Hakikat değişmez

 

"Sözün bittiği yer..." diye bir söz var; ama söz bitmez.

Sözün ve ifanın kıyamete kadar devam edeceğine ve Allah’ın nurunu tamamlayacağına iman etmişseniz sözünüz bitemez.

Söz/kelam, sesli ve sessiz kelimelerimizdir. İster sese bürünsün ister bürünmesin, insan kelimesiz var olamaz.

Dimağından akanları ister yakalasın ister yakalamasın akışı durduramaz.

Yani söz hiç bitmez; kesintiye uğramaz.

İnsan bir an donup kaldığında bile zihninden geçen bir an durup kalmışlığıdır.

Nefesi kesilse, gözleri kararsa, kulakları işitmese bile söz içinden bir şekilde yükselir. Tanımlar, yorumlar, anlatır, anlamlandırır, hitap eder.

İçimiz hiç susmaz. Uyusak bile rüyalarımız konuşur.

Son günlerde İsrail’in uyguladığı soykırımla dünyanın vicdanını titreten Filistin halkı karşısında nutku tutulanlar var ya…

Hakikat söz konusu olduğunda onların dimağına da kelamına da kıran gelmiştir. Yani orada başka bir şey var.

Ayet-i kerimelerde;

"Şüphesiz ki sen ölülere söz duyuramazsın. Hakikate arkalarını dönmüş kaçarlarken sağırlara da dâvetini işittiremezsin." (Neml: 80) diyor ya…

"Direk olmuş keresteler!" (Münâfikûn: 4) diyor ya…

Öyleyse işitmezler, görmezler, hissetmezler…

Öyleyse dilleri lâl olmuştur konuşamazlar.

Öyleyse hakikate yüz çeviren, “kereste” misali insaniyetten de yoksundur.

Ama öyleleri var ki bu kadarla da yetinmez.

İnsafa, merhamete, masumiyete bigânedir. Zalimi değil, mazlumu suçlamayı yeğler.

Zira akledemez.

Akledemedikçe bünyesi yozlaşır, içindeki insani hakikatler kurur, küf tutar, çürür. Duyguları kaldırım taşına döner.

O zaman kelamına kıran gelir, donar, taşlaşır. Dimağı ve kalbi gibi…

Kelam olmadan insan olunmaz; kelimeleri donanlar, kelime akakları kuruyanlar, çürüyenler insan olamaz.

Hâlbuki o kadar kolay olmuyor. Kelamı dondurup sözü tüketmek için büyük büyük gayretler, devasa inkârlar gerekiyor.

Devamlı galip geldiğine bakmayın, kötülük de o kadar kolay yerleşmiyor bünyeye.

Hakikati çiğneyip geçen sadr katılaştıkça satır da katılaşıyor.

Kesiyor, biçiyor, kırıyor, parçalıyor.

Yetinmiyor; haksızlığın ve hukuksuzluğun normalliğini savunuyor; normalleşmesini istiyor.

Sonra bir bakıyorsunuz, celladın tam yanında duruyor, poz veriyor, bundan da utanmıyor.

Sızlayan ne bir vicdanı ne de kalbi bulunmadan…

Onda kelime akmıyor artık.

O şer âleminin, yalancıların muhafızı; bilmediği ne varsa “bildim” diye haykıran “direk olmuş kereste”.

Vicdan öldüğünde geriye kelimesi bile kalmıyor.

Yoksa “sözün bitti yer” denilen, vicdanın ölümünden sonrası mı?

Bu ayak oyunlarına, kaypaklığa ve kolaycılığa aldanmak ne berbat iş…

İnsan isek haksızlık içimizi titretir.

İnsan isek mazlumun sesine ses veririz.

İnsan isek Siyonist İsrail diyebiliriz.

İnsan isek mazlum Filistin halkı soykırıma uğruyor diyebiliriz.

İnsan isek ne olursa olsun, kıyamet kopana dek sözümüz bitmez.

Hangi kelimelerle anlatırsanız anlatın hakikat değişmez.

Hz. Allah (cc) haklının kelimelerine kuvvet versin. Amin.