21 Kasım 2016

FETÖ tecrübesinden çıkarılacak bir ders daha var

15 Temmuz hain darbe planıyla, fetöcülerin maskesinin tamamen düşmesi ile milletimiz, bu hain örgütün ne kadar kirli planları olduğunu, açıkça görmüş oldu.

Tabi ki İstanbul 1.Sulh Ceza Hâkimliğinin, 19 Aralık 2014 tarihli kararında   "Silahlı Terör Örgütü Kurma veya Yönetmek" ve " Paralel Devlet Yapılanması" oluşturmak ifadeleri geçmiş ve bu terör örgütüne karşı devlet tarafından mücadele başlamıştı.

Ancak daha eskilere gidildikçe, Türkiye'de her kesimden büyük çoğunluğun cemaat maskesi ile kendilerini kamufle eden bu tehlikeli örgüte, yanılarak destek olduğu, sempati duyduğu zamanlar aklımıza geliyor.

İşte o zamanlarda; fetö tehlikesine, örgütün münafık politikalarına dikkatleri çeken bir azınlık maalesef dinlenmedi. Bu azınlık rahmetli Necmettin Erbakan Hoca ve kıymetli arkadaşları başta olmak üzere, bir takım ulema, medyadan uzak duran fikir ve düşünce adamları diyebiliriz. Yoksa kendi siyasi hevesleri için bu örgüte atıp tutarken, hükümetle karşı karşıya geldiğinde kol kanat gererek karaktersiz bir siyaset izleyen malum partiden ve benzerlerinden bahsetmiyorum.

Kendileri bu örgütle hiç barışık olmadıkları gibi, siyasilerle birlikte, halkıda uyarmaya çalışan bu samimi insanlar, yeterince ciddiye alınmadıkları gibi, yer yer  hasetçilikle, iftiracılıkla, kıskançlıkla suçlandılar. Onlara inanmayan çoğunluk fetönün, hoşgörü, hizmet, yardımseverlik gibi söylevlerine aldanarak, illüzyona uğrattığı tehlikeli çalışmalarını göremediler.

Bugünde farklı alanlarda bazı tehlikelere karşı toplumu ve yöneticileri uyarmaya çalışan bir azınlık aynı şekilde cahillikle, iftiracılıkla, komploculukla v.b. ithamlarla karşı karşıya kalmakta, büyük çoğunluğu yaklaşan tehlikelere inandıramamaktadırlar.

Bu uyarıcı insanlardan bir kısmı aşı karşıtlarıdır. Günümüzde modern tıp anlayışı, aşıların vazgeçilmez bir uygulama olarak, kutsamış bir şekilde, toplumun zihnine işlemektedir. Fetöcülerin insanları etkilemek ve faaliyetlerinin tehlikesini perdelemek için kullandığı söylevlere benzer şekilde, aşılar içinde göz boyamacı, sorgulamaya izin vermeyen dayatmacı ifadeler kullanılmaktadır. Aşılar sağlık içindir, hizmettir, bilimsel ve vaz geçilmezdir, çocuklarımızın iyiliği içindir v.b. gibi.  Tehlikenin farkında olan ve kendileri de birer anne-baba olan aşı karşıtları ise, sorumsuzluk, fitnecilik, komploculuk gibi suçlamalarla yüzleşmek zorunda kalmaktadır.

Bir başka uyarıcı grup ise banka karşıtlarıdır. Bugün maalesef bankalar insanları harcamaya ve tüketime yönelten diğer iş birlikçileri ile beraber, insanları ve toplumu borçlandırıp, faiz batağına sürükleyerek büyük bir çıkmazın ve sinsi bir işgal planının adım adım finaline yaklaşmaktadırlar.

Bu yüzden işyerinden, tarlasından, ailesinden, canından olanları maalesef artık medyada hiç haber yapmamaktadır. Bu konuda insanları uyaranlar ise yobaz, kalkınma düşmanı, sosyal hayata cephe almış v.b. ithamlarla fikren dışlanmaktadırlar. Sonuçta bankalarda aynı fetöcülerin propagandalarına benzer şekilde kendi faaliyetlerini, hizmet, teşvik, ekonomik kalkınmanın vazgeçilmez unsuru, ihtiyaç gideren destek kurumları v.b. şekilde pazarlamaktadırlar.

Yine modern hayatın ruhsuzluğuna karşı birçok uyarıcı insan grubundan söz edebiliriz. Gelenekselciler, tebliğciler bunlardan bazılarıdır. Ancak maalesef hep aynı şekilde çoğunluğu yaklaşan tehlikelere karşı inandırmakta hep güçlük çekmektedirler. Ve maalesef toplum tehlike kaynaklarının, sunumlarına inanmaya ve güvenmeye daha meyillidir. Bu güvenin sebebine de, aynı fetö gibi devletin güven veren otoritesini ustalıkla kullanan şer odaklarının, hizmet kurumları içindeki sinsi örgütlenmesidir diyebiliriz.

Elbette memleketimiz için en tehlikeli örgüt fetöydü. Cemaat maskesini kullanıyordu. Ancak başka maskeler arkasında sağlığımızla oynayan, nesillerin, ülkenin geleceği için büyük tehlikeler oluşturan farklı yapılarında olduğunu bilmek zorundayız. Bu konularda dikkatleri çeken uyarıcıları ciddiye almak, dikkatlice kulak kabartmak lazımdır.

Büyük tehlikeler her zaman teğet geçmeyebilir. Dünya ve ahiretimiz için geç olmadan, geçmişe de bakıp, fetö sürecinde yaşananlardan ders çıkarabilecek miyiz?!