04 Kasım 2016

Gösteri Demokrasisinin Sözde STKları

Demokrasi yönetenlerle yönetilenlerin ilişkisinin özgür seçimlerle belirlendiği bir idare şekli. Oyunun kuralları çok önceden konulmuş. Kuralları kabul ederek oyuna başlanmış. Özgürce yapılan seçimlerin ertesinde "Genel onayı"na göre iktidar belirleniyor. Bu genel onayı değiştiği gibi iktidar da değişebilir. Demokratik süreç kamuoyuna, kamusal aktörlere uzanıyor. Sivil toplum örgütleri de bu kamusal aktörlerden bazıları. Devlet dışı organizasyonlar ileri demokrasilerde bir check and balance işlevi görüyor, iktidarı sınırlayabiliyor ya da denetleyebiliyorlar. Kamusal taleplerin iktidar düzeyinde anlaşılmasına, karşılık bulmasına katkıda bulunuyorlar.

Geçtiğimiz günlerde bir sivil toplum örgütünün lideri olan Nasuh Mahruki Cumhurbaşkanı hakkında medyada söylediği sözlerden ötürü hukuki kovuşturmaya uğradı. Bildiğimiz kadarıyla AKUT politik bir örgütlenme değil, bir arama kurtarma teşkilatı.

Deprem ve başka doğal afetlerde harekete geçen, gerçekten de sivil, gönüllü kişilerden oluşan bir kurtarma teşkilatı. Ancak AKUT, böylesine bir sivil örgütken lideri tvlerde son derece politik konuşmalar yapıyor ve Cumhurbaşkanı için yargılanacağı gün gelecek diyebiliyor. Mahkeme kurulmuş, sayın Cumhurbaşkanı yargılanmış, neredeyse idam edilecek.

Bu sözleri sarfeden kişi henüz demokrasi oyununun kuralları kabul edememiş, içselleştirememiş. Cumhurbaşkanının halkın rızasıyla o makama geldiğinin, çoğunluğun oyunu alarak seçimleri kazandığının farkında bile değil, ya da bilerek görmezden geliyor.

İnsan sormadan yapamıyor, daha birkaç ay önce, on beş temmuzda Fetöcü darbecilerin darbe girişimi sırasında ölüm tehlikesi atlatan sayın Cumhurbaşkanı ne yapmış da yargılanacak? Ve bunu söyleyen kişi savcı mıdır? Hakim midir? Kimdir?

Nasıl oluyor da, Akutun faaliyetlerini yürüttüğü binanın boşaltılması meselesi gelip cumhurbaşkanının yargılanması meselesine dayanıyor? Cumhurbaşkanının makamındaki meşruiyetini Yunan Ada'ları meselesinden hareketle sorgulatıyor? Neyseki sayın Mahruki durumun absürtlüğünü görmüş olmalı ki sonrasında bir özür metni yayınladı.

Türkiye'deki mesele, bir örnek sayılabilecek olan Akut teşkilatının liderinin politik görüş beyan etme meselesi değil, genel bir meseledir ve aslında tam olarak şu soruda düğümleniyor: Sivil toplum örgütünün görevi iktidarı yıkmak mıdır? İktidara talip olan bir STK Nasıl "sivil" kalabilir?
Hakiki bir demokraside gerçek muhalefet yalnızca seçimlerde ortaya çıkar.

Seçimlerden önce ya da sonra duyulan muhalif sesler azınlıkta kalanların, Aydın'ların, elitlerin kısaca seçkinlerin sesleri halkı temsil edemez. Demokraside istikameti belirleyen, yönetme iradesini belirleyen "sessiz çoğunluk"tur. Milyonlarca gösterici sokaklara dökülse ve iktidarı devirmeye yönelse yine de halkı temsil etmez. Bu göstericiler başkalarını kaçmaya zorladığında, insanları evlerinden çıkmamak üzere baskı altına aldığında bunun demokrasiyle ilgisi yoktur.

Ya da bu göstericilerin karşıtları evlerinde sessiz sessiz oturduğunda gösteri yapanlar onları da temsil ediyor değildir. Olsa olsa bu bir "gösteri demokrasisi" olur. Başka bir ifadeyle demokrasi değil, "tiyatrokrasi"dir. Asıl muhalefet ise gösteriyle ya da elitlerin bağrışlarıyla değil, seçimlerle ortaya çıkar, kanaatlerin asıl açıklandığı yer seçim sandığıdır. İktidara muhalefet seçimlerle iktidarı yerinden eder.

Gösteri demokrasisi gerçekten demokrasi olsaydı, 1922'de Mussolini Roma üzerine milyonları yürüttüğünde demokrasi fatihi olarak anılırdı. Halbuki Mussolini bir faşistti. Kurduğu yönetim de son derece totaliterdi. Söz bize gelsin, söyleyelim; Gezi Parkı protestosu demokratik, şiddetsiz, hakaretsiz bir gösteri miydi? Demokratİk, yani başkalarının sözgelimi esnafın, parka girmek isteyen ve protestocu olmayan insanların, evinde sessizce oturanların, banka, araç vb gibi mülkiyet sahibi olanların haklarını gözetiyor muydu? Parka doluşan Stklara sivil diyebilir miyiz? STK mıydılar iktidarı devirmek ya da taleplerini zorla kabul ettirmek isteyen örgütler mi?

STK'ların sivil olarak kalması,  hakaret içermeyen eleştiri düzeyinde görüş beyan etmekle, iktidara bir mesele üzerine alternatif yollar önermesiyle mümkündür. İktidarı yargılamaya kalkan ya da politik bir hareket oluşturarak onu yıkmaya yönelen her STK iktidara talip olmuş demektir ve bu da onun sivil değil, tamamen politik bir örgütlenme ve tek amacının iktidarı ele geçirmek olduğunu gösterir. Böyle bir STK iktidar olduğunda, gelecekte kendisi de muarızının akibetine muhakkak uğrayacaktır. Çünkü onun iktidarından memnun olmayanlar da mutlaka çıkacaktır. Oyunun kuralını bozanlar sonuçlarına da katlanırlar.