05 Şubat 2018

Hoca efendi Kartelası ve evliyâcılık oyunu

Kartelada her mizaca göre ayrı ayrı hazırlanmış birbirinden farklı eğilimleri cezbetmesi için tasarlanmış “hoca efendiler” var. Zihin ve gönül dünyası ister tarikat, ister aksiyon, ister ilim, ister aykırılık, ister sosyalleşme, ister particiliğe uygun olsun hiçbir insanımızın başka bir kapıya gitmesine fırsat vermek istemeyen ve boşluk bırakmayan bir yapılanmaya işaret ediyorum. Bu yapılanmaların kahir ekseriyeti dernek, cemaat, vakıf ya da tarikat olarak her ne kadar birbirlerinden farklı hatta hasım oluşumlar gibi görülse de nihai olarak aynı mahfile bağlı hücreler. Birbirleriyle münakaşa ve kavgaları bile karşılıklı olarak daha çok taraftar toplamak ve müntesipler arasındaki aidiyet duygusunu pekiştirmek için sergiledikleri bir sahne performansı ve orta oyunu. Tarafların tabanı karşılıklı olarak didişip birbirleriyle istihza ederken aslında hepsinin burunlarına halka geçirip dilediğince yedenin aynı akıl ve irade olduğunu hiçbir zaman bilemiyorlar. Yani “kimi seçersen seç, seçtiğin yine ve sadece biz olacağız” diyen bir düzenek var karşımızda.

 Bir network ağı düşünün. Fas'tan Endonezya'ya kadar İslam Âlemi'nin bağrına saçtığı hoca efendiler ve şeyhlerle coğrafyamızın dindarlığının nabzını kontrol ediyor. Libya'dan gelen şeyh Türkiye'deki şeyhi ziyarete gelip elini öpüyor onu yerlere ve göklere sığdıramıyor. Buradaki müritler “birbirlerini manada bilip tanışan gönül sultanlarının vuslatını”  karşılarında zuhur eden apaçık bir keramet olarak ürpertiler ve gözyaşları içinde seyrederken, genellikle eşi menendi bulunmaz yücelikte bir şeyh olduğu bildirilen ziyaretçinin kendi mürşitlerine tazim için dünyanın öte ucundan yollara düşmesini, tercih ve teslimiyetlerinin doğruluğunu teyit eden büyük bir referans olarak kabul ediyorlar. Elbette Türkiye'deki şeyh de Libya'ya gittiğinde onun elini öpüyor ve bu defa da ziyaret eden ziyaret edilenin mürit ve sempatizanları karşısında şeyhlerini yere göğe sığdıramıyor. Aynı mihvere bağlı bu yapılar hem birbirlerini refere ve kontrol ederek güçleniyor hem de kitleler nezdinde illüzyon ve hezeyanı perçinliyorlar.

Başta nöropsikiyatri, psikoloji, antropoloji, dinler/kültler tarihi olmak üzere bütün sosyal bilimler, ezoterik bilgiler, reklamcılık ve PR tekniklerinin verileri tasnif edilmiş durumda ve geliştirilen en keskin, en etkin formül kalıplarıyla ruh coğrafyamızı istila ve aklımızı tahrip için kullanılıyorlar. Kolektif bir meczuplaştırılma ameliyesine maruz bırakılıyoruz.

Yunan mitolojisi insana can vermek isteyen Promete'ye Zeus'un elinden ateşi çaldırır. Bizim çağcıl/çağ yiyen esatir yazıcıları şeyhin samanını samanlığa basmanın kutsiyetini ele geçirmek için müritleri meleklerin elindeki yabaları kapmaya çağırıyor.  Ellerindeki üç dişli çatalları size kaptıranların(!)  gerçekten melek olduğuna emin misiniz?

Türkistan'ın Ruslar tarafından işgali esnasında şehre giren Rus ordusunun üzerine kubbesine çıktıkları bir şeyhin mezarından aldıkları toprağı “onu attığında sen atmadın Allah attı” ayetini okuyarak saçan müritleri ve meselenin mahiyetine muttali olduktan sonra Rus komutanın bir makinalı tüfekle bu zavallıları biçtirişini dinlemiştim. Kitlesel meczuplaştırılma kıskacındaki zehir hiçbir akrepte bulunmaz.

Hiç bir vodoo ayini seyrettiniz mi? Vodoo doğrudan şeytana tapınılan bir tür kara büyü ve ilkel satanizm dini. Lütfen bir vodoo ayinini izleyin. Sanırım vodoo dininin cezbeli sofileri size de çok tanıdık gelecek. Vodoo ayininin trans ritimlerini tamtamdan dinlemekle birebir teften dinlemek arasında ciddi yahut gayriciddi bir fark olduğunu düşünüyor musunuz?

 İslam yaşadıkça ve yaşandıkça izzet ve vakarınızı arttıracak bir dindir. Ama bir bakarsınız göğsünüze kadar uzamış ak sakalınızla tefe konmuş cezbeli cezbeli köçeklik yaparken gelir de de bulur ölüm sizi.