28 Haziran 2017

İhtiras Yalnızı Yorgun Ruhlar

 

Hakikat bizi içinde var olduğumuz fiziksel kesret içinden çekip çıkaran, birliğe ve insanlığa eriştiren bir cevherdir. İnsanda insanlık meyvesi hakikat ve hikmet aşısıyla mümkündür. Felsefe, sanat ve din bu aşının değişik anlaşılma imkânları olarak insanın hakikate muhatap oluş tarzlarıdır. İnsan aklı hakikate yol açacak donanımıyla bu değişik yollardan, erenler diliyle dört kapı kırk makamdan hakikatin cevherine dokunmaya ve o cevherin rengine bürünmeye çalışır. En büyük filozoftan, en dahi sanatçıya ve büyük din ulularına kadar bu arayışın izlerini bulmak mümkündür. Nokta olan hakikati çoğaltan bizler ruhlarımıza modern kargaşanın içerisinde sığınak arıyoruz. Bu noktada işte Hz. Ali, “Düşündürücü ve hikmetli sözlerle ruhlarınızı dinlendirin! Zira bedenlerin yorulduğu ve zayıfladığı gibi ruhlar da yorulur.”  sözleriyle ruhların hikmetle ilişkisinde kadim ile irtibat kurmaya temas eder ve bu siyakta Hz. Ömer, olmamış şeyleri soracağına, olmuşlardan ibret almaya çalış! derken ibret kavramına idrak üzerinden kadimle ilişki noktasında mana yükler gibidir. Yorgun ruhlar için kadim “olmuş”lardaki ibretler üzerinden aydınlık olduğu kuşkusuzdur. Lakin burada hakikat ile irtibatta usul öğreten, düşünceye yol açan, tefekkür vesilesi olan, sorulara kapı açıp güncele değer vaad eden bir tarzın ötesinde nakil ile donuklaşmış aktarımlar ile iktifa edilirse hakikat ve kadim taşlaşır, renksizleşir, kokusunu yitirir. 

 

İnsanı arayıp hakikat merceğinden vaziyete bakarken felsefe, din ve sanat bize muhtelif kavramlarla pencereler açar. Bu noktada dini çerçeve içerisinde Hz. Peygamberin sadık dostu Hz. Ebu Bekir, model olarak korku, ümit ve aşk ve muhabbet merdiveninde insan davranışlarını tasnif eder. Din noktasında kadim ile irtibat kurmayı tercih eden bir akıl için çok değerli ruhi ve davranış modeli veren yaklaşımı birey, toplum içinde insan ve Allaha muhatap olmak noktasında görebileceğimiz bir çizgide bizi kadimin hikmetiyle hakikat penceresinde karşı karşıya bırakır. Korku ile içini düzenleyen insan, ümitle topluma açılacak ve aşka ile Hakka varacaktır: “Allah dostları (mizaçlarına göre) üç sınıftırlar. Her üç sınıf üçer alametle bilinir: Birinci sınıf (Hak dostları), havf (korku) hâlinde olanlardır. Bunlar: 1. Daima mütevazıdırlar.2. Hayır, hasenatları ne kadar çok olsa da onu az görürler. 3. En küçük hatalarını bile büyük görürler. (Zira kime karşı günah işlediklerinin farkındadırlar.) İkinci sınıf (Hak dostları), recâ (ümit) sahibi kimselerdir. Bunlar da: 1. Her hâl ve hareketlerinde insanlara fazilet ve güzellikler sergileyerek örnek olurlar. 2. Mallarını Hak yolunda sarf ederek insanların en cömertlerinden olurlar.3. Allah'ın kullarına karşı daima hüsn-ü zan içindedirler. Üçüncü sınıf (Hak dostları) ise aşk ve muhabbet vecdiyle Rabbi'ne ibadet edenler (arifler)dir. Bunlar da: 1. Sevdikleri şeyleri (Allah için) infak ederler. 2. Her hâl ve hareketlerinde Allah rızasını hedeflerler. Bu yüzden cahillerin kınamalarına aldırmaz, onların kaba davranışlarından rahatsız olmazlar. 3. Nefislerine ağır gelen şeyleri nefislerinin muhalefetine rağmen ifaya çalışırlar. Bütün hâl ve hareketlerinde Allah'ın emir ve nehiylerine itaat ederler.” Burada sunulan kategorileri tarihsel ve dini birer kutlu söz olarak görmenin ötesinde insanda insanlık meyvelerini yeşertecek evrensel cevheri kavramlar olarak görüp okumak gereklidir. Zira din hamaseti ile hakikati ulaşılmaz efsanelere çevirmeden naçiz bir kul olarak ete kemiğe büründürerek hakikatin mütevazı bir yolcusu olmak gerekir.

 

 Hz. Ali bu cümleden olarak, belirli kavramlara kendi hakikat çerçevesinden manalar yükleyerek onların bir modelleme imkânı haline getirir. Bugün Hz. Ali vesile edilerek şii-sunni kavgası ile araya ateş düşürülmek istenen bu bereketli şahsı ideolojik bir din efsanesi ve kavga vesilesi olmaktan kurtarıp ehl-i beyt kuşatıcılığı içerisnde hakikate yolcu olmuş bir yüksek idrak olarak görmek bizi bayağı kavgaların ötesinde dinin istediği insanlık sınırına taşıyabilir: “İlim, en hayırlı mirastır. Edep, en hayırlı sanattır. Takva, en hayırlı azıktır. İbadet, en hayırlı sermayedir. Salih amel, en hayırlı rehberdir. Güzel ahlak, en hayırlı yakın dosttur. Hilim, en hayırlı yardımcıdır. Kanaat, en hayırlı zenginliktir. Ölümü tefekkür, en hayırlı uslandırıcıdır.” “Amellerin en güç olanı dört haslettir: 1. Öfkeli anda affetmek. 2. Muhtaçken de cömert davranmak.3. Kapalı ve tenha yerlerde nefsin şerrinden korunmak. 4. Korktuğu veya bir menfaat umduğu kimseye karşı da doğru söylemek. İlimden ölüme kadarki çizgide zihin dünyamız bu kavramların donanımıyla mı çalışıyor, öfkemiz, muhtaçlığımız, gizli anlarımız ve korkularımız bu erdemlerle süslenip insanlığının sınırına ulaşabiliyor muyuz? Ramazandan ayrılmanın hüznünü taşırken hakikatin kadim üzerinden idrakimize gönderdikleriyle modernizm yorgunu ruhlarımızı ne kadar dinlendiriyoruz sorusunu sormak gerekir?

 

Hz. Ali,  “Hayat iki günden ibarettir. Bir gün lehine (yani sana tebessüm hâlinde), bir gün de aleyhine (yani hüzün içinde)dir. Gün lehine olduğunda şımarma, aleyhine olduğunda da daralıp feryad-ü figan etme!” hayatın inişli çıkışlı döngüsünde medeniyetimiz ve bölgemiz için sabırla sınandığımız günlerin elbette başka bir güne döneceğini umudu burada hatırlatır.  Tebessüm ile hüzün arasındaki hayatlarımızı hikmet ve hakikatle ne kadar dengeleyebiliyoruz, şımarıklık ile daralma arasındaki serencamımızda ne kadar insan kalabiliyor ve insanlığı dilemeye devam ediyoruz? Bizi yıkan, çürüten nedir? Nurettin Topçu'nun “İçimizdeki putlar, hakikat aşımızı ve bütün ideal ve ahlâkımızı çürüten düşman kuvvetleridir. Bunlar, ruhi zevk ve kuvvetini daha kaynağında iken öldürür, insanın varlıkla bağ kurmasını engelleyerek yalnızlaştırır. İhtirasların ürettiği bu yalnızlıktan kurtulmanın yolu ise isyan ahlâkından geçer.” tespitleri kadimden ruhumuza esen çehar yâri güzinin hikmetli sözleri eşliğinde düşünüldüğünde modern zamanlar ve biz başlığına karşı bir bakış açısı zihnimizde belirmeye ve ihtiras yalnızı yorgun ruhlar neyden dinledikleri o hakikat sesiyle dirilişini kapına gelmeye belki başlayabilir. Hikmetle hakikate talip olmak tefekkür ve tezekkürümüzü sağlam bir zemine ulaştıracaktır.

Vesselam…