23 Ekim 2015

Evet! Başka Türkiye Yok; ama...

Sizi bilmem ama ben Türkiye'deki kutuplaşma ve gerilimin sebebi olarak Erdoğan'ı gösterenlerin, gerilimin düşmesi ve uzlaşı için Gül'ü işaret ettiği bir dönemeçte, Deniz Ülke Arıboğan, Ali Bulaç, Ali Bayramoğlu gibiler ağzından yapılan Başka Türkiye Yok çağrısıyla 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün 23 Ekim'de Londra'da Kraliçe'nin çok özel misafiri oluşunu birbirinden bağımsız okuyamıyorum.

Devletin terörle mücadeledeki kararlılığı ve bilhassa örgütün sembol olarak seçtiği il-ilçe merkezlerindeki operasyonları anliz ederken, “Benzer çatışmaların birkaç ilçeye ve ile yayılması durumunda ya bizzat PKK, NATO'ya çağrı yapar veya NATO, benimsediği yeni konsepte uygun olarak ‘kriz bölgesi' ilan ettiği Güneydoğu'ya müdahale eder” diyen birinin Türkiye'yi alternatifsiz gördüğünü söyleyebilir misiniz?

NATO'nun müdahalesi gibi bir garabet fikrini meşrulaştırırken, devletle terör örgütünü aynı terazide tartan bir aklın, bu ülkeye aidiyet duygusu taşıdığını söylemeniz mümkün mü?

70'lerde İslami hareketi çökertmek için İslamcılardan devşirilen ajanlardan biri bile olsa; bu ülkeyi alternatifiz gören biri bu lafları debilir mi hiç?

Yine bu Türkiye'den başka Türkiye olmadığına inanan, bu ülkeye aidiyet duygusu taşıyan bir entellektüel (!), demokratik yollarla seçilmiş bir iktidara karşı beslediği kin ve öfkeyi, “Türkiye adım adım kaosa sürükleniyor. 90'lara dönüşten bahsederken 80'e dönme ihtimalini hatırlatmakta fayda var” şeklindeki sözlerle mi ifade eder?

PKK ve Fetullahçı Terörle Macedeleye yönelik eleştirilerini sıraladıktan sonra, bu mücadeleyi, “...şartlar giderek sivil siyasetin tıkandığı askeri şartların daha ön plana geçmeye başladığı bir dönemi işaret ediyor” gibi bir bakış açısına oturtur mu bu ülkeye ve demokrasiye inanan bir bilim insanı?

Merhum babasının, bir darbe girişimini deşifre eden istihbaratçı olması, darbe çığırtkanlığı yapacak bir özgürlüğü tanır mı bu hanımefendiye?

Daha ileri gidelim...

Yukarıda kendi sözlerinden alıntılarda bulunduğum Zaman Gazetesi Yazarı Ali Bulaç ve merhum Mahir Kaynak'ın kızı Deniz Ülke Arıboğan, Türkiye'deki kutuplaşma ortamının ve yaşanan gerilimin temel sebebi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı gösteren kesimin önde gelenlerinden.

Erdoğan'ın yüzde 52'lik millet iradesiyle Cumhurbaşkanlığı makamına seçildiğini yok sayıp meşruiyetini tartışmaya açanlar kervanında ön saflarda olan isimler bunlar.

Bunların kutuplaşma ve uzlaşma çağrılarının, devleti ve toplumu Fetullahçı Terör Örgütü'nün korku imparatorluğuna teslim etme talebini dillendirmekten başka bir anlam taşımadığını bilmeyen yok.

Daha önemlisi, bunların asıl maksadının Erdoğansız bir Türkiye olduğu aşikar.

Bütün bunlara bir kenarda dururken, ülkedeki kaos, gerilim ve çatışma ortamının temel sebebi olarak Erdoğan'ı gösterenler üzerinden, “Başka Türkiye Yok” başlığı altında toplumsal uzlaşı çağrısında bulunmak neye hizmet eder?

Türkiye'de PKK'nın 30 yılı aşkın zamandır yürüttüğü silahlı terör eylemlerinin bile Erdoğan'a maledilip, PKK terör örgütünün meşrulaştırılmak istendiği bir dönemde, bu algı operasyonunun merkezinde bulunanların ağzından yapılan Başka Türkiye Yok uyarısı ve uzlaşma çağrısı, Erdoğansız Türkiye planının bir parçası değil midir?

Erdoğan'ı yalnızlaştırma projesinin bir parçası değil midir bu yapılan?

Sizi bilmem ama ben Türkiye'deki kutuplaşma ve gerilimin sebebi olarak Erdoğan'ı gösterenlerin, gerilimin düşmesi ve uzlaşı için Gül'ü işaret ettiği bir dönemeçte, Deniz Ülke Arıboğan, Ali Bulaç, Ali Bayramoğlu gibiler ağzından yapılan Başka Türkiye Yok çağrısıyla 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün 23 Ekim'de Londra'da Kraliçe'nin çok özel misafiri oluşunu birbirinden bağımsız okuyamıyorum.

Türkiye'de tüm bu yaşananların, Erdoğansız Türkiye özleminin, Erdoğan'ı yalnızlaştırma projesinin, ABD-İngiltere gibi kürsel sistem aktörlerinin, Ortadoğu coğrafyası üzerinde yenilenme hamlesinin bir parçası olduğundan eminim.