22 Şubat 2021

​EVRENSEL BOYUTTA BİREY VE ÜMMETİ OKUYABİLMEK

Bilginin güç olarak kabul edildiği Dünya’mız da Şimdiki neslin yeteri kadar okuyup araştırmaması ürkütücü boyutlardadır.

Dünyanın yeniden şekillenmeye başladığı bir zaman diliminde ülkemiz açısından da çok önemli değişim ve karar süreçleriyle yüz yüzeyiz. Türkiye tarihinden ve coğrafyasından kaynaklanan değerinin farkına varıyor, Vizyon geliştiriyor, sorunlarıyla yüzleşiyor.

Tarihsel süreçlerin ve gelişen Olayların, acıların, yıkımların ve oluşumların kodları o coğrafyalardaki tarihin geçmişinde aranmalıdır. Bu yıkım ve acıların tekrar yaşanmaması için yeni neslin bu kodları bilmesi ve anlaması gerekiyor.   

Evet! Okumak, varoluşun, hayatın, tarihin, dünyanın, kültür ve uygarlıkların, yaşadığımız gerçekliklerin, maruz bırakıldığımız gerçekliklerin farkına ve bilincine varmak için, hayati önemi olan bir etkinlik, sorumluluk eylemidir. Okuyarak kendimizi. Geçmişimizi ve geleceğimizi gerçekleştiririz.

Müslüman olmak, evrensel anlamda bütün insanlığın ve tarihin nabzını tutarak, bu doğrultuda bir Misyon sahibi olmakla başlar. Bu nedenle, öncelikle, İslam’ın evrensel dünya görüşünü, hayat ve siyaset tarzını bütün boyutlarıyla, bütün nitelikleriyle, anlamak ve tecrübe etmek üzere okumak gerekir.

İnanca dayalı evrensel ufuk, bütün bir yeryüzünü kapsadığı için, özellikle genç kuşakların, eleştirel bir dikkat ve eleştirel bir hassasiyetle bütün kültürleri okumaları elzemdir.

İslam coğrafyalarında halklar, sahip oldukları inancı, yabancı gerçekliğin veya dayatılan gerçekliğin belirlediği sınırlar içerisinde kalarak temsil ediyor. Daha doğrusu İnancı, bütün referanslarıyla, paradigmalarıyla, kavram ve kurumlarıyla değil; bireysel bir dindarlık biçiminde, ya da bir folklor biçiminde yaşıyor.

Türkiye’de, İslami düşünce, kültür ve yaşam tarzı, halen toplumun yıllardır maruz bırakıldığı epistemik saldırılar (sömürgeci bilginin saldırıları), seküler saldırılar, asabiyete dayalı saldırıları anlayabilmiş, ve tüm bunlarla hesaplaşabilmiş değildir.

Kendi gerçekliğimizi, bütün boyutlarıyla tecrübe edemiyor, temsil etmiyoruz. Birbirinden çok farklı etkilere sonuna kadar açık bir toplum olduğumuz için, ciddi bir biçimde kültürsüzleştirildik. Dolayısı ile, küresel entelektüel tartışmalara katkıda bulunabilecek bir tek evrensel zihin, bir filozof yetiştiremedik.

Geçmişte Dine dayalı hayat (FETÖ örneğinde bariz bir şekilde yaşadık) büyük ölçüde din meczupları tarafından ele geçirildi. Toplum, bir yanda politik popülizm uyuşturucuları alırken, bir diğer yanda da dinî popülizm uyuşturucuları almaya devam etti, bunun sonucu İslam coğrafyaları gerçeğe uyanabilmek için ağır bedeller ödemek zorunda kaldı.

Ümmet, evrensel İslam ailesinin, İslami bütünün ve bütünlüğün adıdır. Müslümanlar, Anglosaksonlar gibi kendilerini genetik bir ırkla tanımlayamazlar. Ümmet bilincini yeniden ihya edebilmek için, İslam toplumlarında, ulus-devlet realizmlerini anma iradesi gösterebilecek, evrensel zihinler, düşünürler, filozoflar, kültür adamları, sanat, edebiyat adamları vb. kadroları yetiştirmemiz gerekir. Aynıyı tekrar eden kültürler, toplumlar için gelecek yoktur.

Ümmeti yeniden tahayyül edebilmek için, İslami bütünlüğü korumamız gerekiyor. Tek parçadan bakarak ümmete ulaşılamayacağı bilinmelidir. Birey, yaptığı her tercihle bütünlük bilincine katkıda bulunmayı amaçlamalıdır.

İslam dünyası zaman zaman, aklı edilgen kılan bir gelenek sebebiyle radikal edilgenliklere, radikal teslimiyetçiliklere, radikal yenilgilere ve bozgunlara maruz kaldı. Aklı edilgen kılan bir gelenek İslam’ın yerine geçti. Bugün de İslam coğrafyalarında geleneğin otoritesi, İslam’ın otoritesinden daha etkili olmaya devam ediyor.

Tarihsel ve yapısal gerçeklerle, İslami anlamda yüzleşmeyi, hesaplaşmayı sevmeyen, bu sorunları aşmayı düşünmeyen, bu doğrultuda bir mücadeleyi göze alamayan, bütün bu nedenlerle de romantik, ütopik, nostaljik yanılsamalar biriktiren Kötürümleştirici bir gelenekten vazgeçmeliyiz

İslam’ın ilk yüzyıllarında İslami düşünce, kültür hayatı kozmopolit bir üst kültür oluşturmak suretiyle bütün toplumlara, bütün renklere, bütün boyutlara ve kültürlere hitap etme imkânı buldu. Bütün kültürlerle alışveriş yapıldı, bu kültürlerden kendi bünyelerine uygun olanları aldılar, diğer kültürlere de onların bünyesine uygun olanları verdiler.

Ne zamanki, İslam dünyası içeriden batıni, mistik müdahalelerle, dışarıdan entelektüel haçlı seferleri yoluyla müdahaleye maruz kaldı işte o zaman zihin ve bilinç dünyamız daraldı.

Hiçbir zaman Tevhid ve ümmet demek, basmakalıplaştırılmış, homojenleştirilmiş bir toplum oluşturmak demek değildir.

İçerisinde yaşadığımız Dünyada, tarihte, mekânda neler olup bittiğini bilmek, anlamak zorundayız.

Vesselam