17 May 2023

Güncelden geçmişe Mısır Türkiye Devleti yahut Memlûkler üzerine düşünceler

Mavi Gök Yağız Yer…

Mısır Türkiye Devleti yahut Memlûkler Devleti, Türk tarihinin tarihimizin en canlı, ciddi değişim ve gelişmelerinin yaşandığı lakin bir o kadar da Türkiye’de henüz yeterince millî tarih bilincimizde yerini bulaşamamış bir dönemidir. 1250-1517 seneleri arasında Mısır-Suriye-Anadolu-Hicaz gibi coğrafyalarda hüküm süren bu devlete dair belki de az olmakla birlikte en bilinen şey Mısır’ın Memlûklerin elinden Osmanlılara geçtiği bilgisidir. Lakin bu devletin tarihinin güncel bir takım meselelerimize dair malumat taşıdığı ve günümüzde hala siyasi ve sosyal hayatımızı meşgul eden bazı konuların bu devirde kendisini göstermiş olduğu ve daha önemlisi bu devletin tarihinin bugün Anadolu/Türkiye tarihimizin de bir parçası olduğuna dair bilginin nerdeyse efkâr-ı umumiyede hiç bulunmamaktadır. Bir devre, olaya dair bütünlüklü bir kavrayış doğru bilincin oluşması bakımından önemlidir. Gerek Türk Tarihinin bütüncül görüntüsü gerekse Doğu Akdeniz’deki Türk Tarihi gerekse de Türkiye tarihi açısından Mısır Türkiye Devleti’nin taşıdığı manaya dair birkaç tespit ile söylediklerimizi somutlaştırmak istiyoruz.

Türk kavramı tarihte dünden yarına var olan milli adımızdır. İşte güncel olarak hala kimlik ve şahsiyetimizin bu mihver kavramının tarihe yansıdığı çok önemli bir dönem Mısır Türkiye Devleti devridir. Mısır tarihte birkaç coğrafya ile birlikte Türkiye adını Memlûkler vesilesi ile almıştır. Türk kavramı süreçte Haçlılar ve Moğollar gibi dış saldırılara karşı Türk-İslam dünyasının korunmasında Memlûklerin faaliyetleri ile Latince, Arapça pek çok dilde yazılmış kaynaklarda yer almıştır. Bu bakımdan Memlûkler güncel olan ismimizin tarihteki temsilcisi ve taşıyıcılarından biri olarak ve devletlerine ed-Devle et-Türkiyye/Türk Devleti adını veren bir devlet olarak tarihte yerini almıştır.  

Türk kavram çatısından Memlûklere baktıktan sonra Memlûklerin güncel hayatımıza tarihleriyle söyleyecekleri diğer bir önemli mesele Türk tarihindeki bütünlük ve süreklilik konusudur. Memlûkler, Türkistan’da başlayan ve gelişen siyasi ve sosyal tarihimizin Selçuklu Tarihi ile doğrudan bağlantılı bir parçasıdır. Teşkilat tarihleri okunduğunda Memlûklerin doğrudan Türkistan menşeli bir alt yapının Doğu Akdeniz’deki tezahürü olduğunu söylemek gerçekçi bir tutumdur. Zengîler ve Eyyûbîler üzerinden gerçekleşen bu etkileşim Türklerin tarihinin nasıl bir bütün olduğunu görmek bakımdan önemlidir. Örneğin Selçuklular’ın tarihlerini anlatan kaynakların dili olan Farsça vesilesi ile ıktaya nan(ekmek) dedikleri kayıt edilirken Memlûklerin de kendi kaynak dilleri olan Arapça kayıtlar da ıktaya hubz(ekmek)  dediklerini görmemiz bile Selçuklu-Memlûk sürekliliğini görmek bakımından yeterlidir. Memlûklerin yemek kültürleri de bu bakımdan sürekliliği tespit bakımından önemlidir. Mısır’da kımız içip at eti yiyen bu devletin idarecilerinin kültürel bağlarını bunlar üzerinden okumak zor olmasa gereklidir. Hülasa Memlûkler bizi hem Türkistan’a, hem Türkiye’ye bağlayan çok derinlikli bir tarihi temsil etmektedirler.  

Türkiye’deki tarihimiz Türkistanlıların büyük tarihi içerisinde özellikle Oğuzların oluşturduğu bir büyük süreçtir. İşte az bilinenlerden olarak Memlûkler hâkimiyet sahaları içerisinde yer alan Tarsus, Malatya ve Gaziantep gibi şehirler ve bugün hala Türkiye’de varlıklarını sürdüren eserler ile bugün güncel vatanımız ve coğrafyamızın tarihi ile bağlantılıdırlar. Örneğin Urfa Birecik’te yer alan Kale duvarı kalıntısında daire şeklindeki bir mühür üzerinde taşa oyulu olarak Sultan Kayıtbay’ın adını okumak bu neviden örneklerden birisi olarak kayıt edilebilir. Hülasa Türk tarihinin bütünü ve Anadolu’daki Türkiye tarihinin bir parçası olarak Memlûkler güncel hayatımız açısında hala izleri süren bir devri temsil etmektedirler.

Kıbrıs ve Doğu Akdeniz’e dair gelişmeler Mavi Vatan gibi kavramlaştırmalar üzerinden güncel hayatımızda devam etmektedir. Bölgedeki büyük rekabet ve güç yarışı içinde Türkler Osmanlı devri öncesinde de buralarda etkili ve hâkim idiler. Kıbrıs’ın ilk fethi olarak mesele akla hemen Osmanlılar gelse de burada Türk hâkimiyetinin ilk tesisi Memlûk fethi ile gerçekleşecektir. Doğu Akdeniz’de 14. Asırda Anadolu, Suriye ve Mısır’a vaki Haçlı saldırılarının muhataplarından biri de Memlûkler idi. Bu saldırıların savuşturulması ve Doğu Akdeniz’in bir Türk gölü olmasında Memlûklerin yaptıkları ve tarihleri artık milli bilincimizde yer almalıdır. Hülasa Kıbrıs meselesine dair güncel konulara bakıldığında tarihi süreçte Memlûklerin bu konun muhataplarından birisi olduğu ve milli çıkarlarımız doğrultusunda gelişmelerde önem rol oynadığına dikkat edilmelidir.

Doğu Akdeniz ve Türkiye tarihindeki hala süren milli meselelerden birisi de Ermeni tehciri ve haksız iddialarıdır. Bu konuya dair de Memlûklerin bölgede kurulan Ermeni yapılanmasının karşısındaki faaliyetleri henüz bilinmemektedir. Burada kurulan baronluğun 1375’te Memlûkler tarafından yıkıldığı ve orada Ramazanoğulları beyliğinin kurulması ile Türkleşme ve İslamlaşmanın nasıl bir süreçte olduğu konusu da henüz milli hafızamıda yer almamaktadır. Hülasa Ermeni tehciri münasebetiyle ortaya atılan haksız iddialar ve bugün devam eden tartışmalar noktasında Haçlıların bir ileri karakolu gibi devam eden ve sonradan geldikleri Çukurova bölgesinde Türk tarihinin aleyhine faaliyet yürüten bu baronluğun Memlûkler tarafından ber taraf edildiği hususu da milli hafızamızda yer alması gereken bir meseledir diye düşünüyoruz.

Haçlılar ile mücadele konusundan Memlûkler bu cümleden bugün Mısır, Suriye ve bölgemizde yer alan tüm işgal, sömürü ve vesayet çabalarına karşı koyuşun, birlik içinde mücadele edişin sembol devirlerinden biri olarak güncel hayatımıza konuşmaktadır. Haçlılar karşısında Türk adlandırması ile devir kaynaklarına –Haçlı ya da Arap- yansıyan doğudaki ana gövde Memlûklerin son taarruzu ile Haçlıları bölgeden Türkiye’de milli mücadelede görüleceği üzere Akdeniz’e dökmüşlerdir.   

Türkistanlılar bütüncül bir tarih şuuru kazandıklarında medeniyetçi milliyetçilik hamlesi muhtaç olduğu tüm kaynaklardan beslenme şansını bulacaktır. Mısır Türkiye Devleti yahut Memlûkler Tarihi bu bakımdan çok önemli günce atıflar noktasında geçmişle gelecek arasında bağ kurmamızı, güncel pek çok meselesinin mazideki uzantılarına dokunmamızı ve gelecek adına bunlar üzerinden düşünüp değerlendirmeler yapmamızı sağlayan bir içeriği bizlere sağlamaktadır. Bu bakımdan Mısır Türkiye Devleti tarihi daha çok çalışılıp üzerinde daha çok düşünülüp değerlendirilmesi gereken bir dönem olarak milli hafızamızda hatırlanmayı bekler durumdadır.

 

Vesselam