18 Kasım 2020

EKİP SAĞLAM YOLA REVAN

Besmelesini  çektiğim  yeni  görevimin  şükrünü eda etmek  gayesiyle hafta sonu memleketim Mersin'in kadim ve güzel ilçesi Tarsus'taydım. Rabbimin sözümü  ve çalışmalarımı bereketlendirmesinin  niyazıyla bereket Peygamberi Hz. Danyal'ın (a.s) makamında dua ettim.

Sevgili Anneciğimin elini öpüp, duasını aldım. Gönül dostu Osman Şahin hocamın muhabbetli hanesinde sevgili Hilmi Tuzcu ve Ziya Özdemir hocalarımla sohbet edip, hasret giderdik. Her biri Tarsus şehrine ayrı  bir renk katan kadim dostlar ve din gönüllüleriyle Ulu Cami avlusunda  buluşup hasbihal ettik.

Yine sıladayken, yelkovan akrebi koşar adım kovaladı ve gün akşam oldu. Şimdi vakit el vefa dediğim sevenlerime ve sevdiklerime elveda deme vakti.

Çalışma özel gündemiyle bölgemizde bulunan İstanbul'un bendenize armağan ettiği iki güzel dost Ferhat Aksu ve Cengiz Korkmaz ile yola revan oluyoruz. Anlayacağınız ekip sağlam. Şimdi ver elini İstanbul...

Arabamıza biner binmez emniyet kemerimizi takıyor sonra yol duamızı yapıyoruz;

“Ya Rabbi lütfunla bizi yola çıkardın ne olur yoldan çıkarma. Bize yolda olduğumuzu ve yolcu olduğumuzu unutturma. Bizi her türlü yol kazasından, ezasından ve cezasından muhafaza eyle'' (Amin....Amin.....Amin...)

Şoförümüz Ferhat Bey,

-Hocam  bir aşır okuyun da kulaklarımızın pası silinsin, diyor.

Bizim Kur'an ziyafetimize Cengiz abi çay ziyafetiyle mukabelede bulunuyor. Sağolsun abimiz  bizi İstanbul'a kadar çayladı durdu...

O demli çayları içtikçe şoförümüzün uykusu açıldı. Böylece sarp yokuşlar incinmeden aşıldı. Yol boyu dertleştik, söyleştik, halleştik, dilleştik. Bu toprağın türkülerini birlikte dinledik, birlikte söyledik. Türküler bizi söyledi biz de türkülerimizi söyledik.

Gönlül Dağı, Halil İbrahim, Yolun Sonu görünüyor, Isırgan Otu, Kara Tren, Seyreyle, Güzel, İncitme Gönül.

Her  bir türkü dikkatle dinleyenlere öyle güzel şeyler anlatılıyor ki; dostlarla yola çıkmak ne güzel. Yollar  ne çabukta bitiyor. Ömer Karaoğlu  ne güzel söylemiş:

''Gönül gönüle verince yol mu dayanır?''

Ne zaman bir yola düşsem yol boyu düşünürüm içinden yol geçen şiirler, hikayeler, yazılar kaleme almak isterim. Her yolculuk beni derinden etkiler hem hasreti hem vuslatı yaşamak insanı bambaşka alemlere götürüyor. Evet yine yola düştüm yolda düşünüyorum.

Yolcu olduğumuz bu dünyada hancı gibi yaşadığımızı görünce şu hakikati haykırmak geliyor içimden

“Dünya, faniye yetersiz bakiye''

Yolun hakkı nasıl verilir? diye kendi kendime sorduğum soruya şu cevabı veriyorum:

“Yolun hakkı, hakkın yolunda olarak verilir.”

Geniş yollara ve son derece konforlu araçlara rağmen her geçen gün artan yol kazaları bana şunu söyletiyor:

“Araca odaklanıp, amacı unutmaktan daha büyük yol kazası mı olur?''

‘Yollar seni gide gide usandım' türküsünü dinlerken şu dua dökülüyor dilimden:

“Allah'ım bizi usanacağımız ve utanacağımız yollardan uzak eyle''

Şoförümüz yol boyunca navigasyona baktıkça aklıma bizi doğru yolda  doğru menzile iletecek iki yol haritası geliyor:

“Kur'an ve Sünnet”

Bunun üzerine şöyle diyorum:

“Yol haritamız Kur'an Sünnet. Peki neden böyle bu ümmet?''

Kervanın yolda dizildiği gibi insanda yolda tanınır. İşte bundan dolayı yol insanın aynasıdır.

Geç olsun güç olmasın  duasına  ‘amin' deriz. Fakat  öyle bilir ve inanırız ki erken giden yol alır. İnsan bir yol açmayı bilmezse en azından yoldan çekilmeyi bilmelidir. Yolu incitmemelidir. İnsan böylece yolda incinmemelidir. Yol fıkhının en önemli kaidelerinden biride şudur;

“İnsan yola çıktıklarını yolda bulduklarıyla değiştirmemelidir.''

Şiirine ‘'Dur ey yolcu'' diyerek başlayan şaire kulak vermelidir.

İnsan menzile ermek için yolun edebine, adabına, erkanına vakıf olmalıdır. İnsan geçmişten ibret almalı ve çıkar yollarının insanı ancak çıkmaz sokaklara götüreceğini bir nebze  olsun unutmamalıdır. Yine insan bilmelidir ki elinde yol için hazırladığı azık yoksa akıbeti sadece kendisine yazık etmek olacaktır.

İnsan her zaman yolda olmalıdır. Fakat asla yolda kalmamalıdır. İnsan işini yola koymadan önce işi için yola koyulmalıdır. Yola gitmeden önce yola gelmelidir. Arif olan insan şu üç şeyden iyi anlar

1-Halden, 2-Yoldan, 3-Dilden

Tam bunları düşünürken Kıvırcık Ali ‘'Yol tükendi ben tükendim'' diyordu.

Şöyle camdan bir baktım, Evet Hakikaten yol tükenmiş ve biz sağ salim İstanbul'a gelmişiz.

Evet, yol bitti fakat kadrini ve kıymetini bilenler için yoldaşlık ,kardeşlik, sırdaşlık ve arkadaşlık  hep devam edecek.

Yeter ki biz adına hayat denen o yolda hikmete  ve hakikate ram olmayı bilelim