10 May 2018

En büyük körlük; nankörlük

Nükte okumayı ve yapmayı çok severim. Nükteli sorulara verilen nükteli cevaplara bayılırım. Nükte ve latifenin hikmetten doğduğuna inanırım. Birçok meselede nüktenin esaslı bir nokta olduğunu düşünürüm. Muhatabı kırmadan, incitmeden, ona hakaret etmeden latif bir nükte ile onu hayrete getirmenin elzem olduğunu yüksek sesle haykırmak isterim. Nükteyle alakalı bu muhtasar giriş kâfidir, derim.

Sizi engellilere karşı engelsiz bir bakış açısına götürecek şu nükteleri ibretle okumaya davet ederim.

Engelliler kaça ayrılır?

Engelliler kaça ayrılır diye soran bir dostuma şu cevabı verdim:

“Engelliler ikiye ayrılır: engelli olanlar ve engellilere engel olanlar.”

***

Az görmek çok görülmek

Bir vesileyle bana az görmekten daha zor olan nedir? diye soran bir arkadaşıma şu cevabı verdim.:

 “Az görmekten daha zor olan şey, çok görülmektir.”

***

En büyük körlük

Ev bark sahibi, hali keyfi yerinde, sağlık ve sıhhat içinde bir tanıdığımın, durmadan hayattan dertlenip şikayetlendiğini görünce şöyle dedim:

“En büyük körlük, nankörlüktür.”

***

Yakından takip ediyorum

Ancak yüzde beş oranında görebildiğim için gazete, kitap ve dergileri gözlerime iyice yaklaştırarak okuyabiliyorum. Yine bir gün bu halde gazete okuduğumu görüp şaşıran bir vatandaş; hayrola ne yapıyorsun? diye sorunca ona şu cevabı verdim:

“Olayları yakından takip ediyorum.”

***

Benim gözler hiç gelmedi

Bir defasında namaz vaktini öğrenmek için takvim yaprağına bakıp görmekte zorlanınca, “Hocam yaş kemale erdi, benim gözler gitti.” diyen sevgili Ahmet Saymaz Ağabeye şöyle dedim:

“Üzülme be abi! Benim gözler hiç gelmedi.”

***

Bende sana şaşıyorum

Abi, bu kadar az görmeyle bu kadar fazla kitabı nasıl okuyorsun? diye soran kitaba uzak bir meraklıya, şu soru ile cevap verdim:

“Sende bu kadar çok görmeyle, nasıl bu kadar az kitap okuyorsun?”

***

İki Ümit

Verdiğim söyleşilerde; size kimler kitap okuyor, sorusuna kızlarımı kastederek, yaptığım şu nükte epey ilgi gördü:

“Merhum Cemil Meriç'in bir ‘Ümit'i vardı.  Benim ise iki Ümit'im vardı. Gerçi onların isimleri ümit değil ama varlıkları birer ümit…”

Muhterem Ümit Meriç hanımefendinin affına istinad ederek…

***

Görmeyen, görmeyeni görmeyen

Bulunduğum her mecliste asıl engelli kimdir? sorusuna hep şu cevabı veririm:

“Görmeyen, görmeyeni görmeyen.

Duymayan, duymayanı duymayan.”

***

Âmâlık, ahmaklık

Engelliliğin konuşulduğu bir dost meclisinde aynen şöyle dedim:

“Dostlar âmalığın belki tedavisi mümkündür fakat ahmaklığın tedavisi asla mümkün değildir.”

***

Görmek için el yeter

Yıllar önce Mersin'in Gülnar ilçesinde Görme Engelliler arası Kur-an'ı Kerim Okuma Yarışmasına jüri üyesi olarak davet edilmiştim. Türkiye'nin dört bir tarafından yarışmaya iştirak eden görme engellilerin parmaklarıyla Kur-an'ı Kerim okuduklarını görünce şöyle dedim:

“Sen görmeye gel yeter, görmek için el yeter.”

***

Sonunu göremeyen

Bir radyo programında dinleyicilerime şöyle seslenmiştim:

“Aziz dinleyenlerim, insanlar ‘önünü göremeyene' engelli diyorlar. Fakat bilmiyorlar ki asıl engelli ‘önünü göremeyen' kimse değil ‘sonunu göremeyen' kimsedir. Zira önünü göremeyen belki çukura düşer fakat sonunu göremeyen nar-ı cehenneme düşer.

***

Sonradan görmez

Bir engelli yakınının, efendim sonradan görememek nasıl bir duygu? sorusuna cevabım şu oldu:

“Sonradan görmez olmak, sonradan görme olmaktan kat be kat evladır.”

***

Renksiz bir dünyada

Hocam renksiz bir dünyada bir yaşamak nasıl bir şey? diye soran bir gence de dedim ki:

“Renksiz bir dünya da yaşamak, renksiz insanlarla yaşamaktan çok çok kolaydır.”

***

Hakk'ı gördükten sonra

İstikameti düzgün, görme engelli bir genç kardeşimi teselli makamında dedim ki:

“Hakk-ı gördükten sonra, halkı görememişiz ne gam.”

***

Kahırla değil sabırla

Adeta isyan deryasında yüzen görme engelli bir hemşehrime şöyle dedim:

“Engeller kahırla değil sabırla aşılır.”

***

Görmeden tatmak

Sevgili dostum Ferhat Aksu Hocam, ‘Lezzetleri görmeden tatmak nasıl bir duygu diye sorunca?' ona şu cevabı verdim:

“Azizim, unutma ki görmeden tatmak, tatmadan görmekten evladır.”

Efendim yazdıklarımız, yaşadıklarımızın zekâtı bile değil… Hamd olsun bu hususta nisap miktarına malik sayılacak zenginlikte nüktelerimiz mevcut. Önce hitap sonra kitap kaidesi mucibince onlardan birkaç tanesini paylaşmış bulunduk. Okuyana ibret, anlayana basiret, düşünene hikmet olsun.