29 Eylül 2019

İstanbul’u Taşıyalım

İstanbul 5,8 şiddetinde deprem geçirdi. Bütün milletimize geçmiş olsun. Konuyla ilgili Rus uzman Zavyalov, Rusya'da deprem alanında Rusya'da en modern yöntemler kullanıldığını söyleyerek; depreme ilişkin verilerin analizi sonucunda büyük depremin ne zaman olacağının tespit edilebileceğini vurguladı.


‘'30 yıl içinde 7,5 şiddetinin üzerinde bir deprem öngörüsünde bulunduğunu kaydeden Zavyalov, "Büyük sanayi tesislerinin ve ülke nüfusunun yaklaşık yüzde 25'inin Marmara Bölgesi'nde bulunması ayrıca bir tehlike oluşturuyor. Bu nedenle Marmara'da yaşanacak 7'nin üzerindeki olası bir depremin ölümcül sonuçları olabilir.

Bugünkü deprem kritik seviye kabul edilen 7 şiddetine ulaşmadığı ve depremin merkez üssü kent merkezine uzak bir nokta olduğu için bunun büyük bir deprem olarak kabul edilmediğini kaydeden Zavyalov, 1996'da Özbekistan'ın başkenti Taşkent'te yine 5.8 şiddetinde merkez üssü kent merkezi olan bir deprem olduğunu ancak kentte büyük yıkım yaşandığını anımsattı. Rus uzman, bu bakımdan İstanbul'un depremin merkez üssünün Marmara Denizi olması nedeniyle şanslı olduğunu anlattı.''

 Rusya'da modern yöntemler kullanılıyor

Zavyalov, en modern uyarı sistemlerinin depremden sadece 12 saniye önce alarm verdiğini sözlerine ekledi.

Şimdi burada birçoklarına ilginç gelebilecek bir öneride bulunacağım. Köpekler, kuşlar ve kediler, depremi modern uyarı sistemlerinin erken uyarı olarak verdiği 12 saniyeden çok daha önce haber verebileceklerini düşünüyor ve bu konuda ciddi çalışmaların yapılmasını ilgililerin dikkatine sunuyorum.

Tabi burada şunu da söylemeden geçemeyeceğim, sokak hayvanlarına olan ihtiyacımız onların yaratılışları gereği, tehlikeyi önceden sezme yetenekleri, bugün ki tekniğin geldiği 12 sn. önceden haber vermenin de çok önünde. Belediyelerin sokak hayvanlarını ormanlara götürüp bırakarak nasıl bir eksikliğe sebebiyet verdiklerini, düşünecek ve çalışacak kurumları varsa düşünüp çalışsınlar.

Şehir anlayışımızın baştan aşağıya değişmesinin de bir işareti olacak olan bu yeni değersayımlarımızla, aslında milletimizin yabancısı olmayıp, şehirlerin yeniden inşa edilmesinde önemli bir dayanak noktası olacaktır.

Bugün karşı karşıya olduğumuz İstanbul depremini değerlendirirken alınan en büyük önlem kentsel dönüşüm olarak karşımıza çıkmaktadır. İşlevini yitirmiş betonun yeniden aynı temel paradigmaya dayalı bir biçimde dönüşüm şeklinde taktim edilmesi de ayrıca çelişkili bir durumdur. Betonun az kullanımını sağlayacak alternatif çözümler şarttır.

Peki, depremle yüz yüze olan nüfusun % 25 kısmını barındıran, ülke ekonomisinin kalbi konumunda olan Marmara bölgesinde rantçılara kapı açmadan nasıl daha köklü önlemler alınmalıdır?

 İstanbul'u taşıyalım:

Önereceğimiz çözüm, başta hükumetimiz ve muhalefet olmak üzere,  bütün toplumun temsilcileri ile uzlaşması ile alınacak bir karar olmalı. Bu süreci yasal süreçle beraber olmalı.

İstanbul şehri taşınmalı. Bunun için büyük bir şehir inşa programı düzenlenmeli. Köye dönüş projeleri gibi kalkınmayı bölgesel dağıtık sistemle yapma projelerine dönüştürerek, yeni İstanbul şehirleri kurulmalı. Bu şehirler en fazla 500 bin kişilik düşünülerek, proje 100 bin lik bir genişlemeye müsait şehir yapılanması ile tasarlanmalı. Bugün insanlarımızın özlemini duyduğu yaşam koşullarının hepsi bu şehrin planlanmasında dâhil edilmelidir. Yeni şehir felsefesinin gelişmesi ile bugün bir çok sorunun kaynağı olan çarpık kentleşmesinin de önüne geçilebilir.

Bu şehirlerin maliyeti nasıl finanse edilecek?

İşin en kolay olan tarafı bize göre yeni şehirlerin inşası sürecinde finanse edilme kısmıdır. Yukarıda söylediğim gibi; yeni bir değerler dizisi ile inşa edilebilecek olan şehirlerin finansmanı da yeni bir değerler dizisi ile olmalı. Hükumet böyle bir karar aldığında, tek kuruş faiz ödemeden, milletle beraber olmak şartı ile bu şehirlerin nasıl inşa edileceğini yetkililerimizle paylaşabiliriz. Yeter ki bu bağlamda depreme yönelik İstanbul için bir çözüm önerisi olarak söylediklerimiz dikkate alınsın.

Bu yeni şehirlerin yapılmasında ekonomiye getireceği katkı, oluşturacağı iş çalışma potansiyeli, üretim için bir manifesto görevi görmesi gibi genel ekonomik göstergeleri de kesinlikle iyileştirecektir.

Örneğin İstanbul'dan 500 bin kişilik bir şehir olmak üzere, 10 şehir çıkardığınızda, bu şehirlerin oluşturacağı yeni ekonomik değer,  büyük bir ekonomik büyümeye neden olacak rakamlara bizi taşıyacaktır.

Bu önerimiz asla mevcut uygulamadaki zulme dayalı bankaların uyguladığı finans modelleri ile desteklenmemeli. Bizim bu yeni şehirlerin inşasında kast ettiğimiz, zulümle beslenen bu bankacılık sistemine alternatif ve dünyada ilk bir finans modelinin gerçekleşmesi olacaktır.

Selam ve dua ile.