15 Şubat 2018

İbn Haldun’un gör dediği!

İbn Haldun faraziyelerin değil realitelerin adamıdır. O'nun bu realiteye tekabül eden nazari aklının isabeti Selçuklu ve Osmanlı düzeninin olay ve olgu dünyasını şekillendiren nizamı açıklayabilen içeriğiyle tezahür eder.

İbn Haldun göçer evliliğin onu tabiriyle bedavetin el ayak çıplak, ahlaktan mahrum, teknik ve içerik bakımından hayata tepki veremeyen töresiz, ilsiz ve devletsiz kişilerin yapısı olduğunu asla ve kata söylemez. Bu iddia İbn Haldun'u anlamanın çok uzağında olmaya işarettir.

İbn Haldun bedaveti bir düzen ve nizam olarak görür ve hadarilerden de onları şeref, cesaret ve iyilik gibi kavramlarla açıkladığı bazı liyakat hasletleri açısından daha ileride görür ve tercih eder.

İbn Haldun bedevilerin devleti ve töresi olduğunu o kadar bilir ki bir devletin teşekkülünün temel imkânının onların esas hasletlerinde görür. Asabiye denilen şey bedavetin cevher şartlarında teşekkül eder. Düzenin esasının onların nizamı olduğunu ve onun tahavvülüyle hadari düzenin ortaya çıktığını ileri sürer.

Evrimci bir kafa ile isteyerek ya da istemeden, İbn Haldun'a nazar edilirse onun bedaveti ilkellik yerleşikliği ise gelişmişlik olarak gösteren modern tuzağın kavramları ve kafa karışıklığı ile İbn Haldun'a bakınca olup biteni anlamak bir yana aşikâr ki sapla saman birbirine karışır. İbn Haldun bedavet ile adaveti rakip ya da alternatif görmez organik bir değişim dönüşüm ilişkisi gösterir. İbn Haldun'da Bedeviler hukuksuz, yersiz, yurtsuz ve nizamsız adamlar değil bilakis daha ileri bir nizamı kurmanın gerek şartıdırlar.

İbn Haldun Türk tarihinin her alanı hakkında fikirler serd etmiş bir düşünür değildir. Maymuncuk gibi her alana sokulup her şeyi izah eder sanmak ona haksızlıktır. Türk tarihindeki göçer evliliğe ve Türklere dair “ötekileştirici” ve “muhalif” bir düşünür gibi görmek ve göstermek bu büyük düşünce adamına yabancı kalmayı ifade eder. İbn Haldun'un bedavet anlayışındaki kavramlar ve özellikler incelenirse Orhun Abidelerindeki pek çok hususa dahi tekabül ettiğini gördüğümüz bir kavramlaştırmayı tespit bile mümkündür. Örneğin İbn Haldun, bedevilerin/göçebelerin/bozkırlıların/badiyedekilerin cesur, iyiliğe yatkın, şerefli aile özelliklerini öne çıkarır bakın Bengü taşlarımızda ne deniyor:  Bilgili kağan imiş, cesur kağan imiş. Buyruklu bilgili imiş tabiî, Cesur imiş tabiî. Beyleri de milleti de doğru imiş. Onun için ili öylece tutmuş tabiî. İli tutup töreyi düzenlemiş. İşte Türkistan'daki bu hususiyetler ve nizam Selçuklu ve Osmanlı'yı mümkün kılan zemin olacaktır.

Selçuklu-Osmanlı realitesindeyse onun bedavet/göçerevlilere dair verdiği malumat, asabiyenin teşekkülü ve bunun hadari bir yapı ve devlete dönüşümü gösteren açıklamaları bu tarih devirlerimizdeki dinamiği göstermesi bakımında entelijansıyamızın hala ıskalamakta ısrar ettiği bir muhtevaya sahiptir. Oğuz asabiyesinin/nizamının Selçuklu ve Osmanlı halinde hadarete tahavvülü onun anlattığı yapı içinde analiz edilebilir niteliktedir.

Anakronik bakış temel tarih malumatından mahrumiyeti gösterirken, kavram kargaşası entelektüel bir zaafın işaretidir. İbn Haldun medeniyetimiz değerli biri düşünürüdür bu bakımdan onun gölgesinin kum havuzunda eğleşmek yerine, anlayarak yararlanmaya çalışmak isabetli olacaktır. Onun döneminde olmayan bazı kavramlarla İbn Haldun tezlerini eleştirmek de kurgusal bir temenni isteğinin çıkmaz sokağıdır. Dost acı söyler ama samimi söyler! İbn Haldun'un gör dediğini görelim ki kısır bir döngü yerine düşünmeye geçelim.

Çocukluk ve gençliğim millet Ay'a gidiyor biz neyle uğraşıyoruzlarla geçti, şimdi de millet Mars'a füze atıyor biz hala neyle meşgulüzlerle de bitecek sanırım bu ömür. Propaganda her şey elbette. Mars'a giden şu tipler Irak, Suriye ve genel olarak küremizde İbn Haldun'un teorize ettiği Selçuklu-Osmanlı insanlık nizamının hayalini bile göremezken, asırlarca Osmanlının birlikte yaşatmayı başardığı insanları asırlardır kan ve ateş içinde bırakırken kuş uçmaz kervan geçmez Mars'ta hangi algıyı ararlar bunu düşünsek sanki daha iyi edeceğiz gibi. Onların kızılelması Mars olabilir bizim ki ise insanlığın nizam ve huzurudur.

Mars'a “araba” gönderen insanlar Arakan, Afrika ve Yemen gibi çocukların açlıktan öldüğü bir yere neden gidemez acaba?

Vesselam