04 Nisan 2023

Gölgesiz ve nedensiz bir yazı

Mavi Gök Yağız Yer…

Her işin kendi çerçevesinde öncelikleri/nitelikleri vardır. Modern zamanlar bu öncelikleri karıştırarak herkesi bir şey olmaya zorlayan hallerin çağlarını/hallerini oluşturdu. Modern zaman deyip de kendi putumuzu dişlemeye de gerek yok; zira ne oluyorsa insanın zihni ve hayatında onun iradesiyle oluyor. Kifayetsizliğe modern bahanesi bulmak, iradesizliğin beyanı halinde gerçekleşiyor. Basmakalıp laflar, değer istismarı, slogan çemkirmeler ve nutuk ağızları ile hayat nizam bulmuyor. Elbette modern kavramı ile işaret edilen zihin ve hareket dünyası da masum ve âri değildir. Lakin modern bahanesiyle en modern herzeleri yiyip sonrada gelenek postundan ahkâm kesenlerin vebali modernin saldırgan ve doyma iştihandan daha masum da değildir. Herkes mesuliyetini bir bahaneye havale ederek avareliğine illet bulmakla meşgul! Dolayısıyla bir iş yapılırken işin maslahatı tüm maslahatlardan önce gelmelidir. Nitelik ahlakı diyelim mi biz buna. Her aklı evvelin köşe dönme ihtirası o iş neyse onun maslahatına/nitelik ahlakına tahakküm ve tagallüp eylememelidir. Gündelik hesaplar medeniyetçi süreçlere galebe çaldığında orada insan, hayat ve gerçek susar; kurgular, dalkavuklar ve algılar konuşmaya başlar. İşin en hazini de nedir bilir misiniz kifayetsiz muhterislerden oluşan işin mensupları gibi görünen güruhun eyyamcılık ederek maslahatın çiğnenmesine şakşakçılık etmesidir. Bilim ve bilginin aktarılması erbabınca ve usulünce düşünülmelidir. Akif ne güzel söylemiş:

Yâ Rab, bu ne hüsrandır, İlâhi, bu ne zillet? Mazlûmu nedir ezmede, ezdirmede mânâ? Zâlimleri adlin, hani öldürmedi hâlâ Câni geziyor dipdiri... Can vermede mâsûm Suç başkasınındır da niçin başkası mahkûm?

Her işin bir liyakat düzeni vardır. Buna da nitelik doğruluğu diyelim mi? Bu yeterlilikler önceliklerin gerçekleşmesi gerek ve yeter şartları oluşturur. Konunun var olma hikmeti de işte böylece ortaya çıkar. Bunun bazı farklı çerçevelere alet edilmesi o işin manasız bırakacağı gibi, aslında fayda olan şeyi de anlamsız bir yüke dönüştürür. Böylece iyi ve faydalı olanın esasında yer alan insanların algısında zarara dönüşür. Mesela, felsefe bu denli alet oluşlara maruz kalarak esas fayda ve değer imkânından çoğu kez uzak kalmıştır. Kurumlar da öyledir! Bazen açılmalar kapanma kapanmalar açılmadır. Her halükarda liyakatin ve maslahatın işlevsiz kaldığı yerde sathilik, yapmacıklık ve goygoyculuk tahakkümü ile aşikâr olur. Evrensel olanı idrak için iradesi teslim olmamak ilkesi gereğince bilginin, disiplinler-arasılık suretiyle gerçeği arama ihtirasında olacakken bürokratik önceliklerin esassız gölgesinde solması düzenin maduniyetine yol açacak, medeniyetçi zaviye imkânsız hale gelecektir. Aynı anda iki halin imkânsızlığından mümkün aramak yorucu olsa gerektir. Akif ne güzel demiş;

Mâdâm ki, ey adl-i İlâhi yakacaktın... Yaksaydın a mel'unları... Tuttun bizi yaktın

            Yusuf Atam bilgelik sözünde Yalnız kendi menfaatini gözeten dosta gönül bağlama. Fayda görmezse, sana düşman olur, ondan vazgeç derken ne demek istemiştir? Konfiçyüs Cahillik aklın gecesidir ama aysız ve yıldızsız bir gece dediği o yerde çıkar ve cahilliğin tahakküm ve tagallüp modernitesinde insanlık ayan ve beyan sukut eder. Yine Yusuf Atam Madem ki böyledir, sözü bilerek söyle; sözün gözsüzlere, körlere göz olsun diyerek aslında kendi karanlığında görmeyen için son sözü Akif söylesin;

Yâ Râb, bu uğursuz gecenin yok mu sabâhı? Mahşerde mi bîçârelerin, yoksa felâhı! Nûr istiyoruz... Sen bize yangın veriyorsun! 'Yandık! 'diyoruz... Boğmaya kan gönderiyorsun!

Karakter erdemleri gelişmemiş olanlar makul oranı bulamadıkları için düşünce erdemleri konusundaki kifayetsizliklerini anlamaya çalışmak görünmeyeni görmek yolunda beyhude bir çaba olacaktır. Kâinatta o “tenkoloci” henüz üretilmedi! Öncelikler, maslahatlar ve liyakatlerin teferruat olduğu yerde nitelik ahlakı ve doğruluğuyla beraber her şey ve herkes gölgeleşir.  

Bülbülü altın kafese koymuşlar illa da tarih demiş…

Vesselam