Faiz, Diyanet ve ilahiyatçılar
Toplumun en önemli problemlerden biri de faizin toplumun sömürülmesine neden olan bir unsur olduğunu bilen âlimlerinin faize karşı duyarsızlığı. Âlimlerinin, faiz konusunda sadece dinî bir literatür olan ‘haramdır' demeleri, sorumluluklarının üzerilerinden kalktığı yanılgısı, topluma çok ağır bir bedel olarak ödettirilmekte.
Peki, bu hususta toplumun uyarılması için Diyanet ne yapıyor?
Türkiye'de, faiz konusunda bütün toplumu faize karşı harekete geçirecek bir eylem planı âlimlerinin ne yazık ki pek gündemlerinde yok. Diyanet faiz konusunu, orman haftasını önemsediği kadar cami kürsülerinden henüz önemseyemedi.
‘Diyanet'in faize karşı tutumu nedir' diye bir soru sorduğumuzda, ilginç bir durumla karşı karşıya kalırız. Bir diyanet personelinin, Diyanet personelleri arasında faizle ilgili yaptığı bir ankette aldığı cevaplar içler acısı bir durum.
Konuyla ilgili anketin sonuçları ürkütücü. Diyanet işleri başkanlığının, faizin haram olduğunu söylemesi bunun ardından bütün parasal işlemlerini faizli bir sistemden geçirmesi çelişkisinin izahatı mümkün değil.
Her banka işleminin faizli olduğunu, cari borca dayalı para sistemi ile faizsiz bir uygulamanın bankalarla ilgili olarak mümkün olmadığını delilleri ile yazılarımızda ortaya koyacağız inşaallah. Hiç bir şekilde Diyanet ya da her hangi bir ilahiyatta görevli bir kişinin ya da sözüm ona İslami bankalarına fetva verenlerin iddialarımızı yalanlaması, mümkün değil.
Türkiye'de, bütün cemaatleri, ilahiyat fakülteleri ve Diyanet İşleri'nde görev yapan herkesi bu konuda ikaz etmek ve Allah'a karşı olan sorumluluğunuzu hatırlatmak isteriz.
Faizin ekonomi içindeki etkinliği ve her şeye nasıl hâkim olduğunu Diyanet'in bilmemesi düşünülemez. Bunun çözümü ve sorumluluğunun, siyasi iradeye ait olduğu düşüncesi asla doğru bir düşünce olamaz. Siyasi irade üzerinde, sadece toplumun değil, ulema ve Diyanet İşleri Başkanlığı'nın büyük bir etkisi vardır. Elbette kullanılır ise…
Faizin Allah ve elçisi ile bir savaş olduğunu bilmeyen yöneticilerimiz olabilir. Bu hususta yöneticileri uyaracak olan dini meseleler devlet ve milletin itibar ettiği kişilerdir.
Ama gelin görün ki, bugün siyasi iradenin en tepesinden yükselen söz “faizle mücadelede yalnız kaldım” demesi şok edici bir beyandır. Demek ki Diyanet ve ilahiyat camiasından yeterli destek gelmemektedir. Ayrıca belirtmeliyiz ki mevcut faizli para sistemi, ne yazık ki Diyanet İşleri'nin dini hizmetlerini de kuşatmıştır.
Diyanet'in yaptığı dini hizmetler olan hac, umre, kurban, zekât, fitre ve ibadet hanelerin imarı gibi birçok alanda kullandığı para, faizli bir semin içinde nemalanmakta yahut işlem görerek sistemi beslemekte.
Bu para faizli olduğu için bu ismi geçen ibadetler ve geçmeyenlerde bu faizli para ile yapılmakta. Diyanet'in faizle çalışmaya yönelik millete ve Allah'a sunabileceği kabul görecek bir gerekçesi var mıdır?
Onların üzerine düşen, Allah'ın indirdiği faizle ilgili hükümleri açık net bir biçimde sürekli anlatmak. Sadece ‘faiz haramdır' demek kifayet etmez.
Bu meselemiz, camiler ve Kutlu Doğum haftaları yahut ve benzeri özel günlerden daha mı az önemli? Diyanet ve ilahiyatçılar üzerine düşeni yerine getirdiğinde, siyasi yönetim buna duyarsız kalamayacaktır. Çözümü noktasında, karamsar çizilen tabloların hiç bir doğru değildir.
Faizsiz sisteme geçiş için uygulanabilir çözüm de mevcut. Biz buna ‘Taban Ekonomisi' diyoruz. Yeter ki herkes üzerine düşen mükellefiyeti yerine getirsin. Yeter ki, herkes oturduğu makamın hakkını vererek Allah'a karşı olan sorumluluğunu, toplumuna karşı olan sorumluluğunu yerine getirsin.
Milletimiz, Diyanet, ilahiyatçılar ve muhtelif cemaatlerin faize karşı seferber olmasını ayakta alkışlayacak ve destek verecek. Zaten bu her Müslüman'ın tehir edilemez mükellefiyeti değil mi?