17 Nisan 2017

Faiz, Diyanet ve ilahiyatçılar

Toplumun en önemli problemlerden biri de faizin toplumun sömürülmesine neden olan bir  unsur olduğunu bilen âlimlerinin faize karşı duyarsızlığı. Âlimlerinin,  faiz konusunda sadece dinî bir literatür olan ‘haramdır' demeleri, sorumluluklarının üzerilerinden kalktığı yanılgısı, topluma çok ağır bir bedel olarak ödettirilmekte.

Peki, bu hususta  toplumun uyarılması için Diyanet ne yapıyor?

Türkiye'de, faiz konusunda bütün toplumu  faize karşı harekete geçirecek bir eylem planı  âlimlerinin ne yazık ki pek gündemlerinde yok. Diyanet  faiz konusunu, orman haftasını önemsediği kadar cami kürsülerinden henüz önemseyemedi.

‘Diyanet'in faize karşı tutumu nedir' diye bir soru sorduğumuzda,  ilginç bir  durumla karşı karşıya kalırız. Bir diyanet personelinin, Diyanet  personelleri arasında faizle ilgili yaptığı bir ankette aldığı cevaplar içler acısı bir durum.

Konuyla ilgili anketin sonuçları ürkütücü. Diyanet işleri başkanlığının, faizin haram olduğunu söylemesi bunun ardından bütün parasal işlemlerini faizli bir   sistemden geçirmesi çelişkisinin izahatı mümkün değil.

Her  banka  işleminin faizli olduğunu, cari  borca dayalı para sistemi ile  faizsiz bir uygulamanın bankalarla ilgili olarak mümkün olmadığını delilleri ile yazılarımızda ortaya koyacağız inşaallah.  Hiç bir şekilde  Diyanet ya da her hangi bir  ilahiyatta görevli  bir kişinin  ya da sözüm ona İslami bankalarına fetva verenlerin iddialarımızı yalanlaması, mümkün değil.  

Türkiye'de, bütün cemaatleri, ilahiyat fakülteleri ve Diyanet İşleri'nde görev yapan herkesi bu konuda  ikaz etmek ve Allah'a karşı olan sorumluluğunuzu hatırlatmak isteriz.

Faizin ekonomi içindeki etkinliği ve her şeye nasıl hâkim olduğunu Diyanet'in bilmemesi düşünülemez. Bunun  çözümü ve sorumluluğunun, siyasi iradeye ait olduğu düşüncesi asla doğru bir düşünce  olamaz. Siyasi irade üzerinde,  sadece toplumun değil, ulema ve Diyanet  İşleri Başkanlığı'nın büyük bir etkisi vardır. Elbette kullanılır ise…

Faizin Allah  ve elçisi ile bir savaş olduğunu bilmeyen yöneticilerimiz olabilir. Bu hususta yöneticileri uyaracak olan dini  meseleler devlet ve milletin itibar ettiği  kişilerdir.

Ama gelin görün ki, bugün siyasi iradenin en tepesinden yükselen söz “faizle mücadelede yalnız kaldım” demesi şok edici bir beyandır. Demek ki Diyanet ve ilahiyat camiasından yeterli destek gelmemektedir. Ayrıca belirtmeliyiz ki mevcut  faizli para sistemi, ne yazık ki Diyanet İşleri'nin  dini hizmetlerini de kuşatmıştır.

Diyanet'in  yaptığı dini hizmetler olan hac, umre, kurban, zekât, fitre ve ibadet hanelerin imarı  gibi birçok alanda kullandığı para, faizli bir semin içinde nemalanmakta yahut işlem görerek sistemi beslemekte.

Bu para faizli olduğu için bu ismi geçen ibadetler ve geçmeyenlerde bu faizli para ile yapılmakta. Diyanet'in faizle çalışmaya yönelik millete ve Allah'a sunabileceği kabul görecek bir gerekçesi var mıdır?

Onların üzerine  düşen, Allah'ın  indirdiği faizle ilgili hükümleri açık net bir biçimde sürekli anlatmak. Sadece ‘faiz haramdır' demek kifayet etmez.

Bu meselemiz, camiler ve Kutlu Doğum haftaları yahut ve benzeri özel günlerden daha  mı az önemli? Diyanet ve ilahiyatçılar üzerine düşeni yerine getirdiğinde, siyasi yönetim buna duyarsız kalamayacaktır. Çözümü  noktasında, karamsar  çizilen tabloların hiç bir doğru değildir.

Faizsiz sisteme geçiş için uygulanabilir  çözüm de mevcut. Biz buna ‘Taban Ekonomisi' diyoruz. Yeter ki herkes üzerine düşen mükellefiyeti yerine getirsin. Yeter ki, herkes  oturduğu makamın hakkını vererek  Allah'a karşı olan sorumluluğunu, toplumuna karşı olan sorumluluğunu yerine getirsin.

Milletimiz, Diyanet,  ilahiyatçılar ve muhtelif cemaatlerin faize karşı  seferber  olmasını ayakta alkışlayacak ve destek verecek. Zaten bu her Müslüman'ın tehir edilemez mükellefiyeti değil mi?