​Eleştiride denge: Yapıcı ya da yıkıcı eleştiri

İnsan, doğası gereği eleştiri yapan bir varlıktır. İnsanın kişiliğinde yer alan ego ve süper-ego gibi yapılar, insanı eleştiri yapan bir varlık haline getirir. Eleştiri, insanı geliştirdiği gibi insanı yıkıcı bir özelliğe de sahiptir.

Eleştiri, “bir insanı, bir eseri, bir konuyu doğru ve yanlış yanlarını bulup göstermek amacıyla inceleme işi” olarak tanımlanmaktadır. İnsanın eleştirel bir varlık olmasını açıklayan pek psikolojinin alt alanı vardır. Bunlardan birincisi, kişilik psikolojisidir. Kişilik psikolojisine göre, insanın kişiliğinde yer alan ego, mantık ilkesiyle çalışır. İnsan, mantık kuralları çerçevesinde gerek kendisini gerekse çevresindekileri eleştirir. İnsan kişiliğinde yer alan süper egoda vicdan ilkesi ile çalışır. Birey, doğru ve yanlışa ilişkin normlar aracılığı ile eleştirilerde bulunur. İkincisi, bilişsel psikolojidir. Bilişsel psikoloji çalışmalarına göre eleştirel düşünce, bilgi ve bilgiye dayalı konuları dikkatlice analiz etme, sorgulama ve değerlendirme yeteneğini ifade eder. Bu düşünme tarzı, kişinin düşündüğü bilgileri sorgulamasına, farklı açılardan bakmasına ve mantıklı sonuçlara ulaşmak için kanıtları ve mantığı kullanmasına dayanır. Üçüncüsü, öğrenme psikolojisidir. Öğrenme kuramlarından biri de sosyal-bilişsel öğrenme kuramıdır. Bu kurama göre, insanın sahip olduğu bir takım kapasiteleri vardır. Bunlardan biri de öz yargılama kapasitesidir. Öz yargılama kapasitesi ile bireyler eksikliklerini görüp, kendilerini düzenlerler.

Eleştirinin doğası incelendiğinde, önemli birkaç nokta karşımıza çıkar. Bunlardan birincisi, eleştirinin bir değerlendirme içermesidir. İnsanlar eleştirdikleri her ne olursa olsun, onun artılarını ve eksilerini değerlendirirler. İkincisi, eleştiri bireylere öğrenme olanağı sunar. Eleştiri, değerlendirici bilgi iletişimi olduğundan, kendimiz ve başkaları hakkında sahip olduklarımızı ya da olmadıklarımızı öğrenmemize yardımcı olur. Üçüncüsü, eleştirinin karmaşık bir doğası vardır. Eleştiri sürecinde kullanılan kelimeler, insanların ruh halleri ve duyguları, verici veya alıcı ile ilişkilerin doğası, eleştirinin içeriği, zamanı ve yeri gibi birçok değişken, eleştiri yapmayı ve almayı karmaşık bir görev haline getirir. Dördüncüsü, eleştirinin iletişimsel bir doğası vardır. Eleştirilmeye değer olan davranışlar ve durumlar, değerlendirilmesi gereken davranışlar ve durumlardır. Çünkü bunlar, iyilik halimizi etkilerler. Eleştiri, bize önemli olan şeyi söyler ve iletişimsel bir doğası vardır. Beşincisi, eleştiri yaşamın merkezinde yer alır ve insanların ortak paydasıdır. Liderlik, yönetici ve yönetici gelişimi, yenilik, verimlilik, performans değerlendirmesi, proje yönetimi, ekip oluşturma, müşteri hizmetleri gibi etkin bir şekilde yapılması gereken operasyonlar ve görevler, eleştiri verip almayı gerektirir. Altıncısı, eleştirinin bir gücü vardır. Eleştiri kariyeri yapılandırabilir veya yok edebilir. Bir organizasyonun gelişmesine veya çökmesine yardımcı olabilir. Ayrıca, güçlü duyguları harekete geçirir.

Eleştiriyi kimin yaptığı açısından iki önemli eleştiri durumu ortaya çıkmaktadır. Bunlardan biri, başkalarının bizi eleştirmesidir. Bir diğer ise, bizim kendimizi eleştirmemizdir. Kişinin kendisini eleştirmesi öz eleştiri olarak kabul edilmektedir. Öz eleştiri, kendini sert bir şekilde değerlendirme eğilimidir. Kendilerini eleştiren bireyler, hayatlarının pek çok alanında sürekli olarak kendilerini ve performanslarını sorgularlar. Öz eleştiri yapan bireyler, başarısızlık ve reddedilme korkusu yaşarlar, suçluluk duyarlar ve sosyal bağlantıdan çok başarıyı öncelerler. Bu bireyler, yakın ilişkiler kurmakta zorlanırlar.

Öz eleştiri nereden gelir? Öz eleştiri, bakıcılar ve yaşıtlarla olan erken ilişkilerimizden kaynaklanmaktadır. Örneğin, ebeveynleri daha kontrolcü ve daha az sevgi dolu olan çocuklar, daha öz eleştiren yetişkinler olarak büyürler. Ayrıca, istismara uğrayan insanlar, bu durumu yaşamayanlara kıyasla çok daha öz eleştiren olma eğilimindedirler.

Öz eleştiriyi sıklıkla kullanmanın sonuçları nelerdir? Öz eleştiri, birçok olumsuz sonuca yol açar. Öz eleştiri yapan bireyler, günden güne daha az olumlu duygu ve daha fazla negatif duygu yaşarlar. Bu bireyler,  depresyona daha yatkın olurlar.  Öz eleştiriyi aşırı bir şekilde yapanlar;   mükemmeliyetçi kişilik bozukluğu, yeme bozuklukları ve kaygı bozuklukları gibi çeşitli diğer ruhsal hastalıkları geliştirme eğilimindedirler. Bu bireyler,  yaşamlarındaki sorunlarla yüzleşmekten kaçınırlar ve işlevsel olmayan başa çıkma yöntemlerini kullanırlar.

İşlevsel olmayan öz eleştiri ile nasıl başa çıkabiliriz? Öncelikle, kendimizi hangi alanlarda eleştirdiğimizi görmek gerekir. İkincisi, kendimizi aşırı eleştirmenin avantajlarının neler olduğunu anlamak gerekir. Üçüncüsü, kendimizi aşırı eleştirmenin dezavantajlarını da belirlemek gerekir. Dördüncüsü, kendimizi aşırı eleştirmenin kanıtlarını ve karşıt kanıtlarını ortaya koymak gerekir. Beşincisi, kendimizi etiketlemek yerine değiştirmeyi düşündüğümüz davranışlara odaklanmak gerekir. Altıncısı, aşırı eleştiri durumunda en iyi arkadaşımızın bize neler söyleyeceğini düşünmektir. Yedincisi, sürekli kendimizi eleştirmek yerine kendimizi düzenlemeyi tercih etmemiz gerekir. Sekizincisi, kendimizdeki ilerlemeleri görüp adım adım pekiştirmek gerekir.

İnsanlar sadece kendileri tarafından değil başkaları tarafından da eleştirilirler. Bu noktada eleştirinin kendisi değil nasıl yapıldığı önemlidir. Bu bağlamda eleştiriyi, yapıcı ve yıkıcı olmak üzere iki önemli açıdan ele almak gerekir. Yapıcı eleştirinin bir takım özellikleri vardır. Öncelikle; yapıcı eleştiri, birinin veya bir şeyin hatalarını belirtirken yapıcı geri bildirim ve öneriler sunar. İkincisi; yapıcı eleştiride amaç kişinin veya işin gelişmesine yardımcı olmaktır. Üçüncüsü; yapıcı eleştiri, destekleyici bir yaklaşım benimser ve olumlu bir ortamda sunulur. Dördüncüsü; yapıcı eleştiride eleştiri yapan kişi, kişiyi motive etmek ve gelişmeye teşvik etmek için olumlu geribildirimler verir. Beşincisi; yapıcı eleştiri, genellikle daha uzun vadeli ilişkilerin sürdürülmesine katkıda bulunur.

Öte yandan yıkıcı eleştirinin de birtakım özellikleri vardır. Birincisi; yıkıcı eleştiri, hataları veya eksiklikleri vurgularken kişiyi yıkmaya veya incitmeye yönelik bir eleştiri türüdür. İkincisi; yıkıcı eleştiride amaç,eleştirilen kişiyi utandırmak, incitmek veya kırıp dökmektir, bu da genellikle olumsuz sonuçlar doğurur. Üçüncüsü, yıkıcı eleştiri, genellikle olumsuz bir dil veya tavır kullanır ve kişisel saldırıları içerebilir. Dördüncüsü; yıkıcı eleştiriyi yapan kişi, eleştiri yaptığı kişiyi savunmasız ve güvensiz hissettirir. Bu durum da işbirliği ve gelişme açısından zararlı olur. Beşincisi; yıkıcı eleştiri ilişkilerde güvensizlik, mesafe oluşturur ve motivasyonu olumsuz yönde etkiler.

İnsan, toplumsal bir varlık olduğu için insan ilişkilerinde eleştiriden kaçınması mümkün değildir. Bu noktada yapılan eleştiriler karşısında doğru bir tavır geliştirmek gerekir. Öncelikle eleştiri yapan kişinin güvendiğimiz biri olup olmadığına dikkat etmek gerekir. Eğer bu, güvendiğimiz ve iyi niyetlerimizi gözettiğini bildiğimiz biri ise, eleştiriyi kabul etmek gerekir. Eğer bu, güvenli olmayan ve iyi niyetlerimizi gözetmeyen biri ise, davetsiz eleştirilere sınırlar koymakta sorun yoktur. Şiddet içeren bir sözlü saldırıya katlanmak zorunda değiliz. İkincisi, karşımızdaki insanın haklı olma olasılığını değerlendirmek gerekir. Eleştiri yapanlar her zaman bize zarar vermek amacıyla eleştiri yapamazlar. Bu gerçeği bilmek bizi rahatlatır.Ego savunmacı ve incinmiş hissettiğinde, eleştiride bulunan kişi sözünü bitirmeden önce kendimizi savunmaya ve hemen araya girmeye yöneliriz. Tam dikkatimizi konuşan kişiye verip ve cevap vermek için karşımızdaki kişi konuştuktan sonra kendimizi ifade etmek işlevseldir. Üçüncüsü eleştiriye anında yanıt vermemek gerekir. Biraz durup, eleştiriyi anlamak gelir. Sadece eleştiren kişiyi haksız çıkarma eğilimden kaçınmak gerekir. Ne kadar harika olduğumuz önemli değildir, iyileşmeye açık alanlarımız vardır. Yanılmış olacağımızı düşünmek gerekir. Dördüncüsü, eleştiren kişiye konuşma cesaretini tanımak gerekir. Bu, söyleneni kabul etmemiz gerektiği anlamına gelmez. Ancak eleştiren kişiye, ilişkiyi tehdit etmeden eleştiri yapmanın güvenli olduğunu sağlayarak eleştiren kişiye güvenlik sağlarız. Beşincisi, eleştiriyi soğukkanlı bir şekilde düşünmek gerekir. Kendimizi her zaman savunma hakkımız vardır. Soğukkanlı bir şekilde düşünmek, bu hakkı bizim elimizden almaz. Altıncısı, eleştiriyi kendi gerçeğimizin perspektifinden ele almak gerekir. Tüm eleştirilere otomatik olarak inanmamak, ancak hepsini de otomatik olarak reddetmemek gerekir. Tüm eleştirilere inanırsak, travmatize oluruz ve eğer tüm eleştirileri reddedersek, gerçeği aramadan hepsini reddederiz. Kendimiz için neyin doğru olduğunu ve neyin doğru olmadığını ayırt etmek önemlidir. Yedincisi, karşımızdaki kişinin eleştiriyi yansıtma savunma mekanizması olarak kullanabileceğini düşünmek gerekir. Bazı durumlarda insanlar kendilerine eleştiri yaptıklarında bizi eleştirirler, kendi beğenmedikleri yönlerini bize yansıtırlar. Bu tür eleştiriler temiz değildir. Bunların bedenimizi, zihnimizi veya ruhumuzu zehirlemelerine izin vermemek gerekir.  Sekizincisi, kendimizi nasıl geliştireceğimizi düşünmek için zaman ayırmak gerekir. Doğru bulduğumuz şeyi kabul etmek gerekir. Eleştiren kişi haklıysa, bunu söylemek bizi güvenilir ve dürüst insan yapar. Eleştiren kişi haklıysa, nasıl iyileşebileceğimizin gerçeğini kabul etmek gerekir ancak kendimizi dövememek koşulluyla.Yapıcı eleştiriler, bireylerin kendilerini geliştirmeleri için çok önemli fırsatlar sunar.

İlahi dinler açısından da eleştiri konusu ele alınabilir. Öncelikle, ilahi dinler insanların eleştirel bir doğası olduklarını belirtmektedirler. Bu konuda Kalem Suresi 30. ayette: “Ardından kendilerini ve birbirlerini kınamaya başladılar” şeklinde ifade edilerek insanların kendilerini ve diğer insanları eleştirme eğiliminde oldukları belirtilmektedir. İkincisi, ilahi dinlerde öz eleştiri konusunda modellerin peygamberler oldukları belirtilmektedir. Örneğin Saffat Suresi 142. ayette: “Onu büyük bir balık yutuverdi; bu sırada Yunus, pişmanlık içinde kendisini kınayıp duruyordu.” şeklinde ifade edilerek öz eleştiri konusunda Yunus Peygamber örnek olarak gösterilmektedir. Üçüncüsü,  ilahi dinlerce bireylerin ve grupların birbirlerini ve kendilerini yıkıcı bir şekilde eleştirmemeleri istenmektedir. Bu konuda Hucurat Suresi 11. ayette: “Ey inananlar! Bir topluluk bir diğerini alaya almasın, belki de onlar kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da başka kadınları alaya almasınlar, belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kendi kendinizi ayıplamayın; birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın; inandıktan sonra yoldan çıkmış olmak ne kötü bir addır. Tövbe etmeyenler, işte onlar zalimlerdir.” şeklinde bildirilmektedir. Dördüncüsü, ilahi dinler insanların dengeli bir yaşamdan uzaklaşmalarının eleştirileceğini belirtmektedirler. Bu konuda İsra Suresi 29. ayette: “Harcamalarında ve başkalarına yardımda eli sıkı olma, ancak varını yoğunu da saçıp savurma! Sonra herkes tarafından kınanır, kaybettiklerine hasret çeker durursun.” şeklinde ifade edilerek bu konuda dengeye dikkat çekilmektedir. Beşincisi, ilahi dinler yapıcı eleştiriden yıkıcı eleştiriye geçilmemesi gerektiği belirtilmektedirler. Örneğin bu konuda Zariyat Suresi 54. ayette: “Sen onlarla tartışmaktan vazgeç; bu yüzden kınanacak da değil­sin.” eleştirinin tartışma boyutuna taşınmasının yıkıcı eleştiriye yönelme göstergesi olduğuna işaret edilmektedir. Altıncısı, ilahi dinler kişi içi eleştirilerin idi düzenlemek amacıyla yapılması gerektiğini belirtmektedirler. Örneğin bu konuda Kıyamet Suresi 2. ayette: “Yemin ederim pişmanlık duyup daima kendini kınayan nefse ki, siz mutlaka diriltilip hesaba çekileceksiniz!” şeklinde ifade edilmektedir. Yedincisi, ilahi dinler mutlak eleştiri sahibi olan tek varlığın Yüce Yaratıcı olduğu belirtilmektedirler. İslam inancına göre, Allah sonsuz ilim, kudret, hikmet ve rahmet sahibidir. Allah, kalplerde olanı da bilir. Bu noktada mutlak eleştiri sahibinin Allah olduğu Ahzab Suresi 39. ayette: “ Allah’ın, kendisi için takdir ve emrettiği bir şeyi yerine getirme hususunda peygamber için bir sıkıntı ve sakınca olamaz. Allah’ın hükmü değişmez kaderdir. Daha önce gelip geçen, Allah’ın vahyini insanlara ulaştıran, O’ndan çekinen, Allah’tan başka hiçbir kimseden çekinmeyen peygamberler hakkında da Allah’ın kanunu böyledir. Hesap sorucu olarak Allah kâfidir.”  şeklinde ifade edilerek Allah’ın eleştiriciliği hesap görücülük olarak gösterilmektedir.

Sonuç olarak; insanın kişiliği, bilişsel yapıları ve ahlaki gelişimi onu eleştirel bir birey haline getirmektedir. İnsanın eleştirel yapısı, başkasını değil de öncelikle kendisini düzenlemesini gerekli kılmaktadır. Başkalarını eleştiri konusunda da yapıcı bir eleştiri yapmak gerekir. Aksi takdirde yıkıcı eleştiri, hem bireye hem de toplumsal yaşamın temellerine zarar verir. Eleştiri konusunda dengeli olup öncelikle kendimizi düzenleyip daha sonra da başkalarına yapıcı eleştirilerde bulunup hesap görücü olmadığımızı da aklımızdan çıkarmayıp mutlu bir yaşam geçirmemizi dilerim.