İnsanlığın kurtuluşu için çile çekenler 4
Ey zindan arkadaşlarım, ayrı ayrı ilahlar mı?
Hayırlı olan hakimiyet sahibi bir tek
Allah mı?
Allah’tan başka kuru adlardır taptıklarınız,
Allah’ın emridir, başkasına tapmamanız!
Budur din; değişmez ve doğru,
Kabul etmiyor insanların çoğu!
Zindan arkadaşlarımızın rüyalarını
yorumladık,
Saraya döneceğe; ”Bizi efendine anlat!“
dedik!
“Unutulduk zindanda sarayın
debdebesinde,
Kaldık senelerce fazladan, o karanlık
yerde!”
Hz. Yusuf’la (A.S.)
beraber zindana giren iki arkadaşı rüya gördüler. Zindan arkadaşları gördükleri
rüyalarını Hz. Yusuf’a (A.S.) anlattılar ve yorumunu istediler. Hz. Yusuf
(A.S.) onlara; ”Yemeğiniz önünüze gelmeden önce size rüyalarınızı
yorumlayabilirim. Bu bana Rabb’imin öğrettiği bir bilgidir. Çünkü ben Allah’a
inanmayan ve ahireti inkar eden bir kavmin dinini terettim, atalarım İbrahim, İshak
ve yakub’un dinini kabul ettim.” diyerek arkadaşlarına önce Allah’ın dinini yani İslam’ı anlattı.
Sonra rüyalarını yorumladı. Arkadaşlarından kurtulup eski görevine yani sarayda
şarap sunma görevine devam edeceğini bildiği kişiye: ”Beni efendinin yanında
an!” dedi. İnsandaki şeytani özellikler, insanın vefasızlığı ve sıkıntılı bir durumdan
birden şaşalı ve debdebeli göz kamaştırıcı bir ortama girme; nefsin bu çekicilikler
karşısında kendinden geçip sarhoşluğundan dolayı arkadaşı Hz. Yusuf’u unutması
söz konusudur.
Yeri gelmişken bu olayda Hz. Yusuf’un, Allah’tan değil de
arkadaşından yani bir kuldan yardım istemesinden ötürü unutturulduğunu ve ceza
olarak da Hz. Yusuf’un fazladan yıllarca hapiste kaldığını bazıları iddia
edilmektedirler. Bu yorum doğru değildir. Çünkü Hz. Yusuf’un, Allah’tan başkasının
yardım yapamayacağını bilmemesi mümkün değildir. Yaşadığı olumsuz olaylar dolayısıyla
içinde bulunduğu psikoljik atmosferi düşündüğümüzde; Hz.Yusuf’un buradaki amacı;
”Efendine benim suçsuz olduğumu, iftiraya uğradığımı; Kral’ın onur meselesi yapıp
lehimdeki kanıtlara rağmen beni zindana attırmakla hata ettiğini ve bu hatasını
düzeltmesi gerektiğini söyle!” demek istiyor.
Yorumlayamadı Melik’in rüyasını
kehanet,
Aklına geldik zindan arkadaşımızın
nihayet!
Yorumladık rüyasını Melik’in, açık açık,
Çağırdı bizi saraya yorumu duyan
Melik!
Çağırdığında saraya; balıklama
gitmedik!
“Oh, be!” deyip kendimizi kaybetmedik!
Yaralanmış saygınlığımızı önceledik,
Sildirdik iftirayı, sonra çağrıya
uyduk!
Günün birinde Kral, rüya görür. Rüyasını sarayın ünlü rüya
yorumcuları ve kahinleri yorumlayamayınca arkadaşının aklına Hz. Yusuf (A.S.)
gelir nihayet ve şunu söyler: ”Ben size rüyanın yorumunu haber veririm, hemen
beni zindana gönderin.”
Arkadaşı; ”Ey Yusuf, ey doğru sözlü! Kral’ın şu rüyasını
yorumlayabilir misin? Yusuf, Kral’ın rüyasını yorumladı. Arkadaşı da gidip
yorumu Kral’a anlatınca; Kral; “Gidin bana onu getirin.” der. Arkadaşı, Yusuf’a
gidip Kral seni çağırıyor deyince; Hz. Yusuf şunu söyledi: “Geri dön de sor
bakalım efendine, o kadınların amaçları neymiş ki ellerini kestiler.” Hz.
Yusuf Kral’ın davetini alır almaz hemen
balıklama atlayıp koşa koşa gitmedi. Önce onurunu koruyup üzerindeki iftira
lekesini kaldırdıktan sonra temiz ve güvenilir bir şekilde saraya gitmeyi
tercih etti.
Bir yanda karanlık ve soğuk zindanda
gam,
Diğer yanda şatafat, göz kamaştırıcı
makam!
Bir yanda insansal ve şeytanın iç dürtüsü,
Diğer yanda vahiyle arınmış edep örtüsü...
Bir yanda varlık, bir yanda soğuk
yokluk,
Vahiyle eğitilmiş akılla zindanı yeğledik?
Sınandık Allah’ın emriyle nefsimiz
arasında!
“Zindan; çağırdığından yeğdir bakışımızda!”
Hz. Yusuf zor sınavdan geçti. Kadının isteğini kabul
etseydi, saraydaki şatafatlı, göz kamaştırıcı makam ve eğlence onu bekliyordu.
Aynı zamanda insansı ve şeytansı iç isteklerin dürtüsü da bu konuda itici
oluyordu. Varlık içinde yüzmek varken diğer yanda; karanlık ve soğuk zindanın
verdiği kasvet ve üzüntü, en önemlisi de vahyin etkisiyle kadının isteğini
uygun görmeyen edep ve vahiyle terbiye edilmiş akıl... İşte bu koşullar altında
Hz. Yusuf zindanı yeğledi.
Saray, zindan göründü nefsin kötülüğünden!
Saray gibi geldi vahyin aydınlığında zindan!
Dimdik durduk, zindanda da sarayda da!
Hafiftir ipekten gönlümüz; her mekanda!
Hz. Yusuf saraydayken kadının onu kötülüğe çağırmasından ötürü saray
ona sıkıcı ve kasvetli geliyor ve zindan gibi oluyordu. Vahyin eğitimiyle
zindanda olduğu halde kendini sarayda duyumsuyordu. Önemli olan mekanın güzelliği
ya da çirkinliği değil; insanın içinin güzel ya da çirkin olmasıdır. İnsan
duygusal bir varlıktır. İç dünyası onun yaşamdan zevk almasını ya da nefret
etmesini sağlıyor.
Allah bizi nebilerinin yolundan ayırmasın, her şey gönlünüzce olsun,
kalın sağlıcakla!