bir ortamı soluyorlar. Yani Filistinlilerin,
İsrail yönetim ve denetimindeki eğitim sisteminin barikatlarını aşabilmek için
gayriresmî okullar kurması ve eğitim yoksunluğuna “evde eğitim” modelini
yaygınlaştırarak çare bulması, inançlarına olan sadakatlerinin ve sosyal
tabiatlarının bir tezahürü.
Elbette “evde eğitim”
Siyonist işgalcileri rahatsız etti. Suç unsuru olarak kabul gördü ve evde
eğitim aldıkları tespit edilenler hapis ve para cezasına çarptırıldı.
Bu meydan okuma ve
gayretin, onları yüzde doksanlara varan okuma-yazma oranına kavuşturduğu yine
araştırmaların bir sonucu. Böyle bir oran, savaş coğrafyasını soluyan
nesillerin imkânsızı başardığını da delili. Sağlıklı bir sosyal ve aile hayatı
yaşamıyor olsalar da temel ihtiyaçlardan bile mahrum bırakılsalar da inançlarıyla
hayata tutunmayı başardılar, başarıyorlar.
İsrail
Filistinlilerin hayatının her alanını daralttığı gibi, eğitim özgürlüklerini
engelledi; okul binalarını hapishane ve askerî üsse dönüştürerek eğitim
mekânlarını yok etti; yetinmedi okullara bombalı saldırılar düzenledi;
böylelikle bağlı bulunduğu “Çocuk Hakları Sözleşmesi”ne, “İnsan Hakları
Evrensel Bilgirgesi”ne, “Ekonomik Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin
Uluslararası Sözleşme”ye ihanet etti. Tıpkı “Birleşmiş Milletler Savaş
Hukuku”na aykırı olarak her yaştan sivile uyguladığı soykırımda bütün insanlığa
ihanet ettiği gibi…
Siyonist işgalciler,
yıllar boyunca okulları da bombaladı; tıpkı hastaneleri bombaladığı gibi… ama
dünyanın en büyük eğitim direnişini yok edemediler.
Benzeri görülmemiş
soykırım yaşanırken balık yemi büyüklüğündeki “ateşkes” mevzuunu büyük bir
barış adımıymış gibi pazarlayan dünyanın en işgüzar pazarlama şirketi ABD
yönetimi, bu insanlık suçlarını unutturmayı yine başarabilecek mi?
Yani bu mümkün mü!