İstek açık ve net: Barış
@evsen_omer
İstek açık ve net: Barış
Kürt Sorunu çok yönlü bir sorun. Siyasal, sosyal ve ekonomik
yönleri olan komplesk bir sorun. İran, Irak, Suriye ve Türkiye'nin de içinde
olduğu dört ülkede parçası olan İslam ümmetinin yitik evlatlarının sorunu
aslında. Anılan dört ülkede de farklı dönemlerde farklı adlarla ortaya çıkmış
isyanlara neden olmuş, temeli "insan olmak" ve " insani hakları"nı kullanamamak
ekseninde gelişen, farklı saiklerle harlanan ve halen dört ülkeyi de ciddi
sıkıntıya sokan bir sorun...
Türkiye açısından, Cemilpaşazadelerin, Ulusçuluk akımından
etkilenmesi neticesinde ilk girişimleri yapmalarıyla beraber Türkiye (Osmanlı)
ilk defa Kürt Sorunuyla tanışmıştır. İstanbul'da çıkarılan bir dergi ve
neticesinde kurulan Kürt Teali Derneği çerçevesinde bir eksen oluşturulsa da
Ümmet bilinci, Kürtlerin ciddi manada Türklerle olan bağları, diğer uluslar
gibi ayrılık amacına hizmet edici neticelerle sonuçlanmamış bu girişim
nakıs bir Kürtçülük macerası olarak
kalmıştır.
Birinci Dünya Savaşı ile beraber Kürt ve Türklerin Çanakkale
ruhunda birleşmeleri, kardeşliği pekiştirmiştir. 1925 Şeyh Said isyanı her ne
kadar kaynaklar tarafından Kürt ayaklanması olarak kabul edilse de olayın
Kürtlükten ziyade Şer'i bir ayaklanma olduğu aşikârdır. Lâkin isyanın
bastırılması neticesinde devlet kendine yeni düşman konsepti olarak İslamcıları
ve Kürtleri belirlemiştir bile...
1980 sonrası süreçte "Kart- Kurt- Kürt" yaklaşımı
asimilasyon ve devamı süreci getirmiştir. PKK güçlendikçe güçlenmiş, dağ elaman
kazanırken Kürtler ve Türkler arasındaki bağ inceldikçe incelmiştir. Çatışmalar onbinlerce insanın canına mal
olmuş, binlerce köy yakılmış, insanlar sersefil bir şekilde şehirlerin
gettolarına mahkûm edilmişlerdir. Sosyolojik boyutu düşünülmeden sorun inkar
politikasının etrafında döndürülmiştir. Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan
tarafından sorun bir Kürt Sorunu olarak ifade edilmiş ve çözüm süreci
başlamıştır. Çözüm Süreci bu ülkenin 90 yıl sonra yakaladığı en ciddi barış
fırsatı olarak ortada duruyor. Her ne kadar Sayın Cumhurbaşkanı sorunun
buzdolabında olduğunu söylese de hala barış için ciddi bir noktadayız. Üstelik
yolun en önemli bariyerleri aşılmışken, geriye sadece iki partinin (AK Parti ve
HDP) çözüme elverişli anayasa önerilerini sunmalarına ramak kalmışken
geldiğimiz çatışmalı süreç çok dramatik...
Henüz hiçbir şey bitmedi, çatışma sarmalına girmeden PKK
elini tetikten çekip, seçim öncesi mevzisine geri dönerse, devletinde
operasyonlara son vereceğine dair inancım hala yerinde... çatışmasızlığa tekrar
dönebiliriz, müzakereler yeniden başlar ve biz kendimize tekrar sorarız... Sahi
neden çatışılmıştı?
Barış avuçlarımızın içindeyken kan akması kabul edilemez,
akan kan sadece ele değil her tarafa bulaşır. Kan her tarafa bulaşırsa
temizlenmesi yıllar alır, biz kırk yılda anca geldiğimiz barış umudunu yitirmek
istemiyoruz. Açık ve net...