Haşlanmış yumurta var mı?
Fatih’te bir eczanesi vardı Selim Bey’in. Eczacılık Fakültesinden mezun olalı iki yıl olmuş genç bir eczacıydı. İşini seviyordu. Kendi mesleği ile ilgili hiçbir toplantıyı kaçırmıyordu. Okuldaki hocasının şu sözü hep kulaklarındaydı: “ Diplomanız size en fazla iki yıl yeter. Ondan sonra kendinizi yenilemeniz lazım. Eğer kendinizi yenilemezseniz o zaman hayat yokuşunda zorlanırsınız…” İşte bu sözü kulağınıa küpe eden Eczacı Selim Bey, bir Pazar günü ilaç sektörü ile ilgili bir toplantı için İstanbul’un ünlü otellerinden birine gitti. Toplantı öncesi sabah kahvaltısı ikram ettiler. O biraz geç kalmıştı. Hemen masaya oturdu ve kahvaltı için açık büfeden yiyebileceği ikramları tabağına koymaya başladı. Masasına oturdu ama haşlanmış yumurta almayı unutmuştu. Çocukluğundan beri hem alışkanlık haline getirmişti günde iki haşlanmış yumurta yiyordu. Tekrar kalktı ikramların olduğu yerde haşlanmış yumurta yoktu.
Hemen görevli olan garsona sordu: “ Acaba haşlanmış yumurta var mı? Ben
göremedim de? “ Garson güler yüzle hemen koştu o da kontrol etti ve açık büfe
de maalesef bugün haşlanmış yumurta konmamıştı. Diğer yumurta çeşitleri var ama
haşlanmış yumurta nedense unutulmuştu. Garson bir çırpıda mutfağa giderek, Selim
Bey’in istediği haşlanmış yumurtayı getirdiler.
Bu arada olanları izleyen diğer meslektaşları oldukça
şaşırmışlardı. İçlerinden bir tanesi : “Yahu üstelik biz senden önce geldik.
Haşlanmış yumurtayı sevmemize rağmen hiç istemek aklımıza gelmedi. Senin
nereden aklına geldi de hem eksikliğini gördün, hem de garsondan istedin.
Tebrik ediyorum. “
Selim Bey, hem üniversite okumuş hem de üniversite okurken
Fatih Semtindeki dedesinin arkadaşlarının katıldığı tasavvuf sohbetlerine de
katılmıştı. Adeta ikinci bir üniversite eğitimi olarak görüyordu, tasavvuf
sohbetlerini. İnsanın ne için yaratıldığını, yaratılış misyonunu, insanın
dünyadaki yaşam felsefesini öğreten sohbetlerdi onlar. Herkes şimdi Selim Bey’e bakıyor onun ne
diyeceğini merak ediyorlardı. Selim Bey’de bunu fark etti ve hemen söze girdi:
“ Arkadaşlar Müslümanların en önemli özelliklerinden biri
akıl sahibi olmalarıdır. Allah pısırık yani sinmiş, bildiğini dahi söyleyemeyen
bir insan tipi istemez. İman dediğimiz
şey nasıl dinamikse, iman nasıl devamlı artarsa ki Allah kuranı kerimde “Ey
iman edenler iman edin buyuruyor. (Nisa 136). Yani her an değişim ve hareket vardır. Bizim
de bu devinim içinde bir yer almamızı ve hep kendimizi geliştirmemizi istiyor.
Maalesef aile yapımız, çevre ve okul bizi içine kapanık, sinmiş, bir insan tipi
haline getirebiliyor. Bundan kurtulmamız lazım. “
Sabah kahvaltısında ilaç şirketlerinin sunumu konuşulacaktı
ama bu sohbet daha tatlı gelmişti. Diğer masalardan da Selim Bey’in masasına
gelip sessizce dinlemeye başladılar.
Selim Bey, Kur’an’ın interaktif, sinerji oluşturabilen bir insan
olmamızı tavsiye ettiğini belirterek sözlerini şöyle bitirdi:
“Allah diyor ki : “Onlar iyi işlerde yarış ederler, o uğurda ileri geçerler.“(Vakıa:
10) Allah bireyleri tek tek muhatap
almaktadır. Bugün varoluşçu felsefe dedikleri şeyi İslamiyet bin yıl önce dile
getirmiştir. Varoluşçuluk yani kâinata mensup olmak bilincini söylemiştir. Alla
bizim kâinata mensup olmamızı istiyor. Esas olan kişinin kendisini modifiye etmesidir...
Bizlerin sık sık kendimizi dinamik hale getirmemiz gerekiyor. Hakikat yolunda tekâmül etmemiz gerektiğini
Kur’an bize sık sık belirtir. Hazreti Peygamberimiz de zaten hep hayatın içinde
ve hep dinamik bir insandı. Hayatta en çok başarı gösteren insanlar, soru
soranlardır. “
KISACA:
Bugün insanlar Kur’an felsefesini bilmediği için Kuranı hayatlarına
geçiremiyorlar. Kuran önce oku diyor
sonra kendini oku sonra kainatı oku. Yani Kur’anın kendisi hep dinamiktir,
statik değildir.
Kur‟an, insanı eşya ve hadiselere basiretle bakmaya ve düşünmeye; dikkatle bakmak,
düşünmek, akıl etmek, idrak etmek, ibret almak ve hatırlamak anlamlarına gelen
kelimelerle çağırmaktadır. Bu bağlamda aklını kullanmayanları ise kınamaktadır.
O, amel bakımından hanginizin daha iyi olduğunu imtihan
etmek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstün ve güçlü olandır, çok
bağışlayandır. (Mülk-2)
Kaynak:
İbretle bakmak; el-HaĢr 59/2; akıl sahipleri; el-Bakara 2/179, 197, 269; Âl-i İmran
3/7, 190; el-Mâide 5/100; Yûsuf 12/111; er-Ra„d 13/19; İbrahim 14/52; Sâd
38/29, 43; ez-Zümer 39/9, 18, 21; el-Mü‟min 40/54; et-Talâk 65/10; tezekkür
etmek; el-En„âm 6/152; el-A‟râf 7/57; en-Nahl