16 Aralık 2015

FETÖ neyse de; ya dostların sessizliği!

Ellerindeki devasa imkanlarla, adliye koridorlarında avukatlar ordusuyla mücadele ederken, kısıtlı imkanlarla bu mücadelenin bedelini ödeyenleri görmezden gelmek, umuyorum sadece duyarsızlıktır.

Malum son 15 günde 2 kez ­ Fetullahçı Terör Örgütü mensupları ve kurumlarının şikayetlerinden kaynaklı dava ve ifadeler için Ankara Adliyesi'ndeydim.

Biri 140 karakterlik bir twit için Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 7 yıla yakın ceza ile yargılandığım dava, diğeri de Fetullahçı Terör Örgütü'nün Ankara'daki bir üniversite yapılanmasını içeren haberim nedeniyle...

Üstelik, Basın Savcılığınde soruşturma konusu olan habere dair geçmişte verilen “Kovuşturmaya Yer Olmadığı” kararına rağmen yapılmış ikinci bir suç duyurusu için...

Elbette bunları yaşayacağımızı biliyorduk. Kolluk ve yargıyı hegemonya alanına çeviren örgütün, buralardaki militanları eliyle uygulayacakları baskıyı elbette tahmin ediyorduk.

Gazetecilikdeki ilk cezayı, Fetullahçı Terör Örgütü firari elebaşısı Fetullah Gülen'in CIA ajanı olduğuna dair bir yazı nedeniyle 96-97'de almış, 2010 başlarında Danıştay Saldırısı başta olmak üzere bir çok eylemde, o gün Ergenekon diye tanımlanan Derin yapı ile Fetullahçı Örgütün karanlık ittifakının bulunduğunu ifade etmiş biri olarak, bu örgütle mücadelenin çok daha çetin ve meşakkatli geçeceğini defaatle ifade etmiştim.

Ve dahası; bu örgütle mücadeleye çıkarken tek başıma olduğumu biliyor, tek başıma kalabileceğimi de tahmin ediyordum. Lakin; söz konusu ülkenin ve vatanın ali menfaatleri olunca, bunların muhasebesinin teferruat olacağına da inanıyordum.

Rabbime şükür ki; öyle de davrandım. Mesela; mücadeleye başladığım dönem elimdeki internet mecrası teksozhaber.com u internet faturasını ödeyemediğim için günlerce pasif kalmasına rağmen ayakta tutmaya çalıştım.

Bu mücadelenin sekteye uğramaması için elimdeki tek mecra olan bu sitenin aylık 100 liralık server kirasını bile düzenli ödeyemediğim günler oldu; ama pes etmedim.

40 aya yakın bir zaman tek bir kuruş reklam geliri olmadan, herkesin “sana mı kaldı, çoluk çocuğunun rızkını buraya aktarıyorsun” eleştirilerine, Fetullahçı Terör Örgütü avukatlarının, ortak dostlarımız aracılığıyla yolladığı, “yanlış yapıyor, bizimle birlikte olsun ya da tarafsız kalsın tüm davaları çekip, her türlü imkanı sunalım” tekliflerine rağmen, pes etmediğim gibi daha da kamçılanan bir ruhla mücadele ettim.

Bu mücadeleleri verirken de tek başımaydım.

Öyle ki; sahibi olduğum teksozhaber.com da yer alan ve Fetullahçı Terör Örgütü'ne hem de 17-25 Aralık öncesinde en öldürücü darbeleri vuran haberler, “Havuz Medyası” diye tanımlanan iktidara yakın yüksek tirajlı gazeteler tarafından kaynak bile gösterilmeden kullanıldı. Kaynak göstermemelerinin tek nedeni ise, sitenin reklamını yapmış olmamaktı. Hiç umursamadım, lafını bile etmedim; zira mühim olan örgütle mücadele idi.

Bu sitede yer alan ve örgütle taban arasındaki açının daha da genişlemesinde önemli rol oynayan haberlerden dolayı 10'a yakın suç duyurusu yapıldı ve 4'ü davaya dönüştü. O sitede yer alan yazı ve haberlerden dolayı, sadece Ankara'daki bir hayırseverin, “Allah rızası gözeterek” yaptığı yıllık 10 milyon liraya yakın bağışları durdurduğunu öğrenmiştim.

Bunları duydukça yaşadığım sıkıntılar buhar olup uçuyordu adeta.

Ve bugün...

Verdiğim ve sürdürdüğüm mücadele nedeniyle, neredeyse ayda iki defa Adliye koridorlarında tek başımayım.

Hiç mühim değil. Dert de etmiyorum. Ama insan, bu mücadelede aynı safta olduğunu zannettiği kişilerden, formaliteden de olsa bir geçmiş olsun mesajı bekliyor. FETÖ'nün Ağır Cezalık Dava konusu çıkardığı 140 karakterlik twitin sadece 12 karakteriyle bir “geçmiş olsun” mesajını arıyor.

Ellerindeki devasa imkanlarla, adliye koridorlarında avukatlar ordusuyla mücadele ederken, kısıtlı imkanlarla bu mücadelenin bedelini ödeyenleri görmezden gelmek, umuyorum sadece duyarsızlıktır. Aksi halde bu mücadelenin inanılmış bir davanın değil; sahip olunan imkan ve zenginliklerin korunup kollanmasına dayalı olduğuna inanacağım. Zannedersem en acısi da bu olur.

Üstad Necip Fazıl'ın dediği gibi, ne olursa olsun, “Düşmanlarımın yapığı değil dostlarımın sessizliği beni üzer”. Ve ümit ederim ki bu sessizlik sadece bir duyarsızlık ve kibirin eseridir.

zihnicakir@gmail.com

@zihnicakir