12 May 2016

“Hem kızını okutmuyor, hem de kadın doktor istiyor!”

Psikolojik linç ve sosyal bir sürgün örneği:

“Hem kızını okutmuyor, hem de kadın doktor istiyor!”

Dönem dönem haber bültenlerinde yer alan ve çok konuşulan bir haber formundan bahsedeceğim. Dindar bir vatandaş, ailesiyle hastaneye gelmiş ve karısı için bayan doktor talebinde bulunmuştur. Kendisine olumlu veya olumsuz, insana yakışır bir cevap verilmemesi üzerine tepkisini gösteren vatandaş hakkında, olayı fırsat bilen haberciler tarafından “Hem kızını okutmuyor, hem de kadın doktor istiyor!” başlıklı haberler yapılamaya başlanır.

Hastasını tedavi ettirme derdinde olan vatandaş için linç kampanyaları başlatılır. Hemen akabinde, sosyal medya ve internet ortamında konu, yüzlerce defa ele alınır, ağza alınmayacak hakaretler havada uçuşur ve ardı arkası kesilmeyen seviyesiz yorumlar yapılmaya başlanır. Birçok algı operasyonuyla birlikte bu konu çarpıtılmış ve de çarpıtılmaya devam etmektedir.

Gerçekte konu ciddi bir hak ihlalidir. Hukukla ilgili sosyal bir mağduriyeti yansıtır. Dindar Müslümanlarla birlikte her aile oğlunun veya kızının eğitim hakkına engel olmak istemez, isteyemez. Evladını en çok düşünen en başta ailesidir. Ancak dindar Müslümanların hayatlarını dinlerine göre yaşamak istemesi, ne kadar normal ve olması gereken bir haksa, evlatlarını da inançlarının gereği, bir takım hassasiyetler doğrultusunda eğitmek istemeleri, aynı şekilde tabii bir haktır. Bu hassasiyetleri şu şekilde sıralayabiliriz.

* Allah'ın bir emri olarak bir kadının tesettüre riayet etmesi ve okuluna da bu şekilde gidebilmesi.

* Evlatlarının karma eğitim sisteminde değil, tüm öğrencisi, öğretmeni ve kadrosuyla aynı cinsiyetten oluşan kız ve erkek okullarında okuması.

* Eğitim müfredatının İslami inanç ve ahlak prensiplerine uymayan seküler anlayışa sahip kısımlardan arındırılması.

* Hatta belli seviyeden sonra, tamamen İslamî ilimlerden oluşan bir eğitim ile evlatlarının, İslami konuda ilmi ve yaşantısıyla örnek bir âlim/âlime olacak şekilde eğitim almasının sağlanması.

Maalesef bu zamana kadar, dindar Müslümanların sıkıntıları, sadece başörtüsü sorunundan ibaretmiş gibi bir algı oluşturulmuş; Müslümanlar, diğer hak ve taleplerini yeterince siyasi ve sosyal gündeme taşıma başarısını gösterememişlerdir.

Neticede evlatlarının inançlarına göre eğitim alma hakkı elinden alınmış olan dindar aileler, inançlarını yaşayabilmek için, daha fazla mücadele ederek, daha fazla emek harcayarak; çocuklarını, kendi imkânlarıyla eğitmek durumunda bırakılmışlardır.  Aynı sıkıntıyı yaşayan sadece dindar aileler de değildir. Eğitim sisteminin ezberci ve tek tipçi, aynı zamanda ideolojik yaklaşıma karşı duran birçok aile, evlatlarını kendi imkânlarıyla eğitmek yolunu seçmiştir. Erkin Koray Bey, bu kişiler arasında tanınan birisidir.  Konunun eğitim kısmına çare olabilecek “Ev okulu” sistemi maalesef meclis gündemine bir kere gelmiş olmasına rağmen, birçok asılsız yaygara koparılarak yasalaşması engellenmiştir.

Evlatlarının eğitim hakları gasp edilen bir aile, bu sefer hastaneye gelip hastasının inancına göre tedavi olmasını talep ettiğinde; hasta hakları yönetmeliğine göre, doktor seçme hakkı da bulunmasına rağmen, yine hakkı gasp edilmekte, ayrıca barbarca bir muameleyle karşılaşmaktadır. Daha da vahimi bütün olanlardan dolayı, yine kendisi suçlanmakta, hakaretlere uğramaktadır. Bütün bunlar olurken, hastanın ne durumda olduğundan bahseden hiç kimse yoktur. Vicdanlar sıfırlanmış, kalplerde sadece kin ve öfke duygusu kalmıştır.

Sadece eğitim ve sağlık alanlarında değil, yönetim, siyaset, hukuk, ticaret, aile ve bütün alanlarda Müslümanların inançlarına göre yaşama hakları vardır. Çektiğimiz sıkıntılar laik/ seküler olan hastalıklı, faşist düşünce yapısının, İslam düşmanlığından başka bir şey değildir. Eğer Müslümanlar inançlarına göre yaşama gayretlerini yitirirlerse, bu sefer yaşadıkları gibi düşünmeye ve aynı şekilde yaşamaya başlayacaklardır. Bu gidişin sonu Allah muhafaza inancını kaybetmekten başka bir şey değildir.