27 Kasım 2018

Halk belediyelere sahip mi?

Türkiye yerel seçimlere yeni sistemde ilk kez gidiyor. Belediyelerin hizmet anlayışı bugün uygulamadan kalkmış eski siyasal sisteme göre devam etmektedir. Siyasal sistemdeki bu köklü değişimin belediyelerde de olması gerektiğini farklı platformlarda gündeme getirdik.

Bunun nasıl olması gerektiği ile ilgili önemli bir nokta bölgesel üstünlükler göz önüne alınarak değerlendirme yapılarak aşamalandırılabilir.

Alt yapılarını temel hizmetlerini tamamlamış belediyeler; milletten vergi toplama merkezleri olmaktan çıkartılmalıdır. Bu da ancak yeni bir kuramsal belediyecilik anlayışının gelişmesi ile olur.

Şu andaki belediye yönetimleri, muhalefet partilerinin de temsil edildiği belediye meclis üyeleri küçük yerel parlamento olarak; bölgesel kalkınmalarda aktif rol almaları için yeni bir belediyecilik mevzuatı geliştirmelidir.

Belediye başkanlarının vizyonunda ülke kalkınmasına da katkı sunacak üretime endeksli projeleri olmalı. İstihdamı belediyede kadro açmaktan ziyade, sürekli üretime yönelik çalışmalar şeklinde yapmalıdır. Belediyeler bu yeni vizyonun başını çekecek üretim endeksli planlamalarını yaparken, kaynaklarını kendi bölgesine öncelik vererek yapabilir.

Belediye, oluşturulacak yeni mevzuata uygun olarak, kendi sınırları içinde temel ekonomik göstergeleri oluşturan yapılarda çalışmalarını tabanda başlatabilir. Bu çalışmaların ortakları belediye sınırları içindeki halkın kendisi olabilir. Aksi halde KİT gibi rant haline getirilen kurumlar oluşur.

Belediye halka yakın büyük bir kamu kuruluşu olarak temel amacı vergi toplamak değil vergi üretecek katma değerler ortaya koymaktır. İşte bu bir değer değişim sürecidir.

Şimdi şu soru sorulabilir; belediyelerde yapılacak mevzuat düzenlemesi yapıldıktan sonra, söz konusu üretime endeksli yatırımların finansmanı nasıl olacak?

Bu sorunun cevaplanması son derece önemlidir. Biz hep bir şeyi bugüne kadar ifade ettik; siyasal değişimin ardınca ekonomik değişim gelmelidir dedik. Bu gelmediği taktirde halka siyasi değişimin olumlu yanları hiç bir şekilde yansımaz. Zaten bu siyasal dönüşümün temel amacı da halka her alanda refah düzeyini yansıtmak değil miydi?

O halde finansal yapıdaki değişim de şarttır. Sık sık duyduğumuz bir şey var; yapısal çözümler olmalı. Bu yapısal çözümler nedir diye sorduğumuzda, mevcut olumsuzlukların kaynağı olan düzenin renk değişikliğidir. Sistem aynıdır. Oysa yapısal değişim demek; sistemsel kurguyu değiştirmeyi gerektirir. Bu yapılmadan başarı gelmeyecektir.

Makroekonomik göstergeleri oluşturan ana konularda değişim yapamayan bir ekibin başarısızlığını; belediye başkanlarının, belediye meclislerinin halkla bütünleşerek yeni ekonomik yerel kalkınma modelleri (YEYKM) şeklinde önü açılarak, çok güzel çalışmalar ortaya konulabilir.

Halkı ile beraber hareket eden belediyenin finansman konusundaki kaynakları da zenginleşecektir. Ayrıca belediyelerde kurgulanacak yerel ekonomik modelin başarısı, genel ekonomik yapının değişimine iyi bir örneklik teşkil edebilir.

Eğer mevcut finansman sistemi sorunları çözmüyor, aksine sorun yumağı oluşturuyorsa yeni finans modelini kuracaksınız. Bu yeni modelin yeni tanımlamalar biçiminden ziyade, gelir getirici işlevselliği ile halka yönelik olarak tasarlanabilir. Bunun gerçekleşmesi için kanuni alt yapının hazırlanması yeterlidir.

Halk belediyelere, sadece vergi ödemeye gitmemeli. Belediyeler üretim fabrikalarına dönüştürülerek refah toplumunu oluşturmada öncü kamu kuruluşları olabilir.

Bu minvalde belediye başkan adaylarımızı takip ederek neler yapmak istediklerine bakacağız. Bütün belediye başkan adaylarımıza başarılar dilerken onlara tavsiyemiz; ya aynı şeyleri tekrar edip durmayın, belediyecilik anlayışındaki mevcut paradigmayı değiştirecek değiştirerek yeni şeyler söyleyin.

Selam ve dua ile...

Yunus EKŞİ