26 Ocak 2016

Her ‘parlak’ fikir anlamlı değil!

Otantizmi ya da orijinalliği tadında bırakamama gibi bir sorunumuz var. Tecrübeler gösteriyor ki herşeyi heryerde kullanma, sınırları zorlama konusunda modern insanın iştahını dindirmek öyle kolay değil.

Geçtiğimiz günlerde moda için önemli kabul edilen Avrupa şehirlerinden Milano'da Türk tasarımcı Bünyamin Aydın “Milano Erkek Moda Haftası” kapsamında 2016 Sonbahar/Kış koleksiyonunu ilginç bir defile ile tanıttı. 

Olayı benim açımdan ilginç kılan defilede semazenlerin de dekoratif amaçlı kullanılmasıydı. Mankenler üzerlerindeki kıyafetleri teşhir ederken aynı mekanda sema yapan semazenlerin görüntüsü eminim Avrupalılara da ilginç gelmiştir.

Malum, Avrupalılar otantizmi sever.

Başlangıçta onlara farklı gelecek dünyadan esintiler sunma fikri masa başında parlak bir fikir gibi gelebilir. Ama değerleri erozyona uğratmamak gibi bir kaygıyı büsbütün devre dışı bırakmak doğru olur mu?

Değerlerin içini boşaltmak ve onları sadece kullanılacak parlak fikirler kategorisine indirgemek kesinlikle doğru bir yaklaşım olamaz.

Allah aşkıyla kendini unutan, dini bir yanı olan ve farklı dünyaları keşfe çıkan bir ruhun; tamamen ticari, tüketime endeksli, yönlendirmeci, son tahlilde dindışı bir dünyaya ait platformda sergilenmesi nasıl bir sentezci bakış açısıdır?

Bir kere dünyalar apayrı!

Bu, olsa olsa “ben yaptım, oldu!” demekten başka bir anlam taşımaz.

Hani, diyorum ki bırakalım da bazı değerler öylece ama öylece kalsın! Değişik platformlarda kullanılacak bir “enstrüman” olmasınlar...

Bu dünyada değişen, bozulan, ruhunu kaybeden o kadar çok şey var ki... Sema da onlardan biri olmasın!

“ALATURKALIK”I YENİDEN ANLAMAK

İtalyanca “Alla Turca” denen ve dilimize “Alaturka” olarak giren kelimeyle ilgili dikkatimi çeken ve beni rahatsız eden bir konu var. Bu durum geçtiğimiz günlerde TV8'de yayınlanan İşte Benim Stilim'de jüri koltuğunda oturan Neslihan Yargıcı tarafından da dile getirildi.

Biz toplum olarak hemen hemen her bağlamda “Alaturka” kelimesini hep olumsuz anlamda kullanıyor, kelimeye hep olumsuz anlam yüklüyoruz. Sonuç olarak aslında kelime “Türk Usulü” anlamına geliyor. Türk usulü anlamına gelen kelimeyi olumsuz şekilde kullanınca da diz boyu karmaşa ve tutarsızlık durumuyla karşı karşıya kalıyoruz..

Olumsuz olarak kullandığımız her alaturka kelimesi kendi benliğimizle bir sorunun var olduğu sonucuna çıkarır bizi. Yoksa durduk yerde; kötü, uyumsuz, gelişmemiş, zevksiz kelimelerini kullanabileceğimiz durumlarda “bu çok alaturka” dersek kendi kendimize kötülük etmiş oluruz. Mesela, zevksizlikle alaturkalığı bir görmüş oluyoruz ki bu anlayış toplum olarak kendi kendimize yapacağımız en büyük kötülüklerden biri oluyor.

Özgüven, sadece bireyin değil toplumun da sahip olması gereken bir kazanım. Bu olumsuz mesajla yetişen insanlarımızın kendi toplumuyla ilgili bilinçaltlarında problem yaşamaları kaçınılmaz oluyor.

Hatta günümüze baktığımızda bu durumun acı sonuçlarını fazlasıyla yaşıyoruz gibi geliyor bana.