08 May 2017

Hadis inkârcılarının çelişkileri

Önceki yazımızda Brüksel “Müslümanlarının” Kuran'ın hükümlerinin yaşanmaması için, ayetlerin manasını çarpıtmak ve böylece Müslümanları, Avrupa yaşam tarzına entegre edebilmek adına nasıl saçmaladıklarından bahsetmiştik. Bu saçmalıklardan birside hadis-i şerifleri kabul etmeyerek, Peygamber Efendimiz'in (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) aslında kendi sözlerinin yazılmasını tümden yasakladığı iddiası idi.

Gerçekten Peygamber Efendimiz kendine ait sözlerin yazılmasını yasaklamış mıydı?

Cevabı evet, vahyin ilk yıllarında Müslümanların sayısının ve yazma işine ehil kişinin azlığından dolayı bu yasağı getirmişti. Çünkü gelen ayetlerle, kendi şerefli sözlerinin aynı levhalara yazılmasıyla, ayetle hadisi şerifleri karıştırabilenlerin olabileceği endişesi oluşmuştu. Zamanla bu tehlike ortadan kalkınca bu yasakta kaldırılmıştır. (İbn Kesîr, İhtisâru Ulûmi'l-hadîs, sf.132)  Hatta daha sonraları hadisi şeriflerin yazılması ve yayılması için Müslümanlar teşvik edilmiştir.

Hadis-i şerifleri inkâr etmek, Peygamber Efendimizi (S.A.V.) birer postacı gibi, ayetleri tebliğ etmekten başka bir görevi olmayan bir konuma indirgemektir.  Öyle olsaydı Kuran ayetlerinin 23 senede değil, tek bir seferde indirilmesi yeterliydi. İnsanlara da hazır bir kitap olarak veya seminervari bir organizasyonla 3-5 günde aktarılıverilirdi.

Hâlbuki Kuran tam 23 senede, bizzat mücadelelerle dolu zorlu ve örnek bir hayatla Müslümanlara öğretilmiştir. Efendimizin (S.A.V.) şerefli sözleri ve hayatı anlaşılmadan Kuran ayetlerini tam ve hatasız olarak anlamak mümkün değildir.

Yine hadisi şerifleri inkâr etmek, insanların ve toplumların genlerinde olan tarih ilmiyle tezat oluşturur. Zira günümüze ulaşan sadece Peygamber Efendimizin (S.A.V.) sözleri değildir. Kendisinden yıllarca önce yaşamış birçok lider ve tarihi karakterlerin bile sözleri bugünlere güvenilir usullerle aktarılmıştır. Bütün bunlardan hiçbir şüphe duymayanların, tarih belgeciliğinden de hassas bir gayret ve itina ile arşivlenmiş hadis kaynaklarına iftira atmaları, kasıttan başka bir sebeple izah edilemez.

Sadece Kuran diyenler, Kuran'ın bütünüyle fazla ilgilenmeden sadece Müslümanları eleştirmek ve manası çarpıtılarak kendilerine öğretilmiş 20-30 ayet ile ilgileniyorlar. Bu ayetleri de Kuran-ı Kerim'i açıp okuyarak, bireysel anlayışlarıyla da yorumluyor değiller. Yine birilerinin video ve makaleleri aracılığı ile onları rehber edinip çarpıtılmış tefsirlerini kabul ediyorlar. Hz. Peygamber'in (S.A.V.)  rehberliğini reddederken, fesatçıların rehberliğini baş tacı etmekle içine düştükleri büyük çelişkinin ise farkında bile değiller

Tanıyamadıkları öyle bir Peygamber ki, Allah bize Kuran'ı Kerim'de tanıtıyor.

O bir öğretmen, “Andolsun, Allah, müminlere kendi içlerinden; onlara ayetlerini okuyan, onları arıtıp tertemiz yapan, onlara kitap ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle büyük bir lütufta bulunmuştur.” (Ali İmran 164)

Soruyorum hangi öğretmen ders kitabını sadece okumakla, hiçbir açıklama, örnekleme yapmadan, özel diyaloglar kurmadan, bizzat uygulamalarda bulunmadan öğretebilir? Açıkça anlaşılacağı üzere ayette, Hz. Peygamberin (S.A.V.) sadece okumasından değil, Müslümanları önceki inanış ve batıl yaşam biçimlerinden arındırılarak tertemiz yapmasından, kitabı okumakla birlikte hikmetini de öğretmesinden bahsediliyor.

Ve yüce Allah Hz. Peygamberine hüküm verme yetkisini tabiri caizse resmen ayetle vermiştir.

“Allah ve Resulü bir iş hakkında hüküm verdikleri zaman, hiçbir mümin erkek ve hiçbir mümin kadın için kendi işleri konusunda tercih kullanma hakları yoktur. Kim Allah'a ve Resulüne karşı gelirse, şüphesiz ki o apaçık bir şekilde sapmıştır.” (Ahzap 36)

Hz. Peygamberde bu yetkisini yeri geldiğinde kullanmıştır, mesela:

Hz. Ali'nin rivayetine göre, bir defasında Peygamberimiz (S.A.V.) ipekten bir kumaşı sol eline, bir parça altını da sağ eline aldı. Sonra ellerini yukarı kaldırdı ve şöyle buyurdu: “Şu iki şey ümmetimin erkeklerine haram, kadınlarına helâldir.” (İbni Mâce, Libas: 19)

Daha pek çok ayette Yüce Allah, kendisine itaat etme emrinin hemen yanına Hz. Muhammed'e (S.A.V.)  itaat etmeyi koymuştur. -“...kim Allah'a ve Rasulüne itaat ederse büyük bir kurtuluşa ermiş olur.” (Ahzab  71) Başkaca, Nisa 69, Enfal 20, Nur 51, ve daha yazamadıklarımız.

Hz. Muhammed'in (S.A.V.) hayatı ve şerefli sözleri bizler için Kuran'ı anlamak, Allah'ı tanımak ve hayatımızı yine Kuran ahlakı (Onun ahlakı Kuran ahlakıdır-Müslim 1/514-) ile yaşama yönünde bir rehber iken,

“…Allah ile peygamberlerini birbirinden ayırmak isteyip «Bir kısmına iman ederiz ama bir kısmına inanmayız» diyenler ve bunlar (iman ile küfür) arasında bir yol tutmak isteyenler yok mu; İşte onlar, gerçek kâfirlerdir, Biz de kâfirler için alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır.”  (Nisa 150-151)

Ayetindeki tehdide muhatap olmaktan Mevla'm hepimizi korusun.

“Kim Allah'a ve Peygambere itaat ederse, işte onlar, Allah'ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, sıddîklarla, şehitlerle ve iyi kimselerle birliktedirler. Bunlar ne güzel arkadaştır.” (Nisa 69) ayetinde ki müjdelere mazhar olabilmeyi nasip etsin. Amin.