Emek (li)
Emek: Bir işin yapılması için harcanan beden ve kafa gücü; alın teri; uzun ve yorucu, özenli çalışma. (TDK)
Emek kelimesinin yukarıda verilen
anlamlarına göre “emekli” kelimesinin anlamını düşündüğümüzde; geçmişte belli
bir süreliğine bir işe emek vermiş, alın teri dökmüş; çaba harcamış, çile
çekmiş ve sonunda üzerine düşeni yapmış olmanın mutluluğuyla bu işten ayrılmış
yani dinlenmeye çekilmiş yaşlı/büyük/ebeveyn durumuna gelmiş
kahraman insana denir. Bu insan, bu özellikleri yönüyle aynı zamanda anne veya
baba hükmüne geçer. Zaten anne, baba demek; bize hizmet etmiş, bizim için çile
çekmiş, canını dişine takmış, gerektiğinde uyumamış, aç kalmış, susuz kalmış
kişiler demektir. Annemiz ve babamızın, bu özverilerinden ötürü üzerimizde
hakları vardır. Bu benzer özelliklerinden ötürü emekli de toplumun/vatanın anne
ve babası yerine geçer. Buna göre evladın; Allah’a kulluktan sonra anne babaya
karşı görevini eksiksiz yerine getirmesi gerekir. Anne babaya karşı görevimizle
ilgili emri Kerim Kitabımızın şu ayetlerinden öğreniyoruz: ”Rabb’in, sadece kendisine kulluk etmenizi ve anne babanıza iyi
davranmanızı emretti. Onlardan biri veya ikisi senin yanında yaşlanırsa onlara
“öf “ bile deme! Onları azarlama! İkisine de gönül alıcı güzel sözler söyle!” (İsra: 17/23). “Onlara merhametle ve alçak gönüllülükle
kol kanat ger. “Rabbim! Onlar nasıl küçüklükte beni şefkatle eğitip
yetiştirdilerse şimdi sen de onlara merhamet göster.” diyerek dua et.” (İsra: 17 /24)
Rabb’imizin bu emirlerine göre,
kulluğunda kusur etmediğini söyleyen yetkililerin bu konuda dikkatli olmaları
gerekir. Hem “Biz Allah’a kulluk ediyoruz!” (Emir ve yasaklarına uygun
davranıyoruz.) hem de kulluk ettiğimiz yaratıcının öğütlerine şu veya bu
nedenlerle uymuyoruz.” durumu, ne Allah’ın kuluna ne de anne baba hükmündeki
emeklinin evladı durumundaki yetkili yöneticilere yakışır. Çünkü emekli yaşlılarımıza
bir vefa borcumuz var. Bu büyüklerimizin vaktiyle hiçbir özveriden kaçınmayarak
bize yaptıklarına karşılık bizim de bugün onlara gereken özveriden kaçınmamamız
gerekir. Emeklilerimizi bir ebeveyn, bir büyük, bir yaşlı olarak görmemiz
gerekir. Yoksa “Nasıl olsa işleri bitti, artık bize bir yararları yok!” deyip
geçemeyiz. Kaldı ki vaktiyle bu büyüklerimizin aylıklarından emekli keseneği
adı altında paralarını her ay takır takır aldığımızı düşünürsek; bugün onlara
ödediğimiz emekli aylıklarının bütçeye yük olmadığını görebiliriz. Yani emekli
kesinlikle bütçeye yük değil; bütçenin bugünkü duruma gelmesinde önemli ölçüde
katkısı olan veli-i nimettir.
Şu anda emeklilerimizin durumu içler
acısıdır. İnsan olarak yaşlı olsun, genç olsun insanın gereksinimleri aynıdır
ve değişmez. Emeklilerimizin ekonomik ihtiyaçları devam etmektedir. Evlenecek
durumda kızı, oğlu vardır. Eve gelip giden misafirleri, torunları, gelinleri
vardır. Günümüz koşullarında emekli olsun, çalışan olsun ev giderleri değişmez.
Unutmayalım ki bu kahramanlar, vaktiyle bu topluma hizmet etmiş, işlerinizi
görmüş, zor zamanlarımızda bizi düze çıkarmış; yükümüzü sırtlamış olan
insanlardır.
Emeklilerimizin sesi çıkmıyorsa bu
onların kadirşinaslığından, olgunluklarından ve onurlu oluşlarındandır.
“Amacımız üzüm yemektir; bağcıyı
dövmek kesinlikle değildir.” “Dost acı söyler ama doğruyu söyler!”
İnşallah bu uyarılarımız bir işe
yarar! Kalın sağlıcakla!