FIRSATI DEĞERLENDİREMEDİK
Yaklaşık olarak 610 yıllarında Yüce Allah, kerim kitabında astronomi/uzay ile ilgili olarak biz Müslümanlara şu buyrukları vermektedir:
1.“Gece de onlar için bir işarettir. Gündüzü ondan soyup
alırız (çıkarırız), birden onlar karanlıkta kalıverirler.” ( Yasin Suresi 37.
ayet)
2. “Güneş de yörüngesinde akıp gitmektedir. Bu, üstün ve
bilen Allah'ın kanunudur.” (Yasin Suresi 38.ayet)
3. Ay için de bir takım yörüngeler tayin ettik. Nihayet o
eğri hurma dalı gibi hilal olur da geri döner. (Yasin Suresi 39. Ayet)
4. Ne Güneş aya erişebilir, ne de gece gündüzün önüne
geçebilir. Hepsi belli bir yörüngede (felekte) yüzmektedirler. (Yasin Suresi 40.ayet)
Yukarıda meallerini verdiğimiz Yasin Suresi’nin 37 ve 40.
ayetleri; Dünya’nın Güneş’in etrafında döndüğünü; 38. ayette ise Güneş’in de
sabit olmayıp hareket ettiğini ve 39. Ayette ise Ay’ın da Dünya’nın
yörüngesinde hareket ettiğini anlatmaktadır. Yani Güneş merkezli bir sistemde;
hem Güneş hareket etmekte hem Dünya Güneş’in etrafında dönmekte ve bu nedenle
gece ile gündüz oluşmaktadır.
Bu gerçek, Kerim Kur’an’ımızda açıkça açıklanırken, Avrupa
Hristiyan dünyasında ise kilisenin yönetiminde yaklaşık olarak bu tarihten 900
yıl sonraya kadar Dünya’nın yuvarlaklığını ileri sürenler, engizisyon
mahkemelerince idam edilmekte ya da hapis cezası verilmekteydi.
İlk defa Macellan, gemiyle hep batıya giderek sonunda doğu ülkelerine varılacağını
ve böylece Dünya’nın yuvarlaklığını ispat edebilmenin karşılığında hayatını
vermek zorunda kalmıştır. Kopernik (1473-1543); Dünya ve diğer
gezegenlerin Güneş’in etrafında döndüğünü; yani Güneş merkezli bir sistemi
savunmuştur; ancak burada da henüz Güneş’in hareket ettiğinden söz
edilmemektedir. Oysa yukarıda ayette de geçtiği üzere Kerim Kur’an’ımız bize
Güneş’in sabit olmayıp hareket ettiğini 900 yıl önce haber vermişti.
Kopernik’ten sonra ünlü astronomi bilgini Galileo Galilei
(1564-1632); Kopernik’in Güneş merkezli sistemini savunduğu için
papazların baskısından dolayı 1615’te tezini savunmak için Roma’ya gitti.
1616’da Papa V. Paul tarafından kurulan komisyonun kararı gereğince Dünya’nın,
Güneş’in etrafında döndüğü tezinden vazgeçmesi istendi. Bu arada yazdığı; ”İki Kainat Sistemi Üzerine Konuşmalar”
adlı eserinden dolayı Roma’da çıkarıldığı engizisyon mahkemesi tarafından
kitabı yasaklandı ve kendisi de ömür boyu hapse mahkum edildi. 70 yaşında
hapsedilen ve gözleri kör olan Galileo Galilei, hapiste öldü.
Bunları niye anlatıyorum? Eğer Müslümanlar, özellikle de
Osmanlı Devleti olarak -çünkü bu dönem Osmanlıların parlak dönemiydi- bu cesur,
yiğit ve özverili bilginleri bağnaz kiliseye karşı destekleseydik; bugün
Avrupa’nın ve dünyanın diğer yerlerindeki kalkınmış ve ilerlemiş ülkelerin
yerinde İslam dünyası olacaktı. İslam dünyası, bugün çektiği bunca çileyi çekmeyecek;
ileri ve kalkınmış bir durumda olacaktı. Çünkü Rönesans en çok bize uyardı.
Bizde zaten Rönesans yapmaya ihtiyaç da yoktu. Her şey hazırdı. Macellan,
Kopernik ve Galileo Galilei gibi harika bilginler eliyle
Müslümanların bilimde ileri ve süper bir konumda olmamaları mümkün olmayacaktı.
Bu olanaklara sahip biz Müslümanlar ne yaptık? Müslümanların hep yaptığı gibi,
Kur’an’ı okuyorduk; hatta ezberleyip kıraat ilminin 7 çeşit kurallarını bile
icat etmiştik; ancak bu, sadece Kur’an’nın ses ve şekliyle ilgilenmekti. Öze
inme yoktu, bugün olduğu gibi... Oysa Kur’an’ın içinde ne var; ne yok, ona
bakmak gerekir. Avrupa teknikte ilerlerken biz teknikteki buluşlara ve
yaşamımızı kolaylaştıracak, ilerlememizi, kalkınmamızı hızlandıracak makinelere
karşı durduk ve hatta bu gelişmelerin aksi yönünde fetvalar bile çıkardık.
“Efendim matbaayı kim kullanırsa kafir olur.” gibi utanç verici fetvalar!
Oysa
önderimiz bize şöyle yol göstermişti: ”Düşmanın silahıyla silahlanınız!”
Buradaki silah günün ve çağın şartlarına göre değişkenlik gösterir. Söz gelimi
bir zaman kılıçken, bir başka zaman tüfek; bir başka zaman top, füze, atomdur.
Savaş gemisidir, bir diğer gün Avrupa’nın Rönesansla yaptığı bilimsel
çalışmalar ve teknik ilerlemelerdir. Daha sonraları ilk defa Çanakkale
Savaşı’ında gördüğümüz uçaktır. Kısacası düşmanın silahı her çağda değişebilir
olasılığına karşı uyanık olmaktır.