​İnsanın kendisini kandırması: Kendini aldatma

İnsan, mantıklı ve vicdan sahibi bir varlıktır. Ancak insanın bu özelliklerinin yanında, kendisini kandırması gibi olumsuz bir özelliği de bulunmaktadır. Kendini aldatan insanların başkalarını da aldatmaları kaçınılmazdır. İnsan, öncelikle kendisini düzenlemekten sorumludur. Bu nedenle insanın kendini aldatma konusunda, biran önce kendisini düzenlemesi gerekmektedir. Çünkü kendini aldatma, bireysel ve toplumsal gelişimin önündeki önemli engellerden birdir.

İnsanın kendini aldatması ne demektir? İnsanın kendini aldatması, gerçeklikten kaçarak ya da gerçekliği değiştirerek, kendisini daha iyi hissetmeye çalışması durumudur. Bireyler, kendilerini farklı şekillerde aldatabilirler. Örneğin bir kişi olumsuz bir durumla karşılaştığında bunu inkâr edebilir veya durumu haklı çıkarmak için mantıki gerekçeler ortaya koyabilir. İnsanlar, kendi başarılarını abartarak, kendi kusurlarını görmezden gelerek de kendilerini aldatabilirler. Birey, kendisini aldatarak aslında yaşadığı olumsuz duyguların yoğunluğunu azaltmayı ve kendi oluşturduğu süreklilik algısını doğrulamayı hedefler. Kendimizi öncelikli hale getirmek, böylece hayatta kalmak, kendimizi başkalarının önünde üstün göstermek için kendimizi aldatırız. Aslında bu bir savunmadır. Çünkü nesnel olarak gerçek benliklerimizi algılamış olsaydık, muhtemelen kendi çaresizliklerimizle, travmalarımızla, redddedilmişliklerimizle, ihmal ve istismar edildiğimiz yanlarımızla yüzleşmiş olurduk. Bu gibi durumlarda daha derinlerde yer alan çaresizlik, kaybeden olma, önemsenmeme ve değer görülmeme gibi acı gerçeklerle karşı karşıya gelmiş olurduk. İnsanlar, bu acı gerçeklerin verdiği olumsuzluklardan kaçma eğilimindedirler. Çünkü kendilerini nasıl düzenleyeceklerini bilememektedirler. İnsanlar, daha fazla umutsuzluk yaşamamak adına daha kolay ve ulaşılabilir bir yol olan kendini aldatmayı tercih etmektedirler.

Kendini aldatma, kısa süreli olarak bireyin rahatlamasına ve kendisini daha iyi hissetmesine neden olabilir. Ancak uzun süreli etkiler açısından bakıldığında kendini aldatma, bireyin gerçeklikle yüzleşmesini engeller. Gerçekle yüzleşmemek ruhsal açıdan daha sağlıksız bir birey olmak demektir. Kendini aldatmak, aynı zamanda kişisel ve toplumsal açıdan gelişememek demektir. Çünkü insanlar kendilerini aldatarak gerçeğe uyum sağlayamazlar. Gerçeğe uyum sağlayamamak, gelişimin önündeki en önemli engellerdendir.

İnsanın kendisin aldatmasının pek çok çeşidi vardır. Bunlardan biri, açıkça yalan söylemektir. Bireyler, gerçeği saptırarak kendilerini aldatırlar.  İkincisi, sahip olduğu özellikleri abartmaktır. İnsanlar kendilerini; ortalamanın üstünde zeki, dürüst, arkadaş canlısı, orijinal ve güvenilir gösterip kendi özelliklerine aşırı vurgu yaparak da kendilerini aldatırlar. Bu noktada bireyin kendisini sahip olduğu özellikler açısından kendisini mükemmel gösterme eğilimi de kendini aldatmanın önemli bir çeşididir. Üçüncüsü, fiziksel olarak kendimizi olduğumuzdan daha fazla göstererek de kendimizi aldatırız. Makyaj, saç şekillendirme, kıyafet seçimi gibi çeşitli kendimizi süsleme tepkileri ile de kendimizi aldatmaya çalışırız.  Dördüncüsü, kontrol illüzyonunda bulunarak kendimizi aldatırız. Neredeyse sonsuz olasılıkları bile kontrol edebileceğimize inanırız. Örneğin bir bireyin sayısal lotodan çıkacak sayıları tahmin etmeye çalışması, kontrol illüzyonuna sahip olduğu anlamına gelmektedir. Birey kontrol gücünü o kadar abartmaktadır ki kontrol edemeyeceği şeyleri bile kontrol edebileceğini düşünmektedir. Bütün kumar bağımlılıklarının nedenlerinden biri de kontrol illüzyonudur. Beşincisi, gerçekçi olmayan iyimserliğe sahip olmaktır. Gerçekçi olmayan iyimserliğe sahip bireyler, olumsuz olayların ve durumların hep başkalarının başına geleceğine inanırlar. Olumsuz olasılıkları reddederek gerçekçi olmayan iyimserlik gösterirler. Altıncısı, yükleme hatası yapmaktır. İnsanlar, iyi ve olumlu şeyleri kendilerinde; kötü ve olumsuz nedenleri ise kendilerinin dışında arama eğilimindedirler.  Bu noktada kendine yükleme yanlılığı da kendini aldatmanın bir başka türüdür. Yedincisi, başkalarının ışığında parlayarak kendimizi aldatmaktır. Başkalarının başarılarını kendimizin başarısı gibi görmek de kendini aldatmanın bir diğer türüdür. Örneğin bir futbol takımının kazandığı maçtan sonra o takımın formasını giyerek sokağa çıkmak, takımın başarısı üzerinden kendini değerli hissetmeye bir örnektir. Gerçekte bu başarı, kişinin başarısı değildir.  Sekizincisi, toplumsal karşılaştırmalarda bulunarak kendimizi aldatmaktır. Ortalama insanların sahip olduğu özelliklere sahip olduğumuzda durum başarısız bile olsa kendimizi başarılı algılama ihtimalimiz yüksektir. Örneğin bir sınavda en yüksek not 100 üzerinden 55 ise ve siz 45 almış iseniz kendinizi başarılı görürsünüz. Karşılaştırma grubu olmadan kendinizi değerlendirdiğinizde aslında başarılı biri değilsinizdir.  Dokuzuncusu, savunma mekanizmaları kullanarak kendimizi aldatırız. Ego, iç ve dış gerçeklik arasında bir denge kurmak amacıyla savunma mekanizmalarına başvurur. Bastırma, yansıtma, inkâr gibi savunma mekanizmalarını kullanarak kendimizi aldatırız.

Kendini aldatan insanların özellikleri nelerdir? Öncelikle, bu insanların kendilerine ve başkalarına yönelik algıları gerçekçi değildir. İnsanları, kendi ihtiyaçları doğrultusunda ilişkilerde bir yerlere konumlandırırlar. İkincisi, kendi değerlerini başkalarının onaylarına bırakırlar. Başkalarının gözünde değer kazanmak için çeşitli davranışlar sergilerler. Üçüncüsü, diğer insanları acımasızca yargılar ve eleştirirler. Başkalarına saygı duymazlar. Dördüncüsü, düşüncelerini ve duygularını açıkça ifade etmezler. Kendilerine ait gizli ajandaları vardır. Beşincisi, mizah anlayışları düşmancadır. Mizahı başkalarına saldırma aracı olarak kullanırlar. Altıncısı, hatalarından öğrenmeye açık değildirler. Aynı hataları tekrar tekrar yaparlar.  Yedincisi, davranışlarının altında yatan motivasyonları anlamazlar.

Kendini aldatmanın nedenleri nelerdir? Birincisi, insanın ide (nefse) sahip olmasıdır. İnsanın idi, sürekli olarak hazza ulaşama ve acıdan kaçınma eğilimiyle hareket eder. Bu eğilim, bireyin kendisine karşı dürüst olmasını engeller. İkincisi, bireyin psikolojik sorunlar yaşamasıdır. Pek çok psikolojik sorunda insanın kişiliğinde bulunan ego, savunma mekanizmalarını kullanarak bireyin kendisini kandırmasına neden olur. Kişi savunma mekanizmalarını kullanarak kendini daha iyi hissetmek veya zorluklardan kaçmak için gerçekleri değiştirebilir veya inkâr edebilir. Üçüncüsü, bireyin ahlaki açıdan kendisini geliştirememesidir. Alt düzey ahlaki gelişimde yer alan bireyler, kendilerini ve başkalarını kolaylıkla aldatırlar. Dördüncüsü, birey olma yolculuğunda kişinin yara almasıdır. İnsanlar gelişirken, açık kişilerarası ilişkilerde yer almadıklarında ve kendilerine saygı duyulmayan bir bağlamda yetiştiklerinde sağlıklı bireyselleşme sürecinden geçemezler. Bu durumun bir sonucu olarak kendilerine layık olmayan davranışları kendilerine gösterirler. Beşincisi, kişinin kendisine güvenmemesidir. Kendine güven eksikliği, bir kişinin gerçekleri kabul etmesi yerine kendini aldatmasına neden olur. Altıncısı, çevreye uyum sağlama isteğinde olmaktır. Bir kişi, çevresindeki insanların beklentilerine uymak veya onları memnun etmek için kendini aldatma eğiliminde olur Bu, genellikle sosyal baskıya veya dışarıdan gelen etkilere tepki olarak ortaya çıkar. Yedincisi, stres faktörlerine aşırı maruz kalmaktır. Bireyler, stres faktörlerine aşırı maruz kaldıklarında duygusal acı, korku, endişe veya stres gibi duygularla başa çıkmak için kendilerini aldatırlar.  Sekizincisi, rasyonel olmayan inançlara sahip olmaktır. Bireylerin gerçekçi olmayan inançlarının olması, kendilerini aldatmalarına neden olur. Dokunucusu, kendini korumaya çalışmaktır.  Bir birey, kendisini inciten gerçekleri kabul etmek yerine kendini aldatarak psikolojik olarak kendini korunmaya çalışabilir.

Kendini aldatmanın sonuçları nelerdir? Öncelikle, var olan psikolojik sorunların devam etmesine neden olur. Mükemmeliyetçi, narsistik, paranoyak, anti sosyal gibi kişilik bozukluklarında kendi aldatma sıklıkla görülür. Bu bireyler, kendilerini aldatmayı devam ettirdikçe psikolojik sorunları da çözülmeden devam eder. İkincisi, insan ilişkilerinde yönlendirici bir tarzda var olmaktır. Kendilerini kandıran bireyler, başkalarını da çok rahat bir şekilde kandırırlar. Bunun için oldukça fazla yönlendirici stratejiler kullanırlar. Sanki başkalarının çıkarlarını düşünüyorlarmış gibi hareket ederler ancak asıl amaç kendi çıkarlarını korumaktır. Üçüncüsü, psikolojik olarak gelişememektir. Sürekli bir şekilde kendini aldatmak psikolojik olarak büyümenin önündeki en büyük engeldir.  Dördüncüsü, ahlaki açıdan alt gelişim dönemlerinde yer almaktır. Kendini kandırmak, gelenek ve gelenek öncesi ahlaki evrelerde kalmak anlamına gelmektedir.  Beşincisi, sağlıklı birey olma yolculuğunda kesintiye uğramaktır. Kendini aldatan bireyler, özerlik geliştiremezler. Çünkü kendilerini gerçek isteklerine ve beklentilerine göre değil de koşullara göre düzenlemek durumunda olurlar. Altıncısı, duygusal bağlantı sorunları yaşamaktır. İnsan ilişkilerinde, aldatıcı bir şekilde yer almak diğer insanların bizden uzaklaşmalarına ve bizim yalnız kalmamıza neden olur. Yedincisi, bireyin özsaygısını zedeler. Sürekli bir şekilde kendini kandırmak, bireyin kendisini değersiz görmesine neden olur. Sekizincisi, sorunların büyümesine neden olur. Birey kendisini aldatarak, gerçek sorunun nerede olduğunu göremez ve bu da sorunların daha karmaşık bir hale gelmesine ve büyümesine neden olur. Dokuzuncusu, içsel çatışmaların artmasına neden olur. Kendini aldatmak, içsel çatışmaların yoğunluğundan dolayı bireyi duygusal açıdan yıpratır.

Kendimizi kandırma durumu ile nasıl başa çıkabiliriz? Öncelikle kendimizi gözlemlememiz gerekir. Neye benzediğimizi, neye inandığımızı ve baskı altında ne tür tepkiler verdiğimizi gözlemlemek, öz farkındalığımızı artıracaktır. Böylece sahte biz ile gerçek biz arasındaki farkı görmüş oluruz. İkincisi, geçmiş yaşantılarımızı incelemektir. Kendi olmamızı engelleyen ne gibi deneyimlerden geçtiğimizi fark etmek bize iyi gelir. Üçüncüsü, çelişkilerimizi tanımlamaktır. İnsanlar, davranışları ile düşünceleri arasındaki tutarsızlıkları fark ettikçe kendilerini kandırmaktan uzaklaşırlar. Dördüncüsü, korkularımızla yüzlemek gerekir. Kendi benliğimizin arkasında yatan dinamikleri anlamak için biraz cesur olmak gerekir.  Beşincisi, değerlerimizi keşfetmektir. Değerlerimize göre hareket etmek kendimizi kandırmayı engeller. Altıncısı, kendimizi sevmektir. Kendimize sevgi ve şefkat göstermek, gerçek bize ulaşmaya yardım eder. Yedincisi, gerçek kendimize ulaşmanın zaman aldığını unutmamak gerekir. İnsanın gerçek kendisini bulması ve güçlendirmesi bir ömür sürer. Sekizincisi, bize ait olmayan inançları bırakmak gerekir. Gerçek benliğimizi temsil etmeyen duygulardan ve düşüncelerden uzaklaşmak gerekir. Dokuzuncusu, doğruyu söylemeyi alışkanlık haline getirmek gerekir. Kolaylık sağlamak, bazı amaçları ilerletmek, utanç duyduklarımızı örtmek veya yüzümüzü korumak için yalan söyleme alışkanlığına düşmek çok kolaydır. Bunu önlemenin yolu, öncelikle kendimize doğruyu söylemektir. Onuncusu, diğer insanlarla empati yapmaktır. Empati, bize ayna tutar, kim ve ne olduğumuzu bildirir. On birincisi, kendimizi sürekli olarak izlemek gerekir. Kendimizi takip etmek, öz farkındalığı ve öz kontrolü artırır.

İlahi dinler açısından da kişinin kendisini aldatması ele alınabilir. Öncelikle ilahi dinlere göre, Mutlak Hikmet sahibi bu dünyayı bir eğlence olarak yaratmamıştır. Dünya imtihan yeri olduğu için aldatmak ve aldatılmak bu yaşamın merkezinde yer almaktadır. Bu gerçeklik Enam Suresi 130. ayette: “Allah onlara: “Ey cin ve insan topluluğu! İçinizden ayetlerimi size okuyup açıklayan ve hesap vereceğiniz bu günle karşılaşacağınızı söyleyerek sizi uyaran peygamberler gelmedi mi?” diye soracak. Onlar da: “Kendi aleyhimize de olsa şâhitlik ederiz ki, evet geldi” diyecekler. Önceden dünya hayatı onları aldatmış, böylece inkâr yolunu tutmuşlardı; şimdi de kendi aleyhlerinde şâhitlik yapıp kâfir olduklarını itiraf edecekler.”  ve Al-i İmran Suresi 185. ayette: “Her nefis ölümü tadacaktır. Yaptıklarınızın karşılığı ancak kıyamet günü tastamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete konulursa, gerçekten o kurtuluşa ermiştir. İyi bilin ki, bu dünya hayatı, aldatıcı bir faydadan başka bir şey değildir.” şeklinde ifade edilmektedir. İkincisi, ilahi dinlere göre de insanın kendisini ve başkalarını aldatmasındaki en önemli etken onun kişiliğinde yer alan ididir (nefsidir). Bu konuda Yusuf Suresi 53. ayette: “Buna rağmen yine de kendimi büsbütün temize çıkarmıyorum. Çünkü Rabbimin merhamet edip koruduğu kimseler dışında, nefis insana sürekli kötülüğü emreder. Rabbim, elbette çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.” şeklinde ifade edilerek insanın idinin, insanı sürekli hazzı arama ve acıdan kaçınma eğilimi ile aldatabildiğine işaret edilmektedir. Üçüncüsü insanların kendilerini ve başkalarını aldatmalarının inanan insanların değil münafıkların bir özelliği olduğu belirtilmektedir. Örneğin bu konuda Nisa Suresi 142. ayette: “Münafıklar, kendilerince güya Allah’ı aldatmaya çalışıyorlar. Oysa Allah, onların hilelerini sürekli kendi başlarına çeviriyor. Onlar namaza kalktıklarında tembel tembel kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar ve Allah’ı da pek az hatırlarına getirirler” şeklinde ifade edilmektedir. İlginçtir ki insanlar inanan insanları bu yönde çok eleştirmektedirler. Aslında şunu iyi bilmek gerekir ki eleştirdikleri kişiler samimi inananlar değil, münafıklardır. Bu konuda rahat olmak gerekir çünkü samimi inanan insanlar da münafıkları eleştirmektedirler. Dördüncüsü, bireylerin kendilerini ve başkalarını aldatmalarının sözel bileşenleri vardır. Bu konuda Enam Suresi 112. ayette: “İşte biz her peygamberin karşısında insan ve cin şeytanlarından oluşan bir düşman şebeke var etmişizdir. Bunlar, aldatmak için birbirlerine yaldızlı sözler fısıldayıp dururlar. Şayet Rabbin dileseydi böyle yapamazlardı. Bu bakımdan onları, uydurdukları yalanlarla baş başa bırak!”  seklinde belirtilerek, kendilerini ve başkalarını aldatan insanların sözel bileşeni bir strateji olarak kullandıklarına işaret edilmektedir. Beşincisi, aldatılma ve aldatma durumu ile başa çıkmak da önemlidir. Bu konuda başa çıkmada, öncelikle insanların Yüce yaratıcıya sığınmaları istenmektedir. Örneğin bu konuda Enfal Suresi 62. ayette: “Eğer hile yapıp seni oyuna getirmek isterlerse bile hiç endişe etme, Allah sana yeter! Kendi yardımıyla ve müminlerle seni destekleyen yalnız O’dur” şeklinde ifade edilmektedir. Her şeyi ile mutlak olan bir varlık elbette yaşananlardan bihaber değildir. Bu noktada hesap görücü olarak Allah’ı kabul etmek ve Ona sığınmak işlevsel görünmektedir. Bir diğer nokta ise, bireyin geleceğe odaklanarak kendisini ve başkasını aldatma durumu ile başa çıkabileceğine işaret edilmektedir. Yine bu konuda Lokman Suresi 33. ayette: “Ey insanlar! Rabbinize gönülden saygı duyup O’na karşı gelmekten sakının! Öyle bir günden korkun ki, ne babanın evlâdına o gün en küçük bir faydası dokunabilir, ne de evlâdın babasına. Allah’ın vaadi elbette gerçektir. O halde sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve çok hilekâr şeytan sizi Allah’ın rahmeti ve affı ile kandırmasın!” şeklinde ifade edilerek zaman yönelimi ile başa çıkmaya vurgu yapılmaktadır.

Sonuç olarak insan, ihtiyaçları sonsuz ve gücü ise sınırlı bir varlıktır. İnsan kendi doğasını anlamadığı zaman, kendisini ve başkalarını kandırarak bir var oluş oluşturur. Ancak ihtiyaçlarımıza ve zayıflıklarımıza yönelik bir farkındalık oluşturduğumuzda gerçek kendimizle temasa geçeriz. Sahip olduklarımızın farkında olarak minnettarlık duygusu ile hareket ederek kendi varoluşsal sınırlarımız içerisinde kendimizi zenginleştirerek kendimizi ve başkalarını aldatmaktan uzaklaşabiliriz. Hepimizin gerçek kendisi ile otantik bir şekilde temasa geçmesini arzular ve huzurlu bir yaşam geçirmeyi dilerim.