29 Temmuz 2016

Hamdık o gece piştik büyüdük olgunlaştık

O geceden yani 15 Temmuz gününden beri halk meydanlarda. Sanatçılar,

siyasetçiler, yazarlar, şairler, öğretmenler, öğrenciler, anneler, babalar,

torunlar, nineler, dedeler meydanlarda.

Sevgili abım Mehmet Nuri Yardım'ın dediği gibi Çocuklar genç oldu,

gençler olgunlaştı, olgunlar bilgeleşti. Bebeklerimizin askerliği erken

başladı.

Mehter kulağımıza daha bir anlamlı gelmeye başladı. Hele sözleri rahmetli

şairimiz Dilaver Cebeci'ye bestesi Mustafa Yıldız Doğan'a ait olan o

muhteşem eser hepimizin sığınağı oldu.

“Türkiye çayırının ortasında olmak ne güzel”

Çok sevdiğim değerli dostum şair ve yazar Bülent Parlak bir paylaşımında

bu konuyu nasıl anlatıyor:'Bugün bana bir mesaj geldi. Telefonuma.

Muaz'dan. Muaz Kutlubay'dan. Aynen aktarıyorum'.

"Abi bugün yaşadığım birşeyi seninle paylaşmak istiyorum. Ben Kürt'üm

biliyorsun. 22 yaşımdayım ve hayatımda ilk defa bugün bir düğünümüzde

'ölürüm Türkiyem şarkısı çaldı ve bütün salon hep birlikte eşlik etti.

Keşke o anı görseydin. Türkiye kelimesi içimde öyle başka bir yerde

duruyor ki şimdi. Sanki bu kelime önceden uzaktan baktığımız bir sadece

yeşil bir çayırdı, şimdi çok yakınız ve çayırda ki çiçekleri seçebiliyoruz,

koklayabiliyoruz, koparıp birbirimize uzatabiliyoruz gibi.

Sanki gecenin en karanlık anından fecire geçtik. Allah ne büyük, ne güzel.

Türkiye çayırının ortasında olmak ne güzel."

Mustafa Yıldızdoğan'ın hepimize çok ama çok sevdirdiği Dilaver Cebeciye

ait olan bu güzel şiirin sözlerini gelin bir daha hatırlayalım.

Baş koymuşum Türkiyemin yoluna/ Düzlüğüne yokuşuna ölürüm.

Asırlardır kıratımı suladım / Irmağının akışına ölürüm Türkiyem

Sevdalıyım yangın yeri bu sinem/Doksan yıldır hep çile çekmiş ninem/

Pınarlardan su doldurur Eminem/ Mavi boncuk takışına ölürüm Türkiyem.

Düğünüm derneğim halayım barım/ Toprağım ekmeğim namusum arım/

Kilimlerde çizgi çizgi efkarım/ Heybelerin nakışına ölürüm Türkiyem.

“Söz konusu vatansa, gerisi teferruat”

Her fırsatta söylediğimiz meşhur bir sözümüz var bizim “Söz konusu

vatansa, gerisi teferruat” diye. Onun öylesine slogan diye söylemediğimizi

vatanın taşına toprağına, tankın paletine, tüfeğin namlusuna, uçağın

kanadına silinmez kalemlerle yazdık.

Bu darbe bize çok şey öğretti aynı zamanda. Halkın vatan sevgisini,

demokrasi aşkını, vatan uğruna dil, din, ırk ve siyasi görüşü anında bir

yana bırakarak tek yumruk olmayı öğretti. Bu darbe bize hepimize,

önyargının bir insanı gerçek anlamda tanımadan eleştirmenin,

itibarsızlaştırmanın, ne kadar yanlış olduğunu adeta yüzümüze haykırdı.

Bu darbe bize, eğitimin önemini hem de altını kalın çizgilerle çizerek

öğretti. Eğitimi birilerinin uhdesine terk edilemeyeceğini bir daha

unutmamak üzere adeta alnımızın ortasına yazdı. Kültürün, sanatın boş

işler olmadığını biraz acıtarak öğretti bize. Bu darbe bize hepimize

çocukların, gençlerin her şeyden daha öncelikli olduğunu, onların asla ama

asla ihmal edilmemesi gerektiğini tüm hücrelerimize kadar kazıyarak

nakşetti.

Biz birlikte Türkiyeyiz. Biz bu toprakları birlikte vatan eyledik. Elbette

vatanımızı da birlikte savunacağız. Meydanlarda oluşan bu güzel ruhu

koruyalım. Siyasette, politika da geldiğimiz son noktayı güzel ülkemizin

bekası için daim kılalım.

Hande Fırat'a çok şey borçluyuz

15 Temmuz gecesi çok sayıda isim kahramanlaştı. Kadınlar arasındaki

kahramanlardan ben bir ismi burada zikretmek istiyorum. Türkiye ona çok

şey borçlu. CNN Türk'ten Hande Fırat'tan bahsediyorum. Meydanlar halk

ile dolduysa burada Hande Fırat hanım payı çok büyüktür.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile telefon üzerinden canlı

yayın yapması benim gözümde darbenin ilk kırılma anıdır. Hande Fırat'ı ve

onun nezdinde o gece dik duran tüm medya mensubu arkadaşlarımı canı

gönülden tebrik ediyorum.

“Darbeyi onaylayarak “demokrat” olmanın imkânı yoktur

O günden beri gazetelerde, dergilerde televizyon ve radyolarda çok şey

yazıldı söylendi. Beni okuduğum bir yazının ortalarında ki bir paragrafı çok

etkiledi. Besim F. Dellaloğluna ait o paragrafı siz değerli okuyucularımla

paylaşmak istiyorum.

“Darbeyi onaylayarak “demokrat” olmanın imkânı yoktur. Bütün iyi şeyleri

“devrim” sonrasına ekleyerek, o ana kadar her şeyi mubah saymak, genç

bir rockçının “Önce birkaç popüler müzik albümü yapayım, tanınınca kendi

istediğim müziği yaparım” demesine benzer. Ne yapıyorsak oyuz ! Hayat

hiçbir zaman o rockçıya istediği müziği yapma fırsatı vermeyecektir. Hayat

yerine kapitalizm mi demeliydim? Toplumla konuşmadan, onu ikna

etmeden elde edilmiş iktidarların çoğunun sonu hüsran olmuştur.”

Bin yazardan ortak tepki

ESKADER ve TYB İstanbul Şubesi'nin organizasyonuyla 1000 yazarın

imzasıyla darbeye karşı tepkisini birlikte ortaya koyması kamu oyunda

büyük takdir topladı.

15 Temmuz Millet Stüdyosu

TRT'den yapılan yazılı açıklamada, 15 temmuz gecesi darbe

metninin zorla okutulduğu stüdyonun isminin, “15 Temmuz Millet

Stüdyosu” olarak değiştirilmiş olduğu duyuruldu.

Bir Teşekkür de Türkcel'e

O gece her kesim üzerine düşen vazifeyi tam anlamıyla yerine

getirdi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın video konferans yoluyla

telefonla halka seslenmesi ise dönüm noktası oldu.

Bu sürecin görünmez kahramanları arasında yer alan Turkcell de o

gece darbeci asker ve subaylara SMS yollayarak teslim olmaları

yönünde çağrıda bulunmuş. Türkcel aynı zamanda kendi abonelerine

hediye iletişim paketi gönderdi.

Halil İnalcık hocamızı kaybettik

Hocaların hocası ünlü Tarihçimiz Halil İnalcık'ı kaybettik. 100 yaşında vefat

eden İnalcık'ın kızı Günhan İnalcık hastane önünde yaptığı açıklamada,

“Türkiye için büyük bir kayıp. Çok emek vermiş, çok öğrenci yetiştirmiş bir

insandı benim babam. Şimdi anlıyorum ne büyük bir kayıp olduğunu.

Türkiye'ye, tarihimize çok büyük hizmet vermiş, bir sürü yanlışı düzeltmiş

bir insan” diye konuştu. Hoamıza Allahtan rahmet diliyorum.