23 Temmuz 2016

Erdoğan ‘tek başına’ vurgusunu bunlar için yapmıştı…

Cumhurbaşkanı Erdoğan, FETÖ ile ilgili ne zaman ‘Tek başına da kalsam bu mücadeleyi yürüteceğim' sözünü etse garip bir burukluk hissederdim içimde.

Tarif edilmez bir yalnızlık duygusu bütün ağırlığıyla üzerime çöker,  derin bir hüznün karamsarlığına hapsolurdu bedenim.

FETÖ'ye çok uzak bir çevreden gelip, onun tehlikesi hakkında onlarca yazı yazmamın ardında da, o sözlerin her tekrar edilişinde hissettiğim Cumhurbaşkanının yalnızlığına uzaktan yarenlik, kısılan sesine ses olma çabası vardı naçizane halimle.

 ‘Tek başına' vurgusunun sebebine dair düşündüklerimin doğruluğu son yaşananlarla birlikte şimdi daha da netleşti.

Cumhurbaşkanı sözlerindeki o vurguyu dört bir yanının sinsilik ve hainlikle kuşanmışlığını bize duyurmak için etmişti, her defasında.

***

15-16 Temmuz'da bu toprakların görüp görebileceği en cehennemi, en sinsi ve en alçak yapılanma, eşi benzeri görülmemiş bir hainlikle gösterdi çirkin yüzünü.

Yaşanan kâbus, Pentagon patentli FETÖ'nün tesir alanından uzak durabilmiş ya da ağdalı etkisinden kendisini zorda olsa kurtarabilmiş insanları onun neler yapabileceği konusunda bir kez daha yanıltmadı.

O kanlı gece ve sabah gösterdi ki siyasetçisinden üniversitelisine, sanayicisinden sanatçısına, gazetecisinden askerine, polisinden yargı mensubuna her kesimden insanı albenili çapaçul dünyasının ağına düşüren örgütün, hangi seviyede alçaklıklara muktedir olabileceğinin hesabını yapmamışlar da epey çoktu memlekette.

O kanlı gecede, FETÖ'ye karşı gösterilen onca hafifliklerin, işi savsaklamaların, sulandırmaların, çokta kurcalamamaların hikmeti de günahı da acıyla faş edilircesine yaşandı yeniden.

Helikopter kurşunlarıyla, tank mermisiyle, jet bombalarıyla paramparça olmuş bedenleri, binaları, evleri gördüklerinde küçük dilini yutanlar, beti benzi atanlar, elleri ayakları titreyenler ve ‘mümkünü yok' diye şoka girenlerin çokluğu da ondandı.

Acı büyük ama her şerde de bir hayır var gerçekten.

Belki bu şer ‘Paralel yapı ne zaman ki fabrika kodlarına döner, o zaman bu mücadele biter' denilen bir yapılanmanın neleri yapabileceğini gösterir bu sözü kolayca edebilenlere.

Ya da ‘Allah katında aldatamaz ki! …Hesabını Allah'a verecekler' saflığında laflarla FETÖ'ye tepki koyduğunu sananlara, bahsi geçenin tarihin en korkulu yapılanması olduğunu.

Bir ülkenin görüp görebileceği en büyük terör saldırısını yapabilen bir örgütün liderine daha bir gün öncesinde dahi saygıyla ‘Hoca Efendi' diyebilmenin günahını hissettirebilir belki de.

FETÖ'ye karşı hiç etkili olmadığını defalarca dillendirdiğimiz kıytırıktan operasyonları dahi ‘Ya sonuçta din kardeşiyiz', ‘Çok iyi işler yaptılar', ‘Çoğu işinde gücünde çalışkan insanlar' sözleriyle sulandırmaya çalışmanın hainlik olduğunu da.

Ne türden karanlık ilişkiler içinde olduğu bin sene geçse dahi tam olarak anlaşılamayacak bir örgüte dönük sempatiyi her daim taptaze tutmanın, omuzlara nasıl ağır vebal yüklediğini de tabii ki.

Emrindeki küresel güçlerin hayallerini gerçekleştirmek adına her türden alçaklığı yapabilecek bir örgüte karşı sürdürülen ‘etkisiz' mücadele dahi kontrollerindeki hukukun içinde hiç edildi yıllarca.

Hani neredeyse ‘Büyüklük devlette kalsın. Verin elinizi, öpsünler, barışın' noktasına getirecek denli çocuksu bir cürümün masumiyetine taşınmaya çalışıldı FETÖ'nü yaptıkları veya yapacakları.

Milyonlarca insanın, her daim akla hayale gelmeyecek yöntemlerle kendini gizlemeyi başaran ve hep danışıklı dövüşen şeytani bir örgüte yok din, mezhep, cemaat, millet; yok ortak yol, siyasi gelenek veya dava; yok para, makam, şan şöhret, kadın, ticaret derdine derin ve kirli bir iltimas ağıyla tütsülendiği iklimde başka ne beklenebilirdi?

Şükür ki örgütün yaydığı narkotik etkinin uzağında olan biz gibilere, ilk katılan Cumhurbaşkanı Erdoğan gibi gözü kara biri oldu. Herkesin üzerine karabasan gibi çöken uykunun ağırlığını fark edip, etkisinden kurtulmak onunla daha kolay olacaktı çünkü.

***

Onun ‘Tek başına kalsam bile bu mücadeleyi yürüteceğim' kararlılığı, cehennemi bir örgütün milletin başına örmek istediklerini sonunda görmüş olmasının öfkesi değildi yalnızca.

Ya da kuş beyinli aklı evvellerin ‘Daha dün kol kolaydılar. Çıkarların çatışmasından ötürü birbirlerine düştüler' seviyesizliğine kurban edilecek bir güç savaşının kızgınlığı.

15 Temmuz akşamı, onun çığlığı Allah'ın hikmetiyle halkın, aklına, yüreğine, kulağına eriştiğinde her şey ortaya çıktı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, onca zaman o vurguyla sadece, kendini ‘tek başına' hissedecek kadar ablukaya alındığını dillendirmeye çabalamıştı.

Şeytani bir dünyada sesini daha fazla insana duyurup, hepimizi yaklaşan cehennemi tehlikeden haberdar etmenin şifresi olarak tekrarlamıştı o sözleri.