Eski ve yeni kavramlar
Kavramak, bizim en değerli özelliklerimizden biridir.
Düşünce ve duygu dünyamız, içinde kavramları barındırır.
Kelimeler ise kavramların ağzımızdan çıkan halidir.
İnsan, Eşrefi Mahlûkat olarak yaratıldığından okumak, anlamak, düşünmek ve idrak etmekle sorumludur. Bu fiil insana yaratılışına uygun davranmayı sağlar.
Eğer Allah CC bize kelimeleri öğretmeseydi düşünemez, konuşamaz ve diğer varlıklardan farkımız kalmazdı.
Bu durum bizi yaratılmış diğer tüm varlıklardan ayırır ve bizi onlara üstün kılar.
Bunun içindir ki hayal etmek, düşünmek, duygu hissetmek, bakmak, okumak, anlamak, içimizde oluşan kavramları kelimelerle sesli hale getirip konuşmak eylemi bizim insan olarak en başından itibaren en temel ayırıcı tavrımızdır.
Hayatımızı yaratılışımıza uygun devam ettirmek için doğru kaynaklardan beslenmek, düşünce ve duygu dünyamızı Sünnetullaha uygun şekilde şekillendirmek, böylece doğru ve temiz kavramlarla doğru ve temiz kelimeleri üretmek en temel vazifemizdir.
Bunun karşısında ta en başında, yaratıldığımızda ve bize öğretilen kelimeleri saydığımızda bize saygı göstermeyen ve secde etmeyen şeytanın, kıyamete kadar sürecek insanlığı yok etme planının var olduğunu bilmek, buna karşı koymak ve hayrı üretip çoğaltmak gibi bir görevimiz vardır.
Allah CC' un bize öğrettiği kelimeler ise bizim en değerli hazinemiz ve şeytana karşı en güçlü silahımızdır.
Yaratılışı ve düzeni bozmak isteyen şeytanın yaptığı en temel şey ise kavramlarımızı ve kelimelerimizi bozmak ve bunun yerini ifsad edici kavram ve kelimelerle doldurmaktır.
Mesela demokrasi kelimesi şeytanın ve onun takipçileri küreselcilerin, sapkın antik yunan düşüncesinden devşirdiği ve insanlığa, sanki tek kurtuluş reçetesiymiş ve dünyadaki nihai ve tartışılmaz yönetim modeliymiş gibi allayıp pullayarak sunduğu bir sistemin adıdır.
Demokrasi, içinde adalet, ehliyet, liyakat kavramlarını barındırmaz. Karar alma şekli ve nispeti tartışmalıdır. Seçim modelleri, halkın yönetime katılma şekli, iktidarın süresi ve benzeri birçok konu hâlâ çözülememiş konulardır.
Bununla birlikte insan hakları kavramı da aynı şekildedir. Hangi hakların insan hakkı kavramı olduğu hâlâ tartışılırken ve uygulamada her tarafı zulüm kaplamışken nasıl bir insan hakkı kavramından söz edildiği belli değildir.
Küreselci şeytani üst akıl, yaklaşık 300 yıldır sürdürdüğü, Amerika'nın kuruluşu, Fransız ihtilali, sanayi devrimleri ve sonucunda 4. Sanayi devrimine kadar geldiğimiz süreçte, kaç tane dünya savaşı çıkardı ve milyonlarca insanı öldürdü. Hammadde sömürüsü ve kölelik ile tamamladıkları sanayi devrimleri sonucu insanlığı sınıflara böldüler ve ortaya çıkan kapitalizm gerçeğinin karşısına komünizmi çıkartarak yıllarca insanlığı çatıştırdılar.
Her dünya savaşı sonrası yeni bir paylaşım düzenine geçtiler. Bu paylaşımlardan sonra da sürekli yeni kurumlar ihdas ettiler. Mesela Birleşmiş Milletler bu durumun en bilinen örneğidir. Ama demokrasi ve insan hakları olduğu halde zulüm ve ölümler hiçbir zaman bitmedi. Açlık, susuzluk, hastalıklar tüm dünyada rezil ve zelil bir şekilde devam etti.
Şimdi yeni bir dönüşümün, düzenin ve paylaşımın eşiğindeyiz.
Sömürdükleri bilgi ve kavramlar sonucunda, motorun bulunması, elektriğin icadı ve bilgisayar teknolojisi ile yığdıkları servetleri, sürdürdükleri iktidarları, öldürdükleri insanların kanı hâlâ şeytani ve azmış nefsani duygularını tatmin etmediği için yeni bir sanayi devriminin eşiğindeyiz.
Nesnelerin interneti, robotik sistemler, yapay zekâ, nano teknoloji ve benzerleri ile tarifleyeceğimiz bu sürecin adı 4. Sanayi devrimidir.
Bu devrim ile de son ve altın vuruşu yapmak istiyorlar. İnsanlığı tamamıyla köleleştirmek, nüfusunu azaltmak, yok etmek ve sonucunda Eşrefi Mahlûkat olan insanı insan olmaktan çıkarmak.
Bunun için en fazla teknolojiyi kullanıyorlar.
Teknoloji ile kavramları değiştiriyorlar, sosyolojiyi değiştiriyorlar.
Yani yaratılışı ve bizi insan yapan değerleri bozuyorlar. Aynı yaratılışı anlatan ayetlerde geçtiği gibi…
Ekini ve nesli helak ediyorlar. Kan döküyor ve bozgunculuk yapıyorlar. Fesat çıkartıyorlar.
Kapitalizm yerine küreselcilik
Komünizm yerine özyönetim
İnsan yerine robot
Zekâ yerine yapay zekâ
Din yerine transhümanizm
Cinsiyet yerine LGBT
Aile yerine bireysellik
Adalet yerine eşitlik
Şehir yerine kent
Özgürlük yerine kölelik
Doğa yerine yalıtılmış mekânlar
Toprak yerine kimyasallar
Gelenek yerine yeni alışkanlıklar
Gerçek yerine sanal
Para yerine bitcoin
Bizi çağdaş, modern, kompakt, dijital, sanal diye kandırıp, kendileri kadîm bilginin, yitik peygamber ilimlerinin peşinden gidiyorlar.
Bu durumun aması, fakatı, şöylesi, böylesi yok.
Millete çip takmaya bile başladılar.
O filmlerde gördüğünüz kıyamet senaryolarının hiçbiri hayal değil. Hepsi planlarının bir parçası…
O yüzden yaratılışımıza, aslımıza, geleneğe, toprağa, kadîm bilgiye sahip çıkıp, kendi kavramlarımızı ihya etmeliyiz.
Bize 300 yıldır dayattıkları kavramları geleceği anlamak için kullanamayız.
Demokrasi mutlak bir son değil.
İnsan hakları safsata.
Zulüm, açlık ve ölümler gerçek.
İnsan olmak, tevhide inanmak, yaratılışa uygun davranmak, kulluk yapmak, hak ile batıl mücadelesinde hak tarafında bulunmak, iyiliği çoğaltıp yaymak, yaratılıştan gelen tüm kavramları ihya edip kullanmak, tüm iyileri bulup onlarla bu mücadeleyi devam ettirmek boynumuzun borcudur vesselam.