​İnsanın varoluşsal baskıya maruz kalmasının sonucu: Belirsizliğe tahammülsüzlük

İnsan, ihtiyaçları sonsuz olan bir varlıktır. Örneğin insanın 100 trilyon hücresi vardır ve 100 trilyonluk hücre topluluğunun her an ve her dakika beslenmeye ve oksijene ihtiyacı vardır. Aldığımız besinler ve oksijen, dolaşım yolu ile hücrelere iletilmektedir. Öte yandan, varlığımızı tehdit eden sayısız etken vardır. Yaşadığımız pandemi sürecindeki Korana Virüsü, bu tehditlere örnek olarak verilebilir. İşte insan, bilinçli olarak ya da bilinçaltından kaynaklı kendi varoluşsal gerçekliğinin farkındadır. Bu noktada varlığını sürekli hale getirmek için belirsizlikleri ortadan kaldırma çabasına yönelir. Ancak, insan bütünüyle belirsizlikleri ortadan kaldırabilecek bir varlık değildir. Bu noktada önüne iki seçenek çıkmaktadır. Birincisi, kendi varoluşsal gerçekliğini yadsımaktır. Bu doğrultuda bu dünyada hiç ölmeyecekmiş gibi yaşamaktır. İkincisi ise, belirsizlikleri ortadan kaldırma çabasıdır. Bu da mümkün olmadığı için insanda takıntılı düşüncelere neden olmaktadır. Bu noktada belirsizlikle başa çıkmak gerekir.

Belirsizliğe tahammülsüzlük nedir? Belirsizliğe tahammülsüzlük genellikle belirsizlik duygusunu kontrol edememe, geleceğe dair kaygılar yaşama, güven eksikliği duyma ve çözüm arayışı ile ilişkilidir. Belirsizliğe tahammülsüzlük, bireylerin belirsizlikle başa çıkmakta zorlanması ve bu belirsizlik durumlarını olumsuz bir şekilde algılamasıdır. Belirsizlik, insanların kontrol duygusunu ve güvenlik hissini zedeler. Bireyler, belirsizlikle karşılaştıklarında genellikle endişe, kaygı ve stres hissederler.

Belirsizliğe tahammül edememek, bireylerin psikolojik ve fiziksel sağlıklarına zarar verir. Öncelikle belirsizlik, bireylerde kaygı oluşturur. İnsanların kontrol duygularına zarar verir ve stres düzeylerini artırır. İkinci olarak, bireylerin dikkat ve odaklanma sorunları yaşamalarına neden olur. Belirsizlikten dolayı bireyler, iş yaşamında ve günlük aktivitelerinde odaklanma sorunları yaşarlar. Üçüncüsü, karar vermekte sorun yaşamaktır.  Kişinin önünü görememe hissi, onda kararsızlık sorunu oluşturur.  Dördüncüsü, uyku sorunları yaşamaktır. Belirsizlikle başa çıkamamak, uyku düzeninde bozulmalara ve yorgunluğa neden olmaktadır. Beşincisi, kaslarda gerilim ve ağrı yaşamaktır. Belirsizlikten dolayı yaşanan stres, bireyde kas gerilimlerine neden olur. Altıncısı, bağışıklık sisteminin zayıflamasıdır. Belirsizlik duygularına bağlı olarak  çıkan stres, bireyin bağışıklık sistemini zayıflatarak hastalıklara açık hale gelmesine neden olur.

Belirsizliğe tahammülsüzlüğün pek çok nedeni vardır. Ben bir akademisyen, bir psikolojik danışman, bir eğitim psikoloğu ve pozitif psikoterapist olarak, 5000’nin üzerinde danışanla çalışma fırsatını elde ettim. TSK’da sadece 1000 danışanım oldu. Bu danışanlarımdan elde ettiğim bilgilere göre, bireylerin belirsizliğe tahammülsüzlüklerinin dört önemli nedeni vardır. Belirsizliğe tahammülsüzlüğün birinci nedeni, insanların belirsizlikle başa çıkma güçlerine inanmamalarıdır. İnsanlar, sahip oldukları bilgi, deneyim ve yeteneklere rağmen belirsizlikle nasıl başa çıkacaklarını göremeyebilirler. Bu durumda, belirsizlikle karşılaşınca kendilerini güçsüz hissedebilirler ve belirsizlikle başa çıkmaktan kaçınabilirler. Bu güven eksikliği, kişinin belirsizlikle başa çıkma stratejilerini geliştirmesini ve duygusal olarak güçlenmesini engeller. İkincisi,  belirsizliğe tahammülsüzlük, insanlara ait olmayıp rol modellerinin bir özelliği olabilmektedir çünkü çevredeki rol modelleri, genellikle bireylerin davranışlarını etkiler ve onların tutumlarını şekillendirir. Özellikle aile üyeleri, yakın arkadaşlar veya toplumdaki diğer önemli figürler, belirsizlikle nasıl başa çıkılacağı konusunda örnek olurlar. Örneğin, bir kişi ailesinde veya çevresinde belirsizliğe karşı sürekli endişeli veya sabırsız bir tutum gözlemliyorsa, bu kişi belirsizlikle başa çıkmak konusunda benzer bir tutum sergiler. Belirsizliğe tahammülsüzlüğün üçüncü nedeni, bireyin sorunların çözülemeyeceğine inanmasıdır çünkü insanların yaşadıkları deneyimler ve çevrelerindeki etkiler, onların belirsizlikle başa çıkmalarını etkiler. Eğer kişi, çevresindeki olumsuz deneyimlerden veya negatif düşüncelerden etkilenmişse, belirsizlikle karşılaştığında sorunların çözülemez olduğuna inanabilir.Bu inanç, genellikle çözüm odaklı düşünceyi engeller ve kişiyi belirsizlik karşısında çaresiz hissettirir. Dördüncüsü, bireylerin dayanabilme/katlana bilme güçlerinin zayıf olduğunu düşünmeleridir. Bu neden, belirsizlikle başa çıkma gücünün kişinin içsel kaynaklarına ve dayanıklılığına olan güvensizliğinden kaynaklanır. İnsanlar, belirsizlikle karşılaştıklarında zorlukları tolere edebileceklerine ve bu zorlukların üstesinden gelebileceklerine dair inançlarını kaybederler.Bu inanç genellikle, geçmişteki zorlu deneyimlerden, hayal kırıklıklarından veya kişisel başarısızlıklardan kaynaklanır.

Belirsizliğe tahammülsüzlükle başa çıkmanın pek çok yolu vardır. Meta-bilişsel terapi, pek çok psikolojik sorunun çözümünde etkili olan bir psikoterapi modelidir. Bu modele göre, bireylerin rasyonel olmayan düşüncelerine değil de bu düşünceleri ortaya çıkaran üst düzeydeki düşüncelere ve yapılara odaklanmak gerekir. Meta-bilişsel psikoterapi, bakış açısı dikkatin daha uyumlu ve esnek olmasına yardım etmektedir. Bu bağlamda, belirsizliğin olumlu bir gerçeklik olduğu üzerinde durmak gerekir. Öncelikle belirsizlik iyi bir şeydir çünkü belirsizlik hayata heyecan katar. Nelerin olacağının önceden bilinmemesi insanları canlı tutar. Örneğin bir ilişkiye başlamak veya yeni bir maceraya atılmak belirsizlikle doludur. Karşılaşacağımız insanı, ilişkinin gidişatını veya maceranın sonunu tam olarak bilemeyiz. Ancak bu belirsizlik, yeni deneyimlerin ve heyecanın kaynağı olabilir. Örneğin hayatımızın aşkını bulabiliriz.  Benzer şekilde kariyer ve iş hayatında belirsizlik, yeni fırsatların ve başarıların kapısını aralayabilir. Yeni bir işe girişmek, kariyer değişikliği yapmak veya girişimcilik yolunda ilerlemek belirsizlikle dolu kararlar olabilir. Ancak bu tür belirsizlikler, kişinin potansiyelini keşfetmesini sağlar ve yaşamına yeni bir yön kazandırır. İkincisi, belirsizlik iyi bir şeydir çünkü insanda merak duygusunu harekete geçirir ve insan pek çok şeyi öğrenerek kendisini geliştirir. Örneğin eşinizin yaşadığı sağlık sorunu, belirsizlikle dolu bir durumdur. Ancak bu süreç, size sağlık ve tıp alanında yeni bilgiler öğrenme fırsatı sunar. Doktorlarla konuşmak, tıbbi terimleri araştırmak, tedavi seçeneklerini öğrenmek ve sağlık sorununun kökeni hakkında bilgi edinmek, belirsizlikle başa çıkmanın bir yolu olabilir. Bu süreçte, insanlar sadece eşlerinin sağlık durumu hakkında değil, aynı zamanda kendi sağlıkları ve yaşam tarzları hakkında da bilgi edinebilirler. Bu da onların yaşam kalitelerini yükseltmenin yollarını onlara öğretir.  Üçüncüsü, belirsizlik iyi bir şeydir çünkü belirsizlik insanda umut oluşturur. Eğer  her şeyin sonucunu bilmiş olsaydık, bir şeyleri değiştirmek için harekete geçmeye bilirdik. Nasıl olsa değişmez diye düşünürdük. Ancak belirsizlik durumunda, sonuç belli olmadığı için olumlu sonuç için çabalayabiliriz. Dördüncüsü, belirsizlik iyi bir şeydir çünkü yaşayacağımız kötü bir şeyleri önceden bilseydik bu durumda kaygı daha da artardı. Örneğin bir iş projesi üzerinde çalışıyoruz ve sonucun ne olacağı konusunda belirsizlik var. Eğer proje başarısız olursa işimizin etkilenebileceğini biliyoruz, ancak tam olarak ne olacağını önceden kestiremiyoruz. Bu belirsizlik durumu, gelecekteki olası kötü senaryolar hakkında aşırı kaygı duymamızı engeller. Bunun yerine, mevcut projeye odaklanır ve enerjimizi projenin başarısı için harcarız. Belirsizlik, işimizin geleceği hakkında endişelenmek yerine, mevcut görevimize odaklanmamızı sağlar. Sonuç olarak, belirsizlik enerjimizi içinde bulunduğumuz ana aktarmamamıza neden olur. Bu nedenle belirsizlik iyi bir şeydir. Beşincisi, belirsizlik iyi bir şeydir çünkü insanın olgunlaşması ve gelişmesi belirsizliğe bağlıdır. Örneğin maddi açıdan belirsizlik insanın iş yaşamında yer alıp çalışmasına neden olur. Böylece iş yaşamında yer alarak; sabır, zaman, dakiklik, güvenirlik, itaat gibi pek çok yeteneği geliştirerek olgunlaşırız. Bir başka örnek olarak bir okulda norm fazlası olduğumuzu düşünelim. Bu durumda, işimizin güvende olup olmadığı belirsizdir ve bu da bizi gelişmeye ve olgunlaşmaya teşvik edebilir. Örneğin, daha fazla çaba harcayarak işimizdeki performansımızı artırabilir, yeni beceriler edinebilir ve daha iyi bir eğitimci olmak için kendimizi geliştirebiliriz. Bu da kurum açısından bizi vazgeçilemez bir personel haline getirir. Altıncısı, belirsizlik iyi bir şeydir çünkü insanların belirsizlik karşısında tahammülleri arttıkça onların ruh sağlıkları da daha olumlu bir noktaya gelir.  Örneğin belirsizlikle karşılaşan bir kişi, esneklik ve uyum yeteneğini geliştirmek zorunda kalabilir. Planlarının değişmesi veya beklemediği bir durumla karşılaşması, kişinin esneklik gösterme ve değişen koşullara uyum sağlama becerisini artırabilir. Bu da ruh sağlığı açısından olumlu bir gelişmedir, çünkü kişi yaşamın akışına daha kolay uyum sağlayabilir.

Din ve maneviyat açısından da belirsizliğe tahammülsüzlük konusu ele alınabilir. Öncelikle, ilahi dinlere göre belirsizlik; insan için vardır ancak Yaratıcı için yoktur. İslam dinine göre Yaratıcının en önemli özellikleri;  sonsuz ilim, kudret, hikmet ve rahmet sahibi olmasıdır. Bu konuda Bakara Suresi 33. ayette: “Ey Âdem! Bunların isimlerini onlara bildir” dedi. Onlara bunların isimlerini bildirince de “Size ben göklerin ve yerin gizlisini kesinlikle bilirim; yine sizin açıkladığınızı da gizlediğinizi de bilirim demedim mi!” buyurdu.” şeklinde ifade edilerek Allah’ın sonsuz ilim sahibi olmasının belirsizliği ortadan kaldırdığını bize göstermektedir. Mantıksal açıdan da kâinatı ilahi bir tasarım olarak görmek, Allah’ın bütün olasılıkların gerçek sahibi olduğunu ve bu nedenle istatistiki açıdan %100 olasılıkla ve 0 hata ile her şeyi yordayabildiğini gösterir. İkincisi, ilahi dinlere göre belirsizlik diye bir şey yoktur çünkü Yüce Yaratıcı, bu imtihan dünyasında adaletsizlik olmasın diye ve rahmetiyle peygamberlerini ve kitaplarını göndermiştir. Bu konuda Enam Suresi 59. ayette: “Gaybın anahtarları Allah’ın yanındadır; onları O’ndan başkası bilmez. O, karada ve denizde ne varsa bilir; O’nun bilgisi dışında bir yaprak bile düşmez. O, yerin karanlıklarındaki tek bir taneyi bile bilir. Yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır.” ve Bakara Suresi 136. ayette: “Ey müminler siz de şöyle deyin: “Biz Allah’a, bize indirilene; İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve torunlarına indirilene; yine Mûsâ’ya ve İsa’ya verilene, hülâsa Rableri tarafından bütün peygamberlere gönderilene iman ettik. Biz o peygamberler arasında hiçbir ayrım yapmayız. Biz, sadece Allah’a boyun eğen Müslümanlarız.” şeklinde ifade edilerek, belirsizliğin nedeni olarak insanların bilgi edinmemelerine işaret edilmektedir.  Üçüncüsü, ilahi dinlere göre yaşama anlam yüklediğimizde karşımıza çıkan olumsuz olaylar ve belirsizlikler bizi daha az rahatsız eder. Bu konuda Al-i İmran Suresi 186. ayette: “Mallarınız ve canlarınız hususunda mutlaka imtihan edileceksiniz; sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve müşriklerden birçok üzücü sözler işiteceksiniz. Eğer sabreder ve günahlardan sakınırsanız, elbette bu davranış, yapılmasında azimli ve kararlı olunması gereken en mühim işlerdendir.” ve Enbiya Suresi 35. ayette: “Her nefis mutlaka ölümü tadacaktır. Biz sizi, gerçek değerinizi ortaya çıkarmak için şerle de hayırla da imtihan ediyoruz. Sonunda zaten bize döneceksiniz.” şeklinde ifade edilerek, insan yaşamındaki belirli ya da belirsiz olayların bir meydan okuma olduğuna işaret edilmektedir. Dördüncüsü, ilahi dinlerde belirsizlik karşısında tevekkül etmenin önemi üzerinde durulmaktadır. Bir amaca ulaşmak için gereken önlemleri aldıktan sonra gerisini sonsuz kudret, ilim, hikmet ve rahmet sahibi bir Yaratıcıya bırakmak tevekkül demektir. Bu konunun önemi Tövbe Suresi 51. ayette: “De ki: “Allah bizim için ne yazdıysa, başımıza gelecek ancak odur. O, bizim Mevla’mızdır. Müminler, yalnızca Allah’a güvenip dayansınlar.” ve 129. ayette:  “Resulüm! Bütün bunlara rağmen, onlar yine de sana inanmaktan yüz çevirirlerse de ki: “Bana Allah yeter. O’ndan başka ilâh yoktur. Yalnız O’na dayandım, O’na güvendim. O, büyük arşın Rabbidir.” şeklinde ifade edilmektedir. Beşincisi, ilahi dinler belirsizlikler karşısında sabırlı olmanın önemine değinmektedir.  Bu konuda Rad Suresi 22. ayette: Onlar, Rablerinin rızasını kazanmak için her türlü sıkıntıya sabreder, namazı dosdoğru kılar, kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizlice ve açıktan Allah yolunda harcar, kötülüğü iyilik yaparak kendilerinden uzaklaştırırlar. Dünyanın sonunda güzel bir hayat işte böyle kimseleri beklemektedir.” ve Al-i İmran Suresi 200. ayette: “Ey iman edenler! Sabredin, sebat gösterin, sabır yarışında düşmanlarınızı geçin, daima savaşa hazırlıklı olun, uyanık bulunun ve Allah’a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa erebilesiniz.” şeklinde ifade edilerek sabır ile mücadele etmenin üzerinde durulmaktadır.

Sonuç olarak; insan, zamana hükmü geçen bir varlık değildir. Ancak, insan içinde bulunduğu anda seçimler yapabilen bir varlıktır. İnsanın ihtiyaçlarının sonsuz ve yaşamını tehdit eden faktörlerin sayısız olması, onu belirsizlik karşısında kırılgan bir hale getirir. Belirsizlikle başa çıkma yolculuğunda insan, inanıyorsa tek bir nedene  (O da Yaratıcısıdır); inanmıyorsa sonsuz nedenlere güvenmek zorundadır. Bir diğer yol da kendisine güvenmesidir. Olabilir, güvenebilir ancak bu güven onu ölümlü olma gerçeğinden kurtaramaz. Kendi ontolojik gerçekliğimizi kabul edip, varoluşsal sorunlarımıza çözüm bulup belirsizliklerle başa çıkıp mutlu bir yaşam sürdürmemizi dilerim.