03 Kasım 2015

Halk sandığa hücum etti vatandaş iktidar göremiyor…

Önce bir hatırlama.

Bundan tam 13 yıl öncesi.  Yine bir Kasım günü.

Solcu zamanlarımda olsam da fikirlerimi ve eylemlerimi ideolojilerin kuru öğretilerinden kurtarıp, vicdan ve adalet duygusunun ışığında şekillendirdiğim zamanları yaşıyorum epeydir.   

3 Kasım günü yapılan seçimin ardından Avustralya'da yayınlanan Turkish Report Weekly gazetesindeki yazımı şöyle bitiriyorum (En keyif aldığım seçim, 11 Kasım 2002).

'… Epey keyif aldığım bir seçim oldu 3 Kasım seçimi.

İtiraf edeyim belki de yaşamımda ilk kez bir Anadolulu olmanın onurlu keyfini bu kadar çok yaşadım.

Üstat Çetin Altan'ın deyimiyle yine belki ilk kez gerçekten gelecek konusunda enseyi karartmanın âleminin olmadığına canı gönülden inandım.

Türkiye'nin kendini kanıtlamış bir halk(lar)ı var artık.

Bundan sonraki hedefi, gerçeklerden kopuk oluşlarına aldırış etmeden, halka tepeden bakmayı marifet bilen, hayata bihaber seçkincilerin egolarını kurutmak olmalıdır.'

Pazar günkü seçimde AK Parti'nin elde ettiği muhteşem sonuca şahit olduktan sonra 13 yıl önceden bu yana değişen ne var diye düşündüm.

Her fırsatta aşağılanan, küçümsenen, beğenilmeyen insanların bir kez daha yine hayatı çoklarından daha sağlıklı okuduklarını göstermeleri mi?

Ya da halkı beğenmeyen, üstenci akıl danelerinin zamanın ruhunu tırnak ucu kadar da olsa yakalayamadıklarını bir kez daha kanıtlamaları mı?

Vesselam 1 Kasım da epey keyif aldığım bir seçim oldu.


***

Sonra seçime dair ilk değerlendirmeler.

MHP'nin 7 Haziran seçimlerinde elde ettiği yüzde 3,4'lük artış Bahçeli ne kadar böbürlense de asla MHP'nin kendi başarısı değildi.

Bana göre artışının çok basit bir nedeni vardı. AK Parti içindeki MHP kökenliler kendilerince ‘Çözüm Süreci'ne tepki göstermişlerdi. Klasik bakışlarına yenilmiş, AK Parti'nin PKK ile masaya oturduğu üzerine yapılan yalan yanlış haberlere kolayca kanmışlardı.

7 Haziran sonrası yaşananlardan sonra gördüler ki beğenmedikleri ‘Çözüm Süreci' geriye dönen şehit cenazelerinden ve terör belasından kat be kat daha hayırlıydı. Hatalarını tez anlayıp, gerisin geriye AK Parti'ye döndüler neyse ki.

Kendi adıma HDP'nin 7 Haziran'da oyunu artırmasını asla ‘Türkiyelileşme'  projesinin başarısı olarak okumadım. Aksine HDP'nin barajı geçip yüzde 13,1 oy almasını da AK Parti'nin doğru politikalarının başarısı olarak yorumladım.

Nasıl mı?

Kürt halkı, yıllardır süren zapturaptçı devletin tam tersi politikalar izleyen AK Parti ile birlikte kendini ifade edebileceği, güven duyabileceği ortamları yakaladı.

7 Haziran'da bazı Kürtlerin HDP'ye oy verişi vakti zamanı gelip ana kucağına, kendi ocağına dönüş gibi bir şeydi aslında. HDP'ye oy verirken de ‘nankörlük' değil aksine kendinden bildiği partinin (HDP) AK Parti ile birlikte demokrasi mücadelesine hız vereceğini umuyordu Kürt halkı.

Yani bazı Kürtler HDP'ye ‘kendilerinden olan parti' diye oy verirken ne terörün yeniden başlayacağını, ne çözüm sürecinin sekteye uğrayacağını, ne Kandil'in zıvanandan çıkacağını akıllarına dahi getirmediler.

Şimdi bu sonuçlarla 7 Haziran sonrası yaşananlardan ötürü o Kürtler ‘pişman' olduklarını gösterdi. HDP'yi ‘kendine gel' diye uyarırken hiç gocunmadan AK Parti'ye de hata ettiklerinin mesajını verdiler. Hem de özürlerinin kabulü niyetine yüzde 2,3'lük gibi azımsanmayacak bir oy oranını ona geri vererek.

Bundan sonrası HDP'nin 7 Haziran sonrası zıvanadan çıkmış kibrini ne kadar kontrol edeceği ve böbürlenme hastalığından kendini ne denli uzak tutacağıyla ilişkili.

CHP'ye gelince. Bir tek laf etmek bile içimden gelmiyor doğrusu.

Aynı tas aynı hamam, ne desek boşuna. Denize girmek isteyen halka bakışları dahi hala aynı…

Cankurtaran niyetine ortalıkta dolananlar değişse bile faydasız.