Gençlik ve sohbet (1)
Chat odaları değil “sohbet meclisleri”
Muhyiddîn-i Arabî hazretleri vasıyyetinde buyuruyor ki: “Ey
nefsinin kurtuluşunu isteyen kimse. Herşeyden önce sana lâzım olan, sana kendi
ayıb ve kusûrlarını gösterecek, seni nefsine itâattan kurtaracak bir üstâd
(hoca) lâzımdır.
Bu manada ilim kendini bilmektir ama bu kendini bilmek,
kitaplardan öğrenilmez, canıyla başıyla mücadele ve aksiyon gerektirir.
Kaybetmek, olduğu yerde sayıklamak, insanın fıtri yapısına ters düşer. Bu
nedenle tarihin hiçbir döneminde bu kadar nesneye sahip olunamadığı hâlde,
insan gittikçe daha mutsuz hale gelir, anlamı ve aidiyeti yitirir. Çünkü
sürekli nefesi içine çeken bir adam gibi çatlayacak kadar şişer (tüketim
toplumu) fakat o nefesi veremez. Yani sürekli alan varoluş mertebesinde kalır
veren varoluş mertebesine yükselemez. Dolayısıyla özellikle maddi refahın
zirvesine yükselmiş batı ülkelerinde depresyon ve intihar oranları daha
yüksektir.
Bir Mürşid-i Kâmilin sohbetlerine iştirak etmiş, ondan feyz
almaya çalışan hiç kimse eli boş dönmez. Son senelerde yapılan tüm tahribata
rağmen toplumumuzda hala hüküm süren bütün zarafet, edep, tevazu, hürmet, diğer
gamlık ve muhabbet gibi haller tasavvuftan bize intikal etmiş latif
güzelliklerdir. Bir büyüğümden duyduğum şu yaşanmış olay bu gerçeği ne güzel
ifade eder. O Zât-ı Muhterem gençliğinde doğu vilayetlerimizden birisinde
yemeğe davet edilir. Ortak bir kaptan yemek yenir, yemeğin sonuna doğru
muhterem çoğu et parçasının dokunulmadan kalmış olduğunu görür. Kendisi yesin
diye diğerleri suyundan almışlar ve etlere ilişmemişlerdir. Efendi Hazretleri
gülümser ve “siz kimin dervişisiniz” der. Nitekim sonra ev sahiplerinin bir
mübareğe intisaplı olduklarını öğrenir.
“Karşılıklı konuşmak, arkadaşlık etmek, dost ve yoldaş olmak”
gibi anlamlara gelen sohbet, tasavvufta müridlerin eğitimi için başvurulan
önemli yöntemlerden biridir. Bilindiği gibi ana hatlarıyla tasavvufî eğitim;
sohbet, halvet/uzlet ve seyahat aşamalarından oluşmaktadır. Şeyhin yanında,
arkadaş ve dostlar (ihvân) arasında bir arada bulunmak sûretiyle mürşid-i
kâmilin rûhundaki kâbiliyetlerin müridlere yansıması, bir bakıma kâbiliyet
aktarımı gerçekleşmektedir. Sohbette hem sözlü eğitim, irşad ve tebliğ vardır;
hem de hâl eğitimi ve mânevî yansıma, hattâ şeyhin etkili nazarı söz konusudur.
Günümüzde sosyal medya giderek doyuma ulaşıyor ve ulaştıkça
da yeni yeni arayışlar içerisine giriyor. Gençlerimiz mütedeyyin de olsa bu
cazipliğe kapılarak kendilerini sosyal medyanın o depdebeli çağrısına kulak
vermeden edemiyor. Başlangıçta dikkat ediyor amalarla başlayan söyleyişlerin
yerini ama bu zamanda da lazım , sözlerine bırakıyor. Peki, neden gençlerimiz
bu arayış içerisinde, genel olarak baktığımız zaman bunun bir”boşluktan”
olduğunu gözlemleyebiliyoruz.
Gençlerimiz o kadar sahipsiz ki tıpkı abartma olmasın cami önüne konulan
bir çocuk kadar sahipsiz. Aman efendim o kadar vakıflarımız var, sivil toplum
kuruluşlarımız var, gençlik merkezlerimiz var....Evet, var .Var ama, aması
şu..Biz gençlerimizin gönlüne hitap etmeliyiz.
Bütün bunlar var, gerçekten de çok güzel hizmetler yapılıyor , geziler
düzenleniyor, kurslar, seminerler düzenleniyor ama iş gönül yani KALP
meselesine gelince orada işte 100 le giden arabanın aniden frene basması gibi
kalıyoruz. Peki, nedir bu kalp meselesi diyebilirsiniz, ya da nasıl olacak?
Kapatılmadan önceki tekkeler öz haliyle tekkeler işte bunu yapıyordu...Yani
KALP meselesine önem veriyordu bunu da SOHBET ile yapıyordu. Düşünün sadece Fatih ilçesinde 32 tane tekke
vardı, ve bu tekkelerin görevi aynı zamanda her birey için ayrı ayrı kalbi
eğitim veriyordu, birebir sohbetler yapıyordu. Bir nevi onlara danışmanlık,
veriyordu. Tekkeler kapatıldı ama, sohbetler hiçbir zaman kapatılmadı, sohbet
halkaları hep vardı ve inşallah hep var olacak...
Muhterem Osman Nuri Topbaş hocamızın sohbetlerinde dile
getirdiği bir husus vardır, gençlerin kalbine önem verilmelidir, onların
iaşeleri ile uğraşmak elbette önemli, kalacak yerleri elbette önemli ama daha
önemlisi onların beynini-kalbini de doyurmak gerekiyor. İşte bu da sohbetle
olacak.
MUHABBET VE SIR
Merhum Musa Topbaş (k.s) ile ilk karşılaştığım bir sohbet
anıydı. Üniversiteye ilk başladığım yıldı. Kendisine sohbet evinin girişinde karşılamış, sohbet öncesi çok
sevdiği kahvesini ikram etme imkanı bize lütfedilmişti ve çıkışta da uğurlamıştım. O esnada çıkışta
bana cebinden bir kalem çıkarmış hediye etmişti. Neydi beni kendisine cezbeden,
o verdiği kalem mi? Hayır, kalemi verirken ayakta söylediği sözü : “ Sohbet meclislerinde bir
an bile bulunmak hele hele mecliste hizmet etmek kişiyi gafletten kurtarır. Sohbete gelen her
ne sıkıntısı varsa rahatlamış olarak çıkar, müşgili varsa halledilmiş olarak
ferahlar.” Buyurdu. Evet, yıllar geçti bu söz tıpkı o verdiği kalem gibi hala
hatırımdadır.
Gençlerimizin de bu şekilde müşkilleri çözülerek yani
dertleri anlattığı veya artık günümüzde anlatamadığı dertlerinin çözülmesi
gerekiyor. Üzerine basarak ve önemine binaen tekrar söylemek istiyorum artık
günümüzde gençler gelip de size dertlerini anlatamıyorlar, o sohbet ehli
kişilerin işi günümüzde biraz daha zor, gençler konuşamadığı, veya konuşsa da
dinleyen olmadığı için sosyal medyanın ağına koşuyorlar. O zaman sohbetin önemi
daha artıyor, sohbette bire bir gençlerin ruhi yapısı ile ilgilenmek gerekiyor.
(DEVAM EDECEK)