12 Eylül 2016

Fetö’nün ilham kaynağı Cizvitler-1…

Eski bir İspanyol askeri olan Ignacio de Loyola, Paris Üniversitesi'nde okuyan altı öğrenci ile birlikte yeni bir tarikatın temelini attığında tarih 15 Ağustos 1534'tü.

Bugün dahi ülkelerin başına bela edilen Opus Dei, Moon Tarikatı ve de FETÖ'ye ilham veren Cizvitlerin ilk papazlarıydı onlar. 

Ignacio ve arkadaşları Latince Societas Iesu (İsa Tarikatı) adıyla anılacak olan tarikatlarının uzmanlaşacağı alanı da daha o ilk gün belirlemişlerdi: eğitim.

Cizvitleri o güne kadar ortaya çıkmış tarikatlardan ve müritlerden ayıracak başka özellikler de vardı elbette.

Mesela genellikle sessiz, gösterişsiz ve göze batmadan mütevazı bir hayat sürmeyi tercih eden tarikat üyeleri gibi olmayacaklardı onlar.

Aksine her kesime (sahte) sevgi ve saygı gösterip, Ortaçağ'ın farklılıklara tahammülsüzlüğünü (danışıklı) hoşgörüyle harmanlayarak mümkün olan her yerde, her ortamda görüneceklerdi.

Günü yaşayan, yarının ne olacağını Tanrıya bırakan klasik biatçi tarikatlar gibi de olmayacaklardı. Geleneksel olanın kısa vadeli hayat tarzı yerine uzun vadeli hedefler koyacaklardı önlerine.

En önemli çalışma alanı olarak eğitimi seçmeleri rastlantı değildi. İnsana yatırımın önemini iyi kavramışlardı.

Kurguladıkları ‘Toplum Enstitüsü Formülü' misyonu için ilk Cizvitler üç anahtar faaliyet üzerinde yoğunlaştılar.

Birincisi, Avrupa çapında okullar ve kolejler kurmak ve tarikat hakkında seminerler vermek üzere Avrupa'nın dört bir yanına yayıldılar. Okullarında öğretmenlik yapacak kişileri hem klasik öğrenim alanlarında hem de teoloji alanında okulların ününü artıracak kadar iyi eğittiler.

İkincisi, bugünün Paraguay, Japonya, Ontario, Etiyopya gibi henüz İncil'i duymamış bölgelere İncil'i ve Hıristiyanlığı öğretmek için misyonerler gönderdiler.

Üçüncü olarak da başlangıç planlarında olmasa da Protestanlığın yayılmasını önlemek ve insanları Roma Katolik Kilisesi'ne bağlamak için çalıştılar. Uğraşları sonucu hem Polonya-Litvanya ve Almanya'nın güneyindeki Protestanlık hareketlerinin önlenmesini hem de Kilise'nin kendilerini kabul etmesini sağladılar.

Kurdukları okullarda özellikle fakir ama zeki gençlere eğitim veriyorlardı.  Okula giren her çocuk tarikatın doğal üyesi olduğundan, okul çalışmalarının dışında tarikatın felsefesine uygun uzun ve ayrıntılı eğitimlerden (beyin yıkamalardan) geçiyorlardı.

Protestanlara karşı sert duruşlarından sonra açtıkları eğitim kurumları (hizmet hareketi) da başlangıçta kendilerine mesafeli duran Kilisenin ilgisini artırdı. Bu, Cizvitlerin Kilise'nin her türlü maddi ve manevi desteğine ulaşabileceği anlamına geliyordu.

Açılan okullarda adeta yıkanan taze beyinler, bir zaman sonra tarikatın karşı konulmaz etkisi altına giriyor, başarılı olanlar tarikatın fikir ve ideallerini uygulayıp yaygınlaştıracak kişiler olarak daha üst noktalarda görevlendiriliyorlardı (Ağabey veya imamlar gibi).

Tarikat, müritleri aracılığıyla insanları eleştirmeyen, yargılamayan, onları olduğu gibi kabul edip, kucaklayan takiyelerin, sahte sevgi, saygı ve hoşgörü haliyle birleştiğinde her insanı etkileyebileceğini keşfetmişti artık.

Okutulan iyi eğitimli üyeler sayesinde stratejik olarak tarikatı güçlendirecek kurum ya da toplulukların içine sızılmaya başlandı. Her mevkiiyle birlikte kendi fikir ve anlayışları toplumların ve devletlerin içinde daha fazla etkinleşiyordu.

Kendilerine sağlanan hak ve ayrıcalıklarla başarıları anlatılmakla bitirilemeyecek boyutlara ulaştı. Çalışmalarına yapılan övgüler onların, dönemin yönetici ve din adamlarının yanında asker ve sivil bürokratlar, aydın ve entelektüel çevrelerin etkilenmesini de sağladı.

Fakat bir zaman sonra güç ve siyasi etkinlikle birlikte Cizvitlerin, insanları kendi içlerine çekmek için kullandıkları güleryüzlülük, alçak gönüllülük, hoşgörülülük hallerini çıkarlar söz konusu olduğunda tamamen unutabildiklerine de şahit olmaya başladı dünya.

Öyle ki kendilerine karşı çıkan bir kişi veya kurum ile karşılaştıklarında açıktan bir kavgaya girmeseler de, her türden yalan, uydurma ve provokasyonlarla kısa sürede o kişi ve kurumu yıpratabiliyor, kolayca itibarlarını yerle bir edebilecek her kötülüğü yapabiliyorlardı. 

Avrupa'nın gelmiş geçmiş en etkili siyasi ve ekonomik gücü haline geldikleri gün, aynı zamanda dünyanın gördüğü en sinsi ve tehlikeli örgütlenmesi oldukları da anlaşılmıştı artık.

Papa XIV. Clement'in tarikatının feshedildiğini ilan ettiği 21 Temmuz 1773'e kadar geçen 239 yılda deyim yerindeyse insanlar Cizvitlerden çok çekti.

Yıllarca FETÖ türü örgütlere ilham kaynağı olan bu yalan ve takiye şampiyonu tarikat üzerine yazmaya devam edeceğiz.

Not: Bütün okuyucularımın mübarek Kurban Bayramını kutluyor, bereketi, hayırları, huzuru, sevinci bol bir b