25 Eylül 2017

Hicri takvim neden daha önemli?

Geçtiğimiz Perşembe günü hicri olarak yeni bir yıla girdik. Hicri Yılbaşımız mübarek olsun.

Birçoğumuz yıllarını, hayatını resmi olarak ta kullandığımız miladi takvime göre yaşadığımızdan hicri takvim hakkında pek bir bilgi ve ilgiye sahip değilizdir. Sadece genel kültür bilgisi olarak hicri takvimin ay hareketlerine göre hesaplanmış bir takvim olduğunu ve başlangıç olarak Mekke'den Medine'ye hicret edilen zamanı esas aldığını biliriz. Eğitim sistemi ve mevcut statüko miladi takvimin daha kolay, daha gerçekçi ve daha kullanılır olduğunu empoze etmiştir beyinlerimize.

Hâlbuki miladi takvime göre hicri takvim çok daha fıtri ve ekolojiktir. Çiçeklerin açmasından tohumların yetişmesine, canlıların doğurmasına kadar hepsi ay takvimine göredir. Bunu herkes farkında olmadan izler. Hiçbir doğum, biyolojik hâdise güneş takvimine göre ayarlanmış değildir. Bütün hayvanların doğum süresi ya 21 gündür ya 28 gündür yahut onun katlarıdır. Yani haftaya tabidir. Hafta ise ayın, yeni ay, ilk dördün, dolunay ve son dör­dün olarak isimlendirilen 4 temel konumunun süreleri 7 gün olmasıyla elde edilen bir buluştur. Hicri takvimi, okuma yazması olmayan bir kişi bile gökyüzüne bakarak kullanabilir. Ayrıca yapısı gereği insanın gökyüzü ve tabiatla olan bağını sıcak tutar.

Gökyüzündeki gezegen ve yıldızların konumları da belli bir düzen içerisinde değişir. Bu hareketlerin incelenmesi, tekrarlı takibi ve sonuçların tespitinde, matematiksel bir düzen içerisinde farklı görsellerde yaratıldığından ay takvimi, kullanım bakımından çok daha uyumlu ve kolaydır.

Miladi takvim sanayi takvimidir, sektöreldir. Bir zamanlar kralların, modern zamanlarda ise patronların yaşam döngüsüne göre ayarlanmıştır. Hasat zamanı, alacak verecek düzeni, fabrikaların hammadde ihtiyacı, maaşlar, vergiler ve tabii ki iş gücünün çalışama düzeni, izin zamanları gibi her sene aynı ve değişmeyen statik bir düzen içerisinde sürüp gider.

Hicri takvim ise maneviyat ve ibadet düzenine göre yaratılmıştır. İbadetlerin ritmi ay takvimine göredir. Ramazan ayı böylece her sene 10 gün öne gelerek bütün mevsimleri dolaşır. Tutulan oruçlar sürekli uzun ve sıcak günlere gelmez. Kadir gecesi de yine Ramazan ayında gizlidir. Hac dönemi aynı şekilde hilal gökyüzünde görüldüğünde başlar.

Yine Peygamber Efendimizin (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) oruç tutmayı tavsiye ettiği, “eyyamı biyz” denilen ayın 13,14,15. günleri hicri takvime göre hesaplanır. Her ay, bu günlerinde aya baktığımızda, hep aynı şekilde dolunay konumunda olduğu görülür. Sonradan yapılan araştırmalarda, dolunay konumunda, ayın çekim gücü ve kozmik enerjisinin insan psikolojisi üzerindeki olumsuz etkileri ortaya çıkmış, sünnet olan bu oruçların hikmeti daha iyi anlaşılmıştır.

Miladi takvim monoton, hicri takvim ise dinamiktir. Hicri takvimde yılın her ayını, her gününü farklı farklı mevsimlerde yaşarız. Değişime meyilli olan insan fıtratına daha uygundur. Ancak miladi takvimde aylar standarttır, değişim olmaz.

Sosyolojik açıdan değerlendirdiğimizde de hicri takvimin başlangıcının hicret oluşu büyük bir mana taşıdığını görürüz. Mekke döneminde inen Kuran ayetleri daha ziyade imanı anlatan, kişisel gelişimi, iyi-kötü ayrımını ele alan, ahlak ve ibadet konularıyla ilgili bireyi kazanmaya ve imani olarak yükseltmeyi hedefleyen ayetlerdir. Hicret ise Müslümanların Medine'ye giderek bir toplum olmalarını sağlamıştır. Bu toplum bir İslam devleti olmuş, medeniyet haline gelmiştir. Diğer toplumlarla ilişkiler başlamıştır. Ve Medine'de inen ayetlerde ticaret, savaş hukuku, uluslararası ilişkiler gibi toplumu düzenleyen nitelikte ayetlerdir. Takvim dediğimiz olayda bireylerden ziyade toplumların tarihini, gelişimini anlatan, arşivleyen bir kavram olduğuna göre, hicri takvimin Müslümanların toplum haline gelmesinde büyük bir adım olan hicret ile başlaması oldukça isabetli bir karar olmuştur.

Bugün bizler Hicri Yılbaşı kutlamalarını mesajlaşmaktan daha öte bir düzeye taşıyarak olması gerektiği gibi anlamlandırmalıyız. Sadece birkaç günde hatırlamak yerine bir ömür boyu şuurumuzu korumak istiyorsak, hicri takvime uygun ajandalar tasarlamalı ve kullanmayı öğrenmeliyiz. Miladi takvimin kenarda daha küçük ölçekte yer aldığı, hicri takvime göre tasarlanmış masa ve duvar takvimleri kullanmalıyız. Hatta telefon ve saatlerimizdeki takvimler bile hicri takvim düzenini göre değiştirilmelidir. Bu zor işi başarabilmek için arabanın arkasına veya duvarımıza bir Osmanlı tuğrası konumlandırmaktan daha ileri düzeyde bir şuur seviyesi gerekmektedir. Allah hepimize nasip etsin. Amin.