13 Ağustos 2015

İstek açık ve net: Barış

omerevsen@gmail.com

@evsen_omer

İstek açık ve net: Barış

Kürt Sorunu çok yönlü bir sorun. Siyasal, sosyal ve ekonomik yönleri olan komplesk bir sorun. İran, Irak, Suriye ve Türkiye'nin de içinde olduğu dört ülkede parçası olan İslam ümmetinin yitik evlatlarının sorunu aslında. Anılan dört ülkede de farklı dönemlerde farklı adlarla ortaya çıkmış isyanlara neden olmuş, temeli "insan olmak" ve " insani hakları"nı kullanamamak ekseninde gelişen, farklı saiklerle harlanan ve halen dört ülkeyi de ciddi sıkıntıya sokan bir sorun...

Türkiye açısından, Cemilpaşazadelerin, Ulusçuluk akımından etkilenmesi neticesinde ilk girişimleri yapmalarıyla beraber Türkiye (Osmanlı) ilk defa Kürt Sorunuyla tanışmıştır. İstanbul'da çıkarılan bir dergi ve neticesinde kurulan Kürt Teali Derneği çerçevesinde bir eksen oluşturulsa da Ümmet bilinci, Kürtlerin ciddi manada Türklerle olan bağları, diğer uluslar gibi ayrılık amacına hizmet edici neticelerle sonuçlanmamış bu girişim nakıs  bir Kürtçülük macerası olarak kalmıştır.

Birinci Dünya Savaşı ile beraber Kürt ve Türklerin Çanakkale ruhunda birleşmeleri, kardeşliği pekiştirmiştir. 1925 Şeyh Said isyanı her ne kadar kaynaklar tarafından Kürt ayaklanması olarak kabul edilse de olayın Kürtlükten ziyade Şer'i bir ayaklanma olduğu aşikârdır. Lâkin isyanın bastırılması neticesinde devlet kendine yeni düşman konsepti olarak İslamcıları ve Kürtleri belirlemiştir bile...

1980 sonrası süreçte "Kart- Kurt- Kürt" yaklaşımı asimilasyon ve devamı süreci getirmiştir. PKK güçlendikçe güçlenmiş, dağ elaman kazanırken Kürtler ve Türkler arasındaki bağ inceldikçe incelmiştir.  Çatışmalar onbinlerce insanın canına mal olmuş, binlerce köy yakılmış, insanlar sersefil bir şekilde şehirlerin gettolarına mahkûm edilmişlerdir. Sosyolojik boyutu düşünülmeden sorun inkar politikasının etrafında döndürülmiştir. Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından sorun bir Kürt Sorunu olarak ifade edilmiş ve çözüm süreci başlamıştır. Çözüm Süreci bu ülkenin 90 yıl sonra yakaladığı en ciddi barış fırsatı olarak ortada duruyor. Her ne kadar Sayın Cumhurbaşkanı sorunun buzdolabında olduğunu söylese de hala barış için ciddi bir noktadayız. Üstelik yolun en önemli bariyerleri aşılmışken, geriye sadece iki partinin (AK Parti ve HDP) çözüme elverişli anayasa önerilerini sunmalarına ramak kalmışken geldiğimiz çatışmalı süreç çok dramatik...

Henüz hiçbir şey bitmedi, çatışma sarmalına girmeden PKK elini tetikten çekip, seçim öncesi mevzisine geri dönerse, devletinde operasyonlara son vereceğine dair inancım hala yerinde... çatışmasızlığa tekrar dönebiliriz, müzakereler yeniden başlar ve biz kendimize tekrar sorarız... Sahi neden çatışılmıştı?

Barış avuçlarımızın içindeyken kan akması kabul edilemez, akan kan sadece ele değil her tarafa bulaşır. Kan her tarafa bulaşırsa temizlenmesi yıllar alır, biz kırk yılda anca geldiğimiz barış umudunu yitirmek istemiyoruz. Açık ve net...