07 Ocak 2024

​'Gazze'ye yardım edemem, anca mama almaya yetiyor param'

‘Gazze’ye yardım edemem, anca mama almaya yetiyor param’

“-…

- Kaç çocuğunuz var?

- İki. Bir oğlumuz var, bir de köpeğimiz. Daha fazlasına gücümüz yok. Bakamayız, ilgilenemeyiz, eğitemeyiz. Anca ikisi…

-Aynen. Çok haklısın…”

Şu hayatta bugüne kadar duyduğum en absürt, en tuhaf, en ne menem bir şey olduğunu anlamadığım, en garip, en fosmodern, en ithal, en samimiyetsiz, en bize ait olmayan, en şeytanlaşmış, en başkalaşmış, en Allah korusun, en Allah affetsin, en Allah hidayet versi diyeceğim diyalog. Maalesef öz kulaklarımla işitmişem ay balam!

Ahir zamanın ahirinin ahirinde kıyamete doğru dörtnala koşarken bir de baktık ki zalim olmuşuz. Zalim, adilin zıddı; zulüm de adaletin. Zulmün ne olduğunu anlamak için adaletin ne olduğuna bakmak gerek veya adaletin ne olduğu, zulmün ne olduğunu bilince anlaşılır. O halde adalet, herkese ve her şeye hakkını teslim etmekse yani herkesin ve her şeyin yaradılış ve varoluş amacına göre varlıklarını sürdürebilmesini sağlamak ise zulüm de bunun tam tersidir. 

Şunu diyorum; bardağa bardak gibi davranırsan adil olursun, küllük gibi davranırsan zalim. İnsana insan gibi davranırsan adil olursun, yok edilmesi gereken zararlı ve tehlikeli varlık olarak görürsen zalim. Veya diyaloğumuzda geçtiği üzere köpeğe insan gibi davranırsan zalim olursun, köpek gibi davranırsan adil.

O diyalog yaşandığı sırada metrodaydık. Bebek arabasından hallice, daha doğrusu tekerlekli kafes diyebileceğim bir aygıtın içerisinde zavallı köpekçik huysuzlanıp duruyordu. Kalabalıktan korkuyor, metronun hızından, gürültüsünden, sarsıntısından, anonsundan irkiliyordu. Kim, çocuğum(!) dediğine bu zulmü yapar?

Köpek dış mekân hayvanıdır. Orada hayatta kalabilecek donanımla yaratılmıştır. Fıtratı ve meşrebi dışarıya uygundur. Onu eve veya kafese hapsettiğinde ona iyilik etmiş olmazsın.  Ona çocuğunmuş gibi muamele edemezsin. Çocuğuna da köpeğinmiş gibi davranamazsın. Ne demek; iki çocuğumuz var biri köpek…

Bir zamanlar –şimdi isim vermeyeyim – bazı paralı üniversitelerin kantinlerinde “Burslular ve köpekler giremez” diye levhaların asıldığını duyardık. O zihniyet bugün alabora olmuş. Köpekler bugün başköşeye kurulmuş ama burslular hâlâ giremiyor. Sözlerinde o kadar samimiler ki(!) evrendeki tüm canlıları seviyorlar ama fakirler hariç. Köpeklerine bakmaktan insani yardım kuruluşlarına paraları yetmiyor. Yazık, üç kuruşla anca...(!)

Elbette hayvan düşmanı değilim. Hepsi Allah’ı benden daha çok zikrediyor. Fakat adalet dedik ya. Herkese ve her şeye olması gerektiği gibi yani yaradılışına en uygun biçimde muamele edeceksin. 

Her şeyi yerli yerine oturtmadığımız sürece huzur bulamayız. Huzur, Allah’ın takdirine rıza göstermekle elde edilir. Köpeğe insan gibi muamele etmeye çalışırsan hem onu huzursuz edersin hem de kendin bir süre sonra bunalırsın. Ev ortamına, mamaya alıştırılıp daha sonra sokağa salınan pek çok hayvana şahit oluyoruz. Hepsi asli melekelerini yitirmiş oluyor ve fıtratlarında olan kabiliyetleri de kaybediyorlar.

Yapmayın!