01 Ağustos 2018

Gözlerdeki hikâyemiz

Son günlerde münferit gibi görünen bazı haberler, bizim modern zamanlardaki hikâyemizin birer yansıması olarak gözlerimizin önünden geçip gidiyor. Birbirinden farklı ve siyasi görünen bu manzaralar aslında derununda medeniyetimize ve dair yitik bir sesi ve gözlerimizdeki mazlumiyeti taşıyorlar.

İlk olarak Mesut Özil olayı. Alman Milli Takımını bırakırken sarf ettiği sözler aslında Türkofobya meselesinin aktüel bir zuhuru oldu. “Irkçılık ve saygısızlığa maruz kalmış hissederken, artık Almanya'yı uluslararası düzeyde temsil edemem. Almanya formasını gurur ve heyecanla giyerdim ama artık aynı şeyleri hissetmiyorum. Bu kararı vermek çok zordu çünkü her zaman takım arkadaşlarım, antrenörlerim ve Alman halkı için her şeyimi verdim. Fakat Almanya Futbol Federasyonunun üst düzey yöneticilerinin Türk kökenime saygı göstermemeleri ve beni bir siyasi propaganda aracına dönüştürmeleri, işleri dayanılmaz noktaya getirdi. Bunun için futbol oynamıyorum. Arkama yaslanıp öylece duracak değilim. Ayrımcılık asla kabul edilemez." sözleri modern dünyanın yüzüne vurulan bir şaplak oldu. Bu bizim hikâyemiz aslında, Türk olmanın dayanılmaz hikâyesinin son tezahürlerinden biri.

Olay münferit olsa da meselenin özü çok derin ve tanıdık. Yitirdiğimiz saygınlığımıza karşı bir şahsiyet kaidesiyle duran bu genç adam Türkün yaralı bilincine ayrımcılık, ırkçılık üzerinden yapılan baskıya direnip, paramı alır keyfime bakarım demek yerine Türk kimliğine sahip çıkan bir duruşla içimizdeki sesin ifadesi oldu. Gözlerine bakmak yeterliydi Mesut'un her şey orada konuşuyordu aslında.  

İkinci olarak Hatice Mehmedoviç'in vefat haberi ruhlarımıza dokundu. Srebrenitsa annesiydi Hatice annemiz. Kayıplarını arıyordu. Tuzla'da şehit edilen eşi Abdullah ve oğullar Azmir ve Almir'de yıllar sonra bir mezar olarak kavuşabilen bu annemizin hikâyesi Bosna'da Türk denilerek soykırıma uğrayan Boşnakların hayatı üzerinden Özil de olduğu gibi Türkün hikâyesinin İslam İslam'ın hayatının Türk ile birleşmesiydi. Hatice Mehmedoviç'in gözlerini bir belgeselde ilk gördüğümde mazlumiyetin bütün yangınları ile kül olmuş ama inancın sadeliği ile bezeli tanıdık bir acıyı sezmiştim. Hayatında katliamın pek çok suçlusunun yakalanmış hatta ölmüş olduğuna şahit olan Hatice annemin sözlerinde her şeye rağmen Aliya'nın istediği gibi kin ve öfke yoktu, sadece adaleti ve Bosnası vardı. Bosna'da doktora yapmış bir kardeşime durumu yazdığımda “İçimden ne mutlu ona demek geçti. Ne büyük bir sınavla sınandı” cevabını aldığımda Türkün modern zamanlardaki imtihanlarını düşündüm. Acı gevezeliğe gelmez, mazlumiyetin taziyesi hiç olmaz. Bu büyük kadını rahmetle anarken modern zamanlardaki cinnetlerimizi düşünüyorum. Bosna'nın sessiz, Bosnalıların konuşmadıkları öyküleri gözlerinde ayan beyan görmeyi bilene çok şey söylüyor.

Nihayet Ahad et-Temimi adında bir kız çocuğu. Direnen bir çocuk. Osmanlı sonrası dönemde İsrail zulmü ile mazlumiyet gözlerinde acıyan bir çocuk. Ölüm ve acı ninnileri ile büyütülmüş bir bebek, işgal baskısıyla yetişen bir çocuk ve direnen bir genç kız. Küçük bir çocukken de şimdi de o kızın gözlerine bakın, oradaki mazlumiyeti, yalnızlığı, kırıklığı ama inanç ile dimdik direnmenin azmini göreceksiniz. Filistin'in gözleri Ahad, Ahad'ın gözleri Filistin. Küçük yaşta zindanlarla tanışan bu kız çocuğu Yahudi ulus devlet yasasının kabul edildiği günlerde yeniden ailesine kavuşsa da aradığı ve ayrı kaldığı onca şeyin arasında şükür vesilesi olan bu buluşmalar gözlerindeki derin hüznün yanında birer küçük vesile oluyor.

Gözlerde saklı tarih, yüreklerdeki gerçeklerin aynasıdır. Gözlerdeki tarihi yangınları, aktüel acıları göremeden sözlerde öze dair konuşmak gerçeğe saygısızlık olacaktır. Akıllarımızdan birer haber olarak geçen bu münferit olaylara bir de buradan bakmak istedik. Bu hikâye hepimizin bir tarafından parçası olduğumuz büyük resimdeki acının öyküsüdür. Bu üç hayat birer haber olmak ötesinde bize dair birer haberci gibi idrakimize konuşuyor, gözlerimize yansıyor. Aynı gözlerle bakmayı öğrendiğimizde acıları da anlamaya başlıyoruz demektir.

Vesselam…