03 Şubat 2016

Halkın tekniği - teknolojinin iktidarı

Her uygarlığın tekniği var. Fakat kapitalizm teknik değil, tekno-uygarlıktır. Tabiatı insana mağlup ettiren teknoloji, beşere tanrılaşmayı vaadediyor.

 “Teknoloji kullanamayan” toplulukları “ilkel kavimler” şeklinde yaftalayan fikirler her toplumun “teknik” kullandığı hususunu örtmektedir. Tekniksiz insan, toplum, canlı bulmak mümkün değildir.

Bir yere ulaşmanın tekniği; sürünmek, kaymak, atlamak, zıplamak, sekmek, uçmak, başka birine tutunmak, başka bir canlıya yapışmak, makina-araç kullanmak ve nihayet yürümek olabilir. İnsan fıtraten yürüyen varlıktır. Yürümemek sakatlanmaktır. Teknoloji, yürüyen insanı sakatlamıştır.

Teknik, el-ayak becerisi ve zihin faaliyetidir. Halkın tekniği, temelde zanaat faaliyetinin içinde doğar ve sınırını aşmaz. Bu hayvanlar için de böyledir. Bir arı kolonisi tabiatı kovanlaştırmaz; kovan, tabiatın içinde ona boyun eğen halde kalır. “Bütün dünyanın arılaştırılması” ancak teknolojik bir tasavvur olabilirdi. Bu nedenle bütün dünyanın kentleştirilmesi veya bütün insanların proletaryalaştırılması bir sapma sayılmalıdır.

Yemek ve içmek için alet yaparız. İnsan yemeğine eğilmez, yemeğini ağzına götürür. Bunun için ağaçtan kaşık oyar. Bu tekniktir. Zanaat faaliyetinin neticesi olan bu alet, insanın bizatihi elinden çıkar. Zanaat faaliyetinin yapıcısı “el” tek bir amaca hizmet etmez. “El”in varlığı kaşık imalatı gayesine hasredilmemiştir. İnsan eli, mazlum çocuğun başını sıvazlar. Veren el'de bir izzet vardır.

Teknoloji ise, zanaat faaliyetini aşmaktadır. Teknoloji ile kaşık artık “elde imal edilen” olmaktan çıkar. Metayı sadece kaşık üretmek için yapılmış makina imal eder.Makina “el” değildir.

Totalleşmiş bir üretim faaliyeti teknolojiye dönüşmekle tekniği bertaraf eder.Teknoloji, insan elinin yapmadığı (el değmeden imal edilmiş) ürünler ve metalar arzeder.

Demek istiyoruz ki, Batı tekniği bildiğimiz bir teknik değildir; teknolojidir.

Teknoloji bir iktidar biçimidir. Bu nedenle halkın teknolojisi olmaz. Halk teknolojiye maruz bırakılır. Teknoloji kullanan irade bu yolla egemenleşir.

Yöneten-yönetilen ilişkileri açısından bakarsak devlet teknoloji kullanmalı, halkın ise tekniği bulunmalıdır. Fakat “Batı'nın tekniğini alalım” fikrini sürdürenler halkı teknolojiye maruz bıraktılar.

Halkın teknolojiye maruz bırakılması onun teknolojinin hâkimi, yöneticisi olamaması demektir.

Teknoloji, muhatabı olan insanı, muti, itiraz edemez, makinaya uysallıkla boyun eğen kılmaktadır. Bu nedenle teknoloji halk üzerinde konformist (uysal) algılar üretir. Teknoloji; kültürleri, etnisiteleri, inançları, kimlikleri eşitler; bunların tümünün üstüne kendi karşı koyulmaz iktidarını koyar.

Geçmiş uygarlıklarda teknikler birbiriyle çatışmada denklik içindeydi. Teknoloji, bu denkliği kaldırdı. Farklılıkları baskıyla silip süpüren bir egemenlik biçimi oldu.

“Batı'nın tekniğini alalım” diyenlerin kastı, bilerek veya bilmeyerek teknolojidir.

Dünyanın başı teknoloji ile derttedir. Son yüzyıl içindeki bir aralıkta iki cihan harbi (1914-1945) yaşadık. Teknoloji, sivil halkın can, mal ve aklını koruyacak emniyeti sağlayamamıştır. Avrupa kentleri ve Japonya'nın iki büyük yerleşiminde taş üstünde taş kalmadı. Uygarlık yıkım oldu.

Ardından gelen (1970-2015) terör yıllarında da teknolojinin insanları öldürdüğü, kentleri tahrip ettiği saklanamaz bir hakikattir.

Teknolojinin iddiası insanlığı geçmiş meşakkatli hayat tarzlarından, haksızlıktan kurtarmaktı. Fakat teknoloji, yıkıcı özünü ortaya çıkarmaktan kendini alıkoyamıyor.

Uygarlıklar teknolojinin hız, yıkıcılık, emek sömürüsü, hegemonya içeren özüne direnemediler. Müslümanlar da direnemiyor.

Teknolojinin yıkıcı gücüne karşı başka bir teknoloji ile de karşılık verilemiyor. Teknoloji, alternatif hayat tarzlarını ve araçlarını soykırıma uğrattığı için, kendine itiraz eden direniş kültürlerini imha etmiştir.

Teknolojide tekelci bir “öz” bulunmaktadır. Teknik, “çiftçi” insanın varoluşuna fırsat vermekteydi. Teknoloji, tarlaya, yağan yağmura, zamana, mahsulün sayısal değerine egemen makinayı “çiftçi”ye dönüştürmüş ve insanı tarım faaliyetinden dışarı atmıştır.

Kapitalizmin tekniği, yıkıcı teknolojidir. Fakat bu yıkımdan sonra, yeni konutlar ve kentler yapacak güç de teknolojinin elindedir. Teknoloji iktidardır, “yıktıysam bile yaparım” diyor.

Teknoloji, insanı bir cihaz olmadan yaşayamaz kılıyor. Oysa teknikle insan ibadet ediyordu.

Makinaları yine makinalar imal ettiğinde, insanın yerine geçen makinaya kim zikreden ruh üfleyebilir?

lutfibergen@gmail.com

lütfibergen (@BergenLutfi) | Twitter