27 Nisan 2016

Fast food ve mücadele

Fast food beslenme tipi  ikinci Dünya Savaşından sonra sanayileşme hızını artıran ABD'de, büyükşehirlerde beslenme ihtiyacını daha hızlı ve ucuz karşılamak isteyen işçi kitlelerinin talebiyle ortaya çıktı. Piyasa çabuk hazırlanıp çabuk tüketilen ve fiyatı olabildiğince ucuz alternatif besin ve menülere ihtiyaç duyuyordu. Başta Amerikan sokak kültürünün basit yiyecek ve içecekleri ( hamburger, kola, patates kızartması) bir konsept oluştururken, günümüzde Fast Food kültürü lokal ve geleneksel özellikteki gıdalarla zengin bir çeşitliliğe kavuştu. Bu çeşitlilik bugün dünya beslenme grafiğinde pastadan önemli bir pay alıyor.

Dünya besin araştırmacılarının yükününün fast food beslenme kültürüne karşı olmasının temel sebebi bu beslenme tipinin sanayi ortamında, lezzeti orantısında sağlıksız olan ürünlerden müteşekkil olmasında kaynaklanıyor. Ucuzlatırıcı gücü doğrultusunda her geçen gün yeni alanlar fethederek insanlık nezdinde bir amansız hastalık gibi ilerliyor. Daha da enteresanı ülkelerin reklam sektörü için devasa yatırımcılar olan bu Fast Food gıda konsepti şirketleri medya tarafından seçkin müşteriler oldukları için büyük bir çaba ile korunuyor. 

Bugün fast food beslenme tipine dair eleştirilerin geneli birkaç resmi tedbir alma çabası ve de bağımsız araştırmacıların yakınmasından öteye gitmiyor.

Fast Food beslenme tipinin zararları nedir sorusuna cevap vermeyeceğiz çünkü bu sorunun cevaplarına dair onlarca makaleyi çeşitli ortamlarda bulunmak mümkündür. Bu yazı az önce  bahsini ettiğimiz bağımsız bir araştırmacının yakınması ve sunacağı basit önerileri icma etme amacını taşıyor.

Birçok beslenme problemi girift ve anlaşılması zor zincir meselelerden oluşuyor. Halkın beslenme problemlerinin hepsini anlamasını ve de tedbirli davranmasını bekleyemeyiz. Lakin halkın beslenme mücadelesinin bir yerinde olmak istediği kesin. Ve mücadeleye dair en açık alan ve halkın saldırıya maruz yönü bahsini ettiğimiz Fast food tipi beslenme. Ben bağımsız bir araştırmacı olarak halkın beslenme problemine Fast Food beslenme cenahıyla mücadeleyle başlayabileceğine inanıyorum.

Bugün birçok ortamda Facebook saldırısına maruz kalmış çocuklarımıza ev tipi katkısız ve şekil olarak hamburgerleri pizzalara hastalara benzer ürünler yapmamız mümkün. Yaptığımız ürünleri etrafa reklam etmek emin olun kalp hastası olmuş çocuğumuzu hastaneye taşımaktan daha kolay. Yağlanmış beli ile hareket edemeyen yavrumuzu izlemek ne kadar acı değil mi? Oysa ailemizle evde hazırlanmış temiz gıdalarla bir piknik ortamında kaynaşmak gazlı içecekleri ayran, siyah çayı yeşil çay, tatlılarıysa meyve ile değiştirmek ne kadar bereketli. Ailemizle hayırlı bir hafta sonu için AVM'ler değilde bahçeler, ormanlar, şehirdışı doğa alanları 
tercih edilmedikçe savaşmamız oldukça zor olacak.

Ben Türk yemek kültürünün ve akabinde Türk damak tadına hazır beslenme tipleri ile mücadelemizde en büyük kozumuz olduğunu düşünüyorum. Bu yönüyle Türk kültürü sadece kendi halkına değil tüm insanlığa hazır beslenme tiplerine dair alternatif bir güç oluşturabilir bunun için sanayicilerimizden medyamıza siyasetçilerimizden tıpçılarımıza ve en önemlisi halkımıza büyük görev düşüyor.