08 Şubat 2022

​FIRSATI DEĞERLENDİREMEDİK

Yaklaşık olarak 610 yıllarında Yüce Allah, kerim kitabında astronomi/uzay ile ilgili olarak biz Müslümanlara şu buyrukları vermektedir:

1.“Gece de onlar için bir işarettir. Gündüzü ondan soyup alırız (çıkarırız), birden onlar karanlıkta kalıverirler.” ( Yasin Suresi 37. ayet)

2. “Güneş de yörüngesinde akıp gitmektedir. Bu, üstün ve bilen Allah'ın kanunudur.” (Yasin Suresi 38.ayet)

3. Ay için de bir takım yörüngeler tayin ettik. Nihayet o eğri hurma dalı gibi hilal olur da geri döner. (Yasin Suresi 39. Ayet)

4. Ne Güneş aya erişebilir, ne de gece gündüzün önüne geçebilir. Hepsi belli bir yörüngede (felekte) yüzmektedirler. (Yasin Suresi 40.ayet)

Yukarıda meallerini verdiğimiz Yasin Suresi’nin 37 ve 40. ayetleri; Dünya’nın Güneş’in etrafında döndüğünü; 38. ayette ise Güneş’in de sabit olmayıp hareket ettiğini ve 39. Ayette ise Ay’ın da Dünya’nın yörüngesinde hareket ettiğini anlatmaktadır. Yani Güneş merkezli bir sistemde; hem Güneş hareket etmekte hem Dünya Güneş’in etrafında dönmekte ve bu nedenle gece ile gündüz oluşmaktadır.

Bu gerçek, Kerim Kur’an’ımızda açıkça açıklanırken, Avrupa Hristiyan dünyasında ise kilisenin yönetiminde yaklaşık olarak bu tarihten 900 yıl sonraya kadar Dünya’nın yuvarlaklığını ileri sürenler, engizisyon mahkemelerince idam edilmekte ya da hapis cezası verilmekteydi.

İlk defa Macellan, gemiyle hep batıya  giderek sonunda doğu ülkelerine varılacağını ve böylece Dünya’nın yuvarlaklığını ispat edebilmenin karşılığında hayatını vermek zorunda kalmıştır. Kopernik (1473-1543); Dünya ve diğer gezegenlerin Güneş’in etrafında döndüğünü; yani Güneş merkezli bir sistemi savunmuştur; ancak burada da henüz Güneş’in hareket ettiğinden söz edilmemektedir. Oysa yukarıda ayette de geçtiği üzere Kerim Kur’an’ımız bize Güneş’in sabit olmayıp hareket ettiğini 900 yıl önce haber vermişti.

Kopernik’ten sonra ünlü astronomi bilgini Galileo Galilei (1564-1632); Kopernik’in Güneş merkezli sistemini savunduğu için papazların baskısından dolayı 1615’te tezini savunmak için Roma’ya gitti. 1616’da Papa V. Paul tarafından kurulan komisyonun kararı gereğince Dünya’nın, Güneş’in etrafında döndüğü tezinden vazgeçmesi istendi. Bu arada yazdığı; ”İki Kainat Sistemi Üzerine Konuşmalar” adlı eserinden dolayı Roma’da çıkarıldığı engizisyon mahkemesi tarafından kitabı yasaklandı ve kendisi de ömür boyu hapse mahkum edildi. 70 yaşında hapsedilen ve gözleri kör olan Galileo Galilei, hapiste öldü.

Bunları niye anlatıyorum? Eğer Müslümanlar, özellikle de Osmanlı Devleti olarak -çünkü bu dönem Osmanlıların parlak dönemiydi- bu cesur, yiğit ve özverili bilginleri bağnaz kiliseye karşı destekleseydik; bugün Avrupa’nın ve dünyanın diğer yerlerindeki kalkınmış ve ilerlemiş ülkelerin yerinde İslam dünyası olacaktı. İslam dünyası, bugün çektiği bunca çileyi çekmeyecek; ileri ve kalkınmış bir durumda olacaktı. Çünkü Rönesans en çok bize uyardı. Bizde zaten Rönesans yapmaya ihtiyaç da yoktu. Her şey hazırdı. Macellan, Kopernik ve Galileo Galilei gibi harika bilginler eliyle Müslümanların bilimde ileri ve süper bir konumda olmamaları mümkün olmayacaktı. Bu olanaklara sahip biz Müslümanlar ne yaptık? Müslümanların hep yaptığı gibi, Kur’an’ı okuyorduk; hatta ezberleyip kıraat ilminin 7 çeşit kurallarını bile icat etmiştik; ancak bu, sadece Kur’an’nın ses ve şekliyle ilgilenmekti. Öze inme yoktu, bugün olduğu gibi... Oysa Kur’an’ın içinde ne var; ne yok, ona bakmak gerekir. Avrupa teknikte ilerlerken biz teknikteki buluşlara ve yaşamımızı kolaylaştıracak, ilerlememizi, kalkınmamızı hızlandıracak makinelere karşı durduk ve hatta bu gelişmelerin aksi yönünde fetvalar bile çıkardık. “Efendim matbaayı kim kullanırsa kafir olur.” gibi utanç verici fetvalar!

Oysa önderimiz bize şöyle yol göstermişti: ”Düşmanın silahıyla silahlanınız!” Buradaki silah günün ve çağın şartlarına göre değişkenlik gösterir. Söz gelimi bir zaman kılıçken, bir başka zaman tüfek; bir başka zaman top, füze, atomdur. Savaş gemisidir, bir diğer gün Avrupa’nın Rönesansla yaptığı bilimsel çalışmalar ve teknik ilerlemelerdir. Daha sonraları ilk defa Çanakkale Savaşı’ında gördüğümüz uçaktır. Kısacası düşmanın silahı her çağda değişebilir olasılığına karşı uyanık olmaktır.