21 Ekim 2016

Erdoğan’ın stratejik aklından bihaber bir muhalefet…

Memleket Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın siyaset yapma stiline alışamadı.

Özellikle de her söylediğini düz bir mantıkla yorumlamaktan öte elinden bir şey gelmeyen muhalefet. Deyim yerindeyse onun her beyanıyla abandone olmalarının sebebi de bu zaten.

Cumhurbaşkanının sözlerinin her daim görünür olandan ya da ilk anlaşılır olandan öte daha derinlikli mesajlar içerdiğini göremiyorlar.

Defalarca şahit olmalarına karşın ısrarla en kolay olanla yetinmeleri onların siyaseti ne düzeyde yavan yaptıklarının veya siyasetle ne denli yüzeysel ilgilendiklerinin de kanıtı.

Bir başka deyişiyle Cumhurbaşkanı, her vesileyle siyasetçi ile satranç ustası arasında ya da strateji ile politika arasında doğru bir ilişki olduğunu gösterirken, bu denklemin farkında olan bir muhalif kesim yok.

Bu özelliğinden dolayı Erdoğan'ın her beyanı beyana konu olan alanla sınırlı kalmıyor.

Aksine çok boyutlu bir yapısallık içinde kurguluyor sözlerini.

Deyim yerindeyse her sözünün birden çok kastı var.

Buna karşın o kasıtları bir dedektif titizliğiyle tek tek bulup çıkarmak ve analiz işçiliğine koyulmak yerine tembellik yapıp, en anlaşılanla yetinen bir muhalefet var.

Bu basite fit olma hali tabii ki muhalefeti, her defasında kontrpiyede bırakıp, adeta sözcüklerin görünür anlamlarıyla oyalanır kılıyor.

Erdoğan'ın sözlerinin ardına döşediği anlamlar ve kasıtlar, muhalefeti her defasında ‘bayram değil seyran değil' telaşıyla sersemleştirdikçe amaçtan da uzaklaşıyor doğal olarak.

Dikkat eden herkesin Erdoğan'ın gündemi belirleyen her açıklamasına dair muhalefetin ilk reaksiyonlarında acemiliği ve safdilliği rahatça görebilmesi mümkün. 

Bunun en yeni örneği Cumhurbaşkanının Lozan üzerine yaptığı açıklamada yaşandı.

Cumhurbaşkanı, 27'nci Muhtarlar Toplantısında yaptığı konuşmada ‘1920'de Sevr'i gösterdiler, 1923'de bizi Lozan'a ikna ettiler. Ege'de bağırsan duyulacak adaları biz Lozan'da Yunan'a verdik. Zafer mi bu?' dediğinde yine ortalık karıştı..

Sözlerin kasıtlarını ve ortaya atılmasının ardındaki nedenleri tahlil etmek yerine bir kez daha aşırı ve aceleci bir tepki vermeyi tercih etti muhalefet..

Öteden beri muhalefetin Erdoğan'dan gelen her açıklamaya travmatik bir refleks gösterdiği biliniyor. Lakin kontrolsüz tepkiler sebebiyle her defasında meselelerin özünü de kaçırıyorlar.

Bu kez de aynısı oldu. Cumhurbaşkanının sözleri yine tersinden ve eksik okundu ve ülkenin muhalefeti de tıpkı Yunan cephesi gibi bu sözleri ‘tehlikeli ve kışkırtıcı', zamanlamayı ise ‘dikkat çekici' bulabildi.

Nasıl devam etmişti Yunanistan Dışişleri Bakanlığı açıklamasına? ‘Lozan Antlaşması ve tüm uluslararası hukuk, uygar dünyanın gerçekleri ve hiç kimse, buna Ankara da dâhil, bunu inkâr edemez. Herkes buna saygı göstermeli. Bu ne kadar acı verici görünse de.'

Muhalif olmayı ‘ak denilene kara demek' ile sınırlandıran bir anlayış, tek başına bu açıklamanın dahi Cumhurbaşkanını haklı çıkarabildiğini göremiyor tabii ki.

Açıklamadaki ‘Bu ne kadar acı verici görünse de' sözleri önemli oysa. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın vurguladığı gibi Lozan'da muhalefetin canını da yakması gereken noktaların olduğuna işaret ediyorlar çünkü.

***

Muhalefetin siyaset yapma ve yorumlama konusundaki cehaleti, Cumhurbaşkanının açıklamalarındaki stratejik derinliği görmesine de engel  oluyor.

Ne diyor bir kısım mal bulmuş mağribi muhalifler ‘aynı Erdoğan, 24 Temmuz'da Lozan Anlaşması için yayınladığı mesajda anlaşmayı zaferin tescili olarak nitelemişti.'

Oysa 24 Temmuz'daki Lozan mesajı ile 29 Eylül'deki açıklama arasında muhalefetin ortalığı velveleye vereceği türden ne bir çelişki var ne de takiye.

‘Lozan Barış Antlaşması'nın Cumhuriyetin kurucu belgesidir' denmesinin  ‘1920'de Sevr'i gösterdiler, 1923'de bizi Lozan'a ikna ettiler' sözleriyle çelişir yanı yok.

Aynı şekilde ‘Lozan zafer mi?' sözleriyle Aziz milletimizin inanç, cesaret ve fedakârlıkla elde ettiği zafer, Lozan Antlaşması ile diplomasi ve uluslararası hukuk alanına taşınarak tescil edilmiştir' sözlerinin de.

***

Gelelim muhalefetin aşırı tepkili ve retçi davranması nedeniyle kodlarını okuyamadığı Lozan meselesinin gündeme yeniden getirilmesine.

Hatırlayalım. Cumhurbaşkanın Lozan'a dair alışılmışın dışında ettiği sözlerden sadece 18 gün sonra Musul'a operasyonlar başladı.

Biliniyor ki antlaşma sürecinde bir karara varılamamış olmasına karşın Musul konusunun Lozan ile ilişkili olduğu bir gerçek ve bizim tarihsel yaramız.

İşte bu gerçek nedeniyle Cumhurbaşkanının Lozan'a dair itirazı, Türkiye ile İngiltere arasında çözülmesine karar verilen bir hususun zamanla ‘hiç' edilmesinin bir daha tekerrür etmemesine yönelik bir uyarı aslında.

O yüzden ‘biz operasyonunda da olacağız, biz masada da olacağız. Bunun dışında kalmamız mümkün değil. Çünkü burada bizim için bir tarih yatıyor. Beyefendiler arzu ederlerse Misak-ı Milli'yi okurlar' diyor zaten.

Muhalefetin aşırı alınganlıktan ısrarla itiraz ettiği ‘Lozan bir zafer mi?' sözünün ardındaki strateji ise bugün bu lafı edebilmenin altyapısını hazırlamak içindi sadece.