Güncelden geçmişe Mısır Türkiye Devleti yahut Memlûkler üzerine düşünceler
Mavi Gök Yağız Yer…
Mısır Türkiye Devleti
yahut Memlûkler Devleti, Türk tarihinin tarihimizin en canlı, ciddi değişim ve
gelişmelerinin yaşandığı lakin bir o kadar da Türkiye’de henüz yeterince millî
tarih bilincimizde yerini bulaşamamış bir dönemidir. 1250-1517 seneleri
arasında Mısır-Suriye-Anadolu-Hicaz gibi coğrafyalarda hüküm süren bu devlete
dair belki de az olmakla birlikte en bilinen şey Mısır’ın Memlûklerin elinden
Osmanlılara geçtiği bilgisidir. Lakin bu devletin tarihinin güncel bir takım
meselelerimize dair malumat taşıdığı ve günümüzde hala siyasi ve sosyal
hayatımızı meşgul eden bazı konuların bu devirde kendisini göstermiş olduğu ve
daha önemlisi bu devletin tarihinin bugün Anadolu/Türkiye tarihimizin de bir
parçası olduğuna dair bilginin nerdeyse efkâr-ı umumiyede hiç bulunmamaktadır.
Bir devre, olaya dair bütünlüklü bir kavrayış doğru bilincin oluşması
bakımından önemlidir. Gerek Türk Tarihinin bütüncül görüntüsü gerekse Doğu
Akdeniz’deki Türk Tarihi gerekse de Türkiye tarihi açısından Mısır Türkiye
Devleti’nin taşıdığı manaya dair birkaç tespit ile söylediklerimizi somutlaştırmak
istiyoruz.
Türk kavramı tarihte
dünden yarına var olan milli adımızdır. İşte güncel olarak hala kimlik ve
şahsiyetimizin bu mihver kavramının tarihe yansıdığı çok önemli bir dönem Mısır
Türkiye Devleti devridir. Mısır tarihte birkaç coğrafya ile birlikte Türkiye
adını Memlûkler vesilesi ile almıştır. Türk kavramı süreçte Haçlılar ve
Moğollar gibi dış saldırılara karşı Türk-İslam dünyasının korunmasında
Memlûklerin faaliyetleri ile Latince, Arapça pek çok dilde yazılmış kaynaklarda
yer almıştır. Bu bakımdan Memlûkler güncel olan ismimizin tarihteki temsilcisi
ve taşıyıcılarından biri olarak ve devletlerine ed-Devle et-Türkiyye/Türk
Devleti adını veren bir devlet olarak tarihte yerini almıştır.
Türk kavram çatısından
Memlûklere baktıktan sonra Memlûklerin güncel hayatımıza tarihleriyle
söyleyecekleri diğer bir önemli mesele Türk tarihindeki bütünlük ve süreklilik
konusudur. Memlûkler, Türkistan’da başlayan ve gelişen siyasi ve sosyal
tarihimizin Selçuklu Tarihi ile doğrudan bağlantılı bir parçasıdır. Teşkilat
tarihleri okunduğunda Memlûklerin doğrudan Türkistan menşeli bir alt yapının
Doğu Akdeniz’deki tezahürü olduğunu söylemek gerçekçi bir tutumdur. Zengîler ve
Eyyûbîler üzerinden gerçekleşen bu etkileşim Türklerin tarihinin nasıl bir
bütün olduğunu görmek bakımdan önemlidir. Örneğin Selçuklular’ın tarihlerini
anlatan kaynakların dili olan Farsça vesilesi ile ıktaya nan(ekmek) dedikleri
kayıt edilirken Memlûklerin de kendi kaynak dilleri olan Arapça kayıtlar da
ıktaya hubz(ekmek) dediklerini görmemiz
bile Selçuklu-Memlûk sürekliliğini görmek bakımından yeterlidir. Memlûklerin
yemek kültürleri de bu bakımdan sürekliliği tespit bakımından önemlidir.
Mısır’da kımız içip at eti yiyen bu devletin idarecilerinin kültürel bağlarını
bunlar üzerinden okumak zor olmasa gereklidir. Hülasa Memlûkler bizi hem
Türkistan’a, hem Türkiye’ye bağlayan çok derinlikli bir tarihi temsil
etmektedirler.
Türkiye’deki tarihimiz
Türkistanlıların büyük tarihi içerisinde özellikle Oğuzların oluşturduğu bir
büyük süreçtir. İşte az bilinenlerden olarak Memlûkler hâkimiyet sahaları
içerisinde yer alan Tarsus, Malatya ve Gaziantep gibi şehirler ve bugün hala
Türkiye’de varlıklarını sürdüren eserler ile bugün güncel vatanımız ve
coğrafyamızın tarihi ile bağlantılıdırlar. Örneğin Urfa Birecik’te yer alan
Kale duvarı kalıntısında daire şeklindeki bir mühür üzerinde taşa oyulu olarak
Sultan Kayıtbay’ın adını okumak bu neviden örneklerden birisi olarak kayıt
edilebilir. Hülasa Türk tarihinin bütünü ve Anadolu’daki Türkiye tarihinin bir
parçası olarak Memlûkler güncel hayatımız açısında hala izleri süren bir devri
temsil etmektedirler.
Kıbrıs ve Doğu Akdeniz’e
dair gelişmeler Mavi Vatan gibi kavramlaştırmalar üzerinden güncel hayatımızda
devam etmektedir. Bölgedeki büyük rekabet ve güç yarışı içinde Türkler Osmanlı
devri öncesinde de buralarda etkili ve hâkim idiler. Kıbrıs’ın ilk fethi olarak
mesele akla hemen Osmanlılar gelse de burada Türk hâkimiyetinin ilk tesisi Memlûk
fethi ile gerçekleşecektir. Doğu Akdeniz’de 14. Asırda Anadolu, Suriye ve
Mısır’a vaki Haçlı saldırılarının muhataplarından biri de Memlûkler idi. Bu
saldırıların savuşturulması ve Doğu Akdeniz’in bir Türk gölü olmasında
Memlûklerin yaptıkları ve tarihleri artık milli bilincimizde yer almalıdır.
Hülasa Kıbrıs meselesine dair güncel konulara bakıldığında tarihi süreçte
Memlûklerin bu konun muhataplarından birisi olduğu ve milli çıkarlarımız
doğrultusunda gelişmelerde önem rol oynadığına dikkat edilmelidir.
Doğu Akdeniz ve Türkiye
tarihindeki hala süren milli meselelerden birisi de Ermeni tehciri ve haksız
iddialarıdır. Bu konuya dair de Memlûklerin bölgede kurulan Ermeni
yapılanmasının karşısındaki faaliyetleri henüz bilinmemektedir. Burada kurulan
baronluğun 1375’te Memlûkler tarafından yıkıldığı ve orada Ramazanoğulları
beyliğinin kurulması ile Türkleşme ve İslamlaşmanın nasıl bir süreçte olduğu
konusu da henüz milli hafızamıda yer almamaktadır. Hülasa Ermeni tehciri
münasebetiyle ortaya atılan haksız iddialar ve bugün devam eden tartışmalar
noktasında Haçlıların bir ileri karakolu gibi devam eden ve sonradan geldikleri
Çukurova bölgesinde Türk tarihinin aleyhine faaliyet yürüten bu baronluğun
Memlûkler tarafından ber taraf edildiği hususu da milli hafızamızda yer alması
gereken bir meseledir diye düşünüyoruz.
Haçlılar ile mücadele
konusundan Memlûkler bu cümleden bugün Mısır, Suriye ve bölgemizde yer alan tüm
işgal, sömürü ve vesayet çabalarına karşı koyuşun, birlik içinde mücadele
edişin sembol devirlerinden biri olarak güncel hayatımıza konuşmaktadır. Haçlılar
karşısında Türk adlandırması ile devir kaynaklarına –Haçlı ya da Arap- yansıyan
doğudaki ana gövde Memlûklerin son taarruzu ile Haçlıları bölgeden Türkiye’de
milli mücadelede görüleceği üzere Akdeniz’e dökmüşlerdir.
Türkistanlılar bütüncül
bir tarih şuuru kazandıklarında medeniyetçi milliyetçilik hamlesi muhtaç olduğu
tüm kaynaklardan beslenme şansını bulacaktır. Mısır Türkiye Devleti yahut
Memlûkler Tarihi bu bakımdan çok önemli günce atıflar noktasında geçmişle
gelecek arasında bağ kurmamızı, güncel pek çok meselesinin mazideki
uzantılarına dokunmamızı ve gelecek adına bunlar üzerinden düşünüp
değerlendirmeler yapmamızı sağlayan bir içeriği bizlere sağlamaktadır. Bu
bakımdan Mısır Türkiye Devleti tarihi daha çok çalışılıp üzerinde daha çok
düşünülüp değerlendirilmesi gereken bir dönem olarak milli hafızamızda
hatırlanmayı bekler durumdadır.
Vesselam