18 Haziran 2017

İbn Haldun ve Cemil Meriç

Cemil Meriç düşünce dünyamızın semasındaki münzevi bir yıldız, heveskârı çok ama düşünce takipçisi az olanlardan. Ölüm yıldönümünde olduğumuz bu günlerde bu büyük düşünce abidesini şüphesiz hikâyesi kadar ve ondan önemli olarak hayatını vakfettiği tefekkürü ile tanımak gerekir. Tanınması gereken sadece söylediklerini bilmek değil ondan daha önemli olarak onun düşünce tarzıdır. Zira tefekkür etme üslubu bu üslubun sonuçları kadar önemlidir.

Cemil Meriç'in düşünce dünyamıza muhakkak çok alanda fevkalade katkıları oldu. Türkçemizi en güzel temsiliyle sadece tefekkürün değil dilin de kalesi oldu. Onun zikredilmesi gereken, düşünce dünyamızda çok da dikkat çekmeyen, dile getirilmeyen, faydalanılamayan bir yönü eserlerinin içinde serpiştirilmiş olan İbn Haldun'u düşünce dünyamıza tanıtan, o enfes üslubuyla açıklayan satırlarıdır. Cemil Meriç ülkemizde, İbn Haldun'u isabetle anlayıp düşünce dünyamıza çok erken zamanlarda sunan ama ve ne yazık ki beklediği ilgiyi göremeyen düşünürlerimizden biridir. Bu yazı vesilesi ile ölüm yıldönümünde hem bu büyük düşünce okyanusunu anmak hem de İbn Haldun'a dair yazdıklarından bir seçkiyle onun sunduğu İbn Haldun'u hatırlatmak faydalı olacaktır: 

İbn Haldun, Orta Çağ'ın karanlık gecesinde muhteşem ve münzevi bir yıldız; ne öncüsü var, ne devamcısı. Mukaddime, çağları aydınlatan bir fecir. Girdapları, mağaraları, zirveleri ile… Elbette Mukaddime bir hamlede fethedilmez. Evvela atıfların ve imaların karanlık dehlizinden geçeceksiniz. Tanımadığınız mefhumlar kesecek yolunuzu. İbn Haldun, külliyatını tetebbu etmeyenlere sırlarını ifşa etmez bir eser Cemil Meriç'e göre.

İbn Haldun'un Mukaddimesi  bütün İslam Ortaçağı'nın fezlekesi, felsefi bir sentezdir Cemil Meriç'e göre.

İbn Haldun, Vico'nun scienza nuova dediği yeni bilimi kuran kişidir. Bu yeniliği kendi de bilmektedir  Tarihi “insan bilimlerinin bilimi” yapan bir ihtilal. Umran'la asabiyet, yeni bir bilimin iki anahtarı. Ümran, geniş manasıyla medeniyet, yani: bir kavmin yaptıklarının ve yarattıklarının bütünü, toplumsal ve dini düzen, adetler ve inançlardır Cemil Meriç'e göre. İbn Haldun sosyolojinin ve tarihin kâşifidir. Çağdaş düşünce Batı'da Machiavelli ile Doğu'da ibn Haldun'la başlar. Ortak yönleri o zamana kadar teoloji ve ahlakın emrindeki sosyal bilimleri onların emrinden çıkarmaları, totem ve tabuları yıkmalarıdır Cemil Meriç'e göre. 

İbn Haldun'daki ümran, medeniyet ilmidir, insan cemiyetinin akış halinde devamlı ve fani taraflarını belirtir Cemil Meriç'e göre. Mukaddime yazarı yepyeni bir ilim kurduğunun farkındadır; konusu “beşerî umran“ olan bir ilim. Tarihi, “insan ilimlerinin ilmi“ yapan bir ihtilâl. Umranla asabiyet, yeni ilmin iki anahtarı. Umran, geniş mânâsıyle medeniyet, yani, bir kavmin yaptıklarının ve yarattıklarının bütünü, içtimaî ve dinî düzen, âdetler ve inançlar. Umranın iki merhalesi: bedevîlikle haderîlik. İki merhalesi veya iki tezahürü. Bedevîlik, bâdiye hayatı. Bâdiye ne çöl, ne köy, ne kır. Belki bunların hepsi, bedevilerin oturduğu veya dolaştığı her bölge. Bâdiyenin başka dillerde karşılığı yok. Haderiyet de kademe kademe. Her toplumun kaderi, bedeviyetten haderiyete geçmek. Bu inkişafın muharrik kuveti: Asabiyet. Asabiyyet kelimesi İbn Haldun'un üstünde ısrarla durduğu bir kavramdır. Grup dayanışması, millî duygu, ümmet sevgisidir (espirit du corps) Cemil Meriç' göre.

Mukaddime, Osmanlı aydınının XVI. asırdan beri tavaf ettiği bir âbide: Taşköprülüzade, Kâtip Çelebi, Naima… Fakat bu hürmetkâr âşinalık samimî bir dostluğa inkılab etmez. Tunuslu tarihçi, başka bir iklimin adamıdır; daha sert, daha buhranlı, daha ümitsiz bir çağın adamı. XVIII. asrın başlarında Pirizade, Mukaddime'nin üçte ikisini Türkçeleştirir. Dürüst bir tercüme, ama dil girift, ibareler uzun. Geriye kalan kısmını Cevdet Paşa çevirir. Osmanlı'nın cihanşümul tecessüsü her düşünceye açıktır, temessüllerinde şuurlu bir tecessüs; tarafuruşluğa da tenezzül etmez Cemil Meriç'e göre.

Tunuslu devlet adamı, bir hazine-i evrak faresi değildir. Çağını anlamak için eğilir tarihe. Çağını anlamak yani olaylara söz geçirmek. Her tarih eseri, doğrudan doğruya veya dolaylı olarak, yazarın hayat tecrübesine bağlıdır. İbn Haldun, bir kavganın içinden geliyordu ve tekrar dönecekti kavgaya. İbn Selame kalesinde mütareke yıllarını yaşıyordu “yorgun savaşçı“. Kale bir halvetgâhdı, inziva bir sesli itikâf (“la soledad sonora“). Önce şuuruyla alt etmesi lâzımdı hadiseleri. Konuşturmak istiyordu tarihi, mutlaka konuşturmak istiyordu. Bir kütüphane adamının aylak tecessüsü değildi bu; bir kavga adamının çağıyla hesaplaşmasıydı, çağıyla ve bütün çağlarla. Basmakalıp bilgilerle yetinemezdi. Tarihten sosyolojiye atlamak zorundaydı; sosyolojiye atlamak, daha doğrusu sosyolojiyi kurmak. Dün bugüne, bugün yarına ışık tutar. Tarihin iki görevi var: Mâziyi aydınlatmak yani nesilden nesile aktarılan umranın incelemek ve bugünkü umranı, millî mirasla münasebetleri içinde aydınlatmak Mukaddime, bütünü kucaklamak ister, bütünü yani beşerî umanı. Kendisini dinleyelim: Konumuz beşerî umran yani insanın içtimaî hayatı; ve bu hayatı etkileyen olaylar (haderiyet), aile ve kabile tesanüdü (asabiyet), devletlerin hânedanların kuruluşuna yol açan içtimaî farklılaşmalar, tabakalaşmalar… İnsanların hayatlarını kazanmak için giriştikleri faaliyetler (meslekler, zanaatlar), ilimler, güzel sanatlar, bir kelimeyle toplum yapısında ortaya çıkan her nevi değişiklik” Cemil Meriç'e göre.

İbn Haldun düşünce dünyamıza çok geç dâhil oldu. Hala da hak ettiği gibi bir tefekkür zemini olamadı, ancak muhafazakâr cümlelerimiz içinde ışıltılı bir isim. Bür düşünürü anlamanın onun fikri arka planıyla düşünce dünyasını ve tefekkür usulünü anlamak olduğunu bilenlerimiz çok değil. Şüphesiz İbn Haldun'u tefekkür hayatımıza en iyi tanıtanlardan birisi meselenin esasını ve derinliğini fevkalade anlatan üslubuyla Cemil Meriç oldu. Cemil Meriç'in yazdıkları İbn Haldun'u anlamak kadar bir mütefekkiri anlamayı öğrenmek adına fevkalade mühimdir. Bu nazarla da okunmalıdır. "Bir el-Birunî, bir İbn Haldun, bir İbn Sina ve bir İbn Rüşd, dikkatle izlememiz gereken büyük kılavuzlardır." diyerek modern akıllara kadim bir kılavuz olan fikir burcumuz ruhunuz şad olsun.