04 Şubat 2024

Günün birinde bir yazıya konu olacağından habersiz olmak

“Hayat çok boş abi.”

‘Doğrudur. Niye?’

“Babam öldü.”

‘Baban hayat mıydı?’

“Evet. O benim hayatımdı, hayat da onun her şeyiydi. Daha ödenmemiş borçları, evlenmemiş çocukları, yapılmamış yatırımları, gezilmemiş yerleri, yaşanmamış mutlulukları vardı. Hepsi bitti. Hayat çok boş abi.”

Şemsipaşa Camii’nde namaz sonrası yanıma gelip yekten konuya girerek, “Hayat çok boş abi.” diyen vatandaşın, günün birinde bir yazıya konu olacağından haberi yoktu. (Milletin acılarını pazara çıkarıyorsunuz demeyecekseniz bir şey anlatacağım.  ) 

Öyledir. İnsan neyi, nerede, ne için yaşadığını bilemeyebilir. Yıllar sonra bir gün bir yerde karşılaşıverir ve arada geçen zaman dilimine rağmen tüm parçalar birleşiverir. Hayatın güzelliklerinden biri de bunun böyle olmasıdır kanaatimce. Yani geleceği, gaybı bilmiyor oluşumuz bir lütuf olsa gerek. Aksi halde ne ümidimiz kalırdı ne korkumuz.

“Hayat çok boş abi.” diyen vatandaşımızın Baba Âdem’den bugüne tüm insanlığın kesin olarak bildiği tek gerçekle, yani ‘ölüm’le bu kadar yakından karşılaşması ilk kez olmuş olacak ki, bütün hayatı sorgulamaya başlamış. Fakat vardığı sonuca bakılırsa netice pek de parlak değil. Çünkü hayat, hayatın içindekilere bel bağlamadığınız zaman anlam kazanır. Hayat, el- Hayy (c.c) olanla nispetiniz ölçüsünde değerlenir. Aksi halde değil babanız, en ufak bir kaybınız bile karanlıklar içerisinde yolunuzu kaybetmenize sebep olabilir.

Dünyadaki her şey, dünyadakileri Yaradan’ın (c.c) tecellisini görmek içindir. Ölüm de buna dâhil. Düşünsenize dünyadaki her şeyi yaratan Allah, -hâşâ- boş bir iş yapar mı? Evet, dünya O’nun (c.c.) indinde değersizdir, eyvallah, ama boş değildir. Kullarına Kendi’ni tanıtmak için bir vesiledir. Kime ‘Habibim’ dediğini, tüm mahlûkata göstermek ve bildirmek içindir. Bu dünyada O’nu (c.c.) tanır ve Habib’ini (s.a.v) bilirsek, hiçbir şey boşa yaşanmış olmaz.

Sohbetçi abi moduna daha fazla bağlamadan, gelelim gaybı bilmeyişin lütuf oluşuna. Misal ben, yazı yazarken bir sonraki cümlenin ne olacağını bilmeden yazıyorum genelde. Bu durum şevkimi artırıyor, heyecanımı tetikliyor. Veya bir futbolcu düşünelim. Maçın sonunda mağlup olacağını bilse koşar mı hiç? Ya da hayırsever birini düşünün. Bir bağış yaptıktan sonra Allah’ın kendisinden razı olduğunu bilse, bir sonraki bağışı yapar mı? (Eğer evliya ise yapar.) Bu bilmeyiş, onu bir sonraki bağış için gayretkeş yapar. Belki bu defa Allah bizden razı olur, diye düşünür. Bunu hayatın tamamına teşmil ettiğinizi varsayın, her nefes yeni bir heyecan ve şevk demek olmaz mı? Olur elbette. Ve şu da olur; insan hangi nefesi nerede, ne zaman ve ne için aldığını veya alacağını bilmez ancak o büyük günde kendisine verilen defterin konusu bu olur.

Allah herkese hayırlı bir son nasip etsin. Kimseyi susuz bırakmasın.

“Umduğum oldur ki rûz-ı haşr mahrûm olmayam

Çeşm-i vaslın vere men teşne-i dîdâre su”