11 Ekim 2023

Eğitim ve öğretimde durum nedir? (2)

Geçen yazımda yöneticilerin ve öğretmenlerin asıl görevlerinin yanında angarya görevlerin verilmesinden söz etmiştik. Konunun öneminden ötürü bu yazımda da devam edeceğim inşallah:

1. Kırsaldaki öğrenci taşımacılığı ve kent merkezlerindeki okul servislerini denetleme uzmanı:

Okul yöneticilerine ve öğretmenlerine eğitim ve öğretim görevlerinden uzak kırsaldaki öğrenci taşımacılığı ve şehir içi öğrenci servisçiliğinde kullanılan araçların denetimi görevi  verilmektedir. Oysa bu görev, zabıtanın veya içişleri bakanlığı personelinin yapması gereken görevdir.

2. Bakanlığımızca her fırsatta yapılan vurgulamalardan da çok önemsendiği açık olan DYK kurslarında nedense MEB Ders ve Ek ders Ücretleri kararının 8. maddesinde; "3) Cumartesi ve pazar günleri, bu madde kapsamında belirtilen eğitim faaliyetlerinde görev yapan okul/kurum yöneticilerinden birine fiilen görev yaptıkları anılan günler için 2 saat ek ders ücreti ödenir. Yöneticilere, fiilen ders okuttukları süreler hariç olmak üzere yönetim görevine bağlı olarak bunun dışında bu madde kapsamında ayrıca ek ders ücreti ödenmez." denilmektedir. DYK kurslarına verilen önemle bu hüküm çelişmektedir.Bu hükmün değiştirilip hem okul müdürüne hem de müdür yardımcısına günlük 10'ar saat ders ücreti verilmelidir ki DYK kurslarına gerçekten önem verilmiş olsun. Okul müdürü ve yardımcısı hafta sonu çalışacak, bunlardan biri ücret almayacak-hangisi almayacaksa- diğeri ise angarya iş yapacak!

3. Milli Eğitim Akademisine işlerlik kazandırılıp bütün eğitimcilerin (öğretmen, eğitim yöneticisi, eğitim denetmeni, rehber öğretmen) bu akademiden yetişmelerinin sağlanması gerekir. Eğitim YÖK'ün değil, bizim (MEB) işimiz olmalıdır. Öğretmen yetiştirilmesi ve ihtiyacının karşılanması uzun orta ve kısa vadeli planlarla düzenlenip gerçekleştirilmelidir. Plansız yapılan hiçbir iş başarılı bir sonuç getirmez. Daha önce MEB'de Öğretmen Okulları Genel Müdürlüğü diye bir birim bu işi organize edip planlıyordu ve herhangi bir sorun olmuyordu. Planlamanın MEB tarafından yapılması gerektiğini vurgulamaya çalışıyorum. Bugün bu iş ve işlemler Öğretmeni Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürlüğü sorumluluğuna verilirse öğretmen yetiştirilmesi ve istihdamı sorunu da ortadan kalkar. Eğitim işi; günübirlik politikalarla ve siyasi endişelerle geçiştirilebilecek kadar önemsiz değildir. Geçmişte plansızlık ve siyasi endişelerle öyle uygulamalar yapıldı ki 50 yıldır bu hasarı bertaraf edemiyoruz.

Öğretmenlik mesleğinin dışında ne kadar meslek erbabı varsa öğretmen olarak atandı. Siz hiç öğretmenin, avukat, inşaat mühendisi, mimar, ziraat mühendisi ve veteriner olarak atandığını gördünüz mü?

Bir dönem ortaya çıkan sınıf öğretmeni sayısındaki fazlalığı gidermek için sınıf öğretmeni olarak mezun olmuş; ama diplomasında yan branş diye bir ibare olanlar "yan branşı"na atandı.

Çağdaş eğitim siistemlerinde uygulanan ve eğitim ve öğretimde vazgeçilmez olan yöneltme’ye önem vermeyerek geçiştiriyoruz. Oysa 1739 sayılı kanunda yöneltme ile ilgili madde şöyledir: Madde 6 – Fertler, eğitimleri süresince, ilgi, istidat ve kabiliyetleri ölçüsünde ve doğrultusunda çeşitli programlara veya okullara yöneltilerek yetiştirilirler.”

(Değişik: 16/8/1997 - 4306/3 md.) Milli eğitim sistemi, her bakımdan, bu yöneltmeyi gerçekleştirecek biçimde düzenlenir. Bu amaçla, ortaöğretim kurumlarına, eğitim programlarının hedeflerine uygun düşecek şekilde hazırlık sınıfları konulabilir. Yöneltmede ve başarının ölçülmesinde rehberlik hizmetlerinden ve objektif ölçme ve değerlendirme metotlarından yararlanılır.” Bu hükümden açıkça anlaşıldığı üzere liselerimizin ilk sınıfında yani hazırlık sınıfında çocuğun mutlaka; ”…ilgi, istidat ve kabiliyetleri ölçüsünde ve doğrultusunda çeşitli programlara veya okullara yöneltilerek yetiştirilirler.” işlemi gerçekleştirilmeli ve bunun alt yapısı ciddi bir şekilde hazırlanmalıdır. Avrupa ülkelerinde olduğu gibi ortaokulda da buna katkıda bulunacak şekilde çalışmaların yapılması için imkan tanınmalıdır. Yönlendirme bu şartlar altında mümkün olamamaktadır. Çünkü bu iş için uzman ve zaman yetersizdir. Söz gelimi ortaokulda dersten zaman çalmanız gerekir ki bu yönlendirmeyi yapabilesiniz. Ayrıca, çoğunlukla yeterli sayıda da rehber öğretmen de bulunmamaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı Rehberlik Hizmetleri Yönetmeliğinin 11. maddesinin 1.fıkrasında: "Yönlendirme ve yerleştirme hizmetleri; bireyin gelişimsel özellikleri ve ihtiyaçları doğrultusunda bireyi derse, bölüme, dala, alana, okula, üst öğrenim kurumlarına, mesleğe ve katılacağı etkinliklerin seçimine yönlendirmeyi kapsamaktadır. Bu süreçte; eğitsel, mesleki ve kişisel/sosyal rehberlik uygulamaları sonuçlarının bütünleştirilmesi esastır.” denmektedir. 2.fıkrasında ise: "Yönlendirmede bireye sunulan seçenekler öneri niteliğindedir." denilmektedir. Oysa kanunda: " Milli eğitim sistemi, her bakımdan, bu yöneltmeyi gerçekleştirecek biçimde düzenlenir." denilmektedir. Buna göre yönetmelikle kanun çelişmektedir. Yönetmelik kanuna aykırı olamaz. Bu çelişkinin düzeltilmesi gerekir.

Bu anlattıklarım, 40 yıllık bir eğitimcinin elekten geçirilmiş, özetin özeti denebilecek eğitim ve öğretim alanındaki mevcut problem ve önerileridir. Bunlar aynı zamanda yaşadıklarım ve gördüklerimdir. Üzülerek belirtiyorum ülkemizin acı gerçekleridir bunlar. “Dost acı söyler; ancak doğru söyler.” İnşallah korktuğum başıma gelmez ve bu anlattıklarım bir köşede unutulmaya bırakılmaz! Böylece ben de 40 yıla yakın bir eğitimci olarak bu sorumluluğu üzerimden atmış ve görevimi yapmış olmanın mutluluğuyla yaşamış olurum.